Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2020/**** K.

1-) Birleşen dava, davacının sigortacı olarak sigortalısına ödediği tazminatın rucüen tahsili istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın “Temyiz Edilemeyen Kararlar” başlığını taşıyan 362/1-a maddesiyle, Bölge Adliye Mahkemelerince verilen ve miktar veya değeri 40.000,00 TL’yi geçmeyen davalara ilişkin olarak verilen kararlara karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu miktar, karar tarihi olan 09.10.2019 tarihi itibariyle 58.800,00 TL’dir. Bölge Adliye Mahkemesince, esastan reddedilen istinafa konu ilk derece mahkemesinin birleşen davaya ilişkin kararında hükmedilen alacak tutarının 55.000,00 TL olduğu nazara alınarak anılan miktarın yukarıda yazılı madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, asıl-birleşen davalı vekilinin birleşen davaya ilişkin kesin olan karara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2020/**** K.

3-) Davalı karşı davacı vekilinin karşı davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, davacı, karşı davada, 3.000,00 TL acentalık komisyonu ile, acentalık sözleşmenin haksız feshi sebebiyle uğradığını iddia ettiği 3.000,00 TL zararın tahsilini talep etmiş, ayrıca yine acentalık sözleşmenin feshi sebebiyle aleyhinde başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin iptalini talep etmiştir. İptali istenilen takibin 30.000,00 TL alacağın tahsili amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, karşı davanın reddi sebebiyle, davacı aleyhine 9.150,00 TL vekalet ücretine hükmedilmişse de, yukarıda zikredilen ve dava değerini oluşturan istemlerin tutarı gözetildiğinde mahkemece hangi tutar baz alınarak 9.150,00 TL vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılamadığından karşı davada verilen hükmün karşı davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/**** E. - 2020/**** K.

Mahkemece, davalının acentesinin faaliyetine son verdiğinin anlaşılması üzerine, acente ile ilgili kayıtların dosyaya kazandırılması için davalıya mehil verilmiş; ancak kayıtlar ibraz edilmemiştir. Dosya kapsamı uyarınca davacının dayandığı çeklerin dava konusu poliçeyle teminat altına alınan rizikonun doğumundan önce ödenmiş olduğu hususu banka cevabi yazısı ile sabittir. Davalı yan, davacı tarafından çek ile yapılan ödemelerin kendisi tarafından düzenlenen birden fazla poliçeye dayalı olarak yapıldığını ayrıca ve açıkça savunmamış, tersine poliçede öngörülen teminatın ödendiğini ve fakat primin rizikonun doğumundan sonra tahsil edildiğini ileri sürmüştür. Bu durumda, değişen ispat yükü kurallarına dayalı olarak davalının çekle tahsil edildiği anlaşılan primlerin, düzenlenen ve prim ödeme vadesi daha önce olan sigorta poliçelerine hasredildiğini, 818 sayılı Borçlar Kanunu 85 ve 86 . maddeleri kapsamında hakkın kullanıldığını uygun delillerle ispat etmesi gerekir. Davalı bu ispat yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi, defter ve kayıtları da ibrazdan kaçınmıştır. Bu durumda davacının yaptığı prim ödemelerinin dava konusu poliçe için ve riziko gerçekleşmeden önce yapıldığı ve bu suretle sorumluluğun başladığı kabul edilerek bir değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.