Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2020/**** K.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yargı Kararlarına Dayalı Yapay Zeka Destekli Hukuk Analizleri ve Dava Rehberleri
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
2- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/162 E., 2019/761 K. numaralı ve 31/05/2019 tarihli kararıyla; ilk derece mahkemesi kararının delillerin toplanıp değerlendirilmemesi kapsamında olduğu kabulüyle kaldırılarak davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. Şöyle ki; 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesinde bölge adliye mahkemelerince duruşma yapılmadan verilecek kararlar sayılmış olup; 353/l-a-6. maddesinde ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme ile bölge adliye mahkemesinin dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderme sebepleri, buna bağlı olarak bu yönde ve kesin nitelikli bir karar verilebilmesinin koşulları sayılmış olup öngörülen sebepler arasında, “delillerin eksik toplanmasına” yahut “inceleme yetersizliğine” yer verilmemiştir. Öte yandan HMK’nın 353/1-a-6 maddesinin, eksik delil toplanması veya delilin eksik incelenmesi halinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın esas hakkında inceleme yapılmaksızın mahalline iadesini mümkün kıldığı şeklinde yorumlanması halinde, HMK’nın 371/1-ç bendine göre karara etki eden yargılama eksikliğinin bulunduğu durumlarda adli yargı teşkilatı içinde sadece Yargıtay’a tanınan eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı bozma yetkisine eşdeğer bir yetkinin bölge adliye mahkemesine de tanındığı sonucuna varılacaktır ki, herhalde, bu sonuca katılmak mümkün değildir. Diğer bir yandan HMK’nın 353/1-b-3 maddesinde, bölge adliye mahkemelerince, kendilerine intikal eden ilk derece mahkemesi kararları bakımından, duruşma yapılmaksızın giderilebilecek nitelikte yargılama eksikliklerinin saptanması halinde, bu eksikliklerin tamamlanmasını müteakip yeniden esas hakkında karar vermeleri gerektiği öngörülmüş olup mezkur hükmün bölge adliye mahkemelerine “sadece duruşma açılmaksızın tamamlanacak nitelikte bir yargılama eksikliğinin bulunması haline münhasır olarak” eksikliğin ikmali ile yeniden esas hakkında hüküm kurma yetkisi tanındığı, duruşma açılmaksızın tamamlanamayacak eksiklikler bulunduğunu saptaması halinde, işin esasını incelemeksizin bunların ikmali bakımından dava dosyasını behemahal ilk derece mahkemesine geri göndermesi gerektiği biçiminde yorumlanması söz konusu değildir. Aynı Kanunun 356. maddesi hükmü gereğince duruşma açılmasının asıl olduğunun öngörülmüş olması gözetildiğinde, ön incelemede saptanan eksikliklerin duruşma açılarak ikmalinden yahut ön incelemede nazara alınmamakla birlikte duruşma açıldıktan sonra saptanan yargılama eksikliklerinin ikmalinden sonra yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği izahtan vareste ve kanun sistematiğinin gereğidir. Kaldı ki, HMK’nın 357/3. maddesi hükmünde de, ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen delillerin dahi bölge adliye mahkemesince incelenebileceği düzenlenmiştir. Şu halde yukarıda yazılı kanun hükümleri ve yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davada ilk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri delillerin toplanıp değerlendirilmediğinden bahsedilemeyecek olup, dava dosyasının esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesine geri gönderilmesinin kanunda öngörülen gerektirici sebepleri bulunmamaktadır. Bu nedenle, her ne kadar kararın mahiyeti bu şekilde takdim edilmişse de, bölge adliye mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığı açıktır. Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada delillerin toplanması ve değerlendirilmesi hususunda tazminat hesabına etki edecek deliller yönünden eksiklik bulunduğu düşünüldüğünden, HMK’nın anılan hükümleri çerçevesinde duruşma açılıp bilirkişi raporu alınarak eksiklik olarak tespit edilen hususlar giderildikten sonra sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
2- Dava, kargo şirketine teslim edilen eşyanın alıcıya gereği gibi teslim edilmediği ve kaybedildiği iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 882. maddesi gereğince taşıyıcının sorumluluğu, gönderinin tamamının zıyaı veya hasarı hâlinde, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Somut olayda, mahkemece davalı taşıyıcının taşınanın tamamen zayi olması nedeniyle sorumlu olduğu tazminat miktarının anılan sınırlı sorumluluk hükümleri dikkate alınarak, bu yönde yapılacak bir inceleme ve değerlendirmeyle belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde sınırlı sorumluluk hükümleri dikkate alınmaksızın karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, acentelik ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun bölge adliye mahkemesince kabulüyle, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, her ne kadar dava dışı şirketler aracılığıyla ödeme yapılması hususunda taraflar arasında fiili bir uygulamanın mevcut olduğu kabul edilerek istinaf aşamasında alınan bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde, Off-Shore şirketleri olarak tanımlanan dava dışı şirketlerce davacıya ve davacının Off-Shore şirketi olduğu iddia edilen Capella Shipping Comp. S.A.’ye yapılan ödemelerin de dava konusu faturalar kapsamındaki hizmetlere ilişkin olduğu kanaatiyle ödeme iddiasının yazılı delille ispatlandığı, dava dışı şirketler tarafından yapılan ödemeler dışında dava konusu faturalardaki hizmetlerin verildiğinin davacı tarafça yazılı delille ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamında yapılan incelemede; davacı tarafından verilen hizmetlere ilişkin ödemelerin Off-Shore şirketi olarak tanımlanan dava dışı şirketler aracılığıyla yapılacağına dair taraflar arasında bir anlaşmanın veya davacının bu yönde davalıya verilmiş bir talimatının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı tarafça savunmada ileri sürülen ödeme def’i kapsamında, davacı tarafından düzenlenen, davaya konu icra takibine dayanak faturalara ilişkin ödemelerin dava dışı şirketler aracığıyla yapılacağına dair bir anlaşmanın varlığına veya anılan fatura bedellerinin ödendiğine dair ispat yükünün davalıya ait olduğu nazara alınıp yapılacak olan değerlendirmeyle hasıl olacak sonuca göre bir karar tesisi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince, ispat yükü yanlış değerlendirilerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.