Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

Dava taraflar arasında düzenlenen patates üretim ve satımına ilişkin sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.Taraflar arasında 01.04.2014 tarihli Patates Üretimi ve Satınalma Sözleşmesi ve daha sonra 23.12.2014 tarihli protokol düzenlendiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Söz konusu protokolde davacının teslim etmesi gereken patates miktarı 1.484 ton olarak belirlenmiş ancak davacı davalıya 913 ton patates teslim etmiş, 571 ton eksik teslimat yapmıştır. Davalı davacı tarafından teslim edilmeyen 571 ton üründen iklim koşullarının verdiği üretim kaybının %50 olduğunu kabul ederek bu miktardan %50 düşülerek eksik verildiği tespit edilen 285 ton ürünün bedelini talep etmiştir. Taraflar tacir olup protokolün davalıya verilen teminat mektuplarının bozdurulacağı yönündeki baskı sonucu imzalatıldığı yönündeki iddianın kabulü yerinde değildir.Yine istinaf mahkemesince teslimi gereken sözleşmede belirtilen tüm patates miktarı yönünden %50 indirim yapılacağı talebi tarafların serbest iradeleriyle düzenlenen 23.12.2014 tarihli protokol hükmüne açıkça aykırıdır. Kaldı ki davalı tarafından düzenlenen 26.06.2015 tarihli 240.935,50 TLbedelli faturayı davacı ticari defterine kaydetmiştir.Davacının kendi ticari defterindeki bu kayıt alacağın teşkili açısından karine teşkil etmektedir.Taraflar arasındaki protokol hükümleri ve tarafların ticari defter ve belge kayıtları dikkate alındığında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

Bölge Adliye Mahkemesince, dava dışı borçlunun Halk Bankası’ndan kredi kullandığı açık olmasına rağmen dava konusu kredi ve kefalet sözleşmesine ilişkin belgelerin ilgili bankadan istenmeden sadece davacı tarafından sunulan belgeler dikkate alınarak inceleme yapıldığı, davalı tarafından sunulan ve aslı Halk Bankası’nda bulunan kefalet sözleşmesinin mahkemece dikkate alınmadığı, Halk Bankası ile yapılan sözleşmede dava dışı borçlunun kullanmış olduğu kredinin 125.000,00 TL tutarına müteselsil kefil olmayı kabul ettiklerine dair 24/08/2015 tarihinde el yazıları ile beyanda bulundukları ve beyanlarının altını imzaladıkları, TBK’nın 584. maddesine 28/03/2013 tarihinde eklenen 3. fıkra ile “27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” hükmünün getirildiği, somut olayda da dava dışı borçlunun davalı kooperatifin ortağı olduğu, bu nedenle Esnaf ve Sanatkar Kooperatifi olan davalının ortağına kullandırmış olduğu dava konusu kredi için verilecek kefaletlerde de eşin rızasının aranmayacağı, mahkemenin yanılgılı ve yazılı şekilde eşin rızasının bulunması gerektiği yönündeki saptaması usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davalının istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

Somut olayda, davacı Banka kayıtları üzerinde bilirkişi heyeti tarafından yapılan incelemelerde, birinci haciz ihbarnamesinin davacı bankaya tebliğ olunduğu 21.08.2013 tarihi itibariyle takip borçlusunun 36.321,91 Avro ve 28.880,64 TL mevduat alacağının bulunduğu, bunun dışında davalı tarafın iddia ettiği gibi hakedişe bağlanmış ve kesinleşmiş bir alacağının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarihten sonra doğmuş alacaklar ise bu davanın konusu değildir. Bu durumda Mahkemece, birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarihte davacı Banka nezdinden bulunan 36.321,91 Avro’nun ihbarnamenin tebliği tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı bulunacak değeri ile 28.880,64 TL miktar yönünden davanın reddine, bakiye kısım yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün davalı taraf yararına bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

Dava, 21.11.2010 tarihli işyeri konut kredisinden kaynaklı alacağın tahsiline ilişkin icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı borçlu İcra Dairesine yasal süresi içerisinde itirazda bulunduğu 27.08.2013 tarihli dilekçesinde borca ve ferilerine itiraz etmiş, 05.11.2013 tarihli dilekçesinde ise “Yukarıda numarası yazılı müdürlüğünüz dosyasına her ne kadar itiraz etmişsem de bu itirazımı, banka eksperi tarafımı yanıltığı bu nedenle zararıma neden olanlara gerekli işlemin yapılması koşuluyla itirazımı geri çekiyorum” şeklinde beyanda bulunmuş olup, bu beyanında açıkça icra takibine yapmış olduğu itirazdan vazgeçtiğini belirtmeyerek koşullu olarak itirazdan vazgeçebileceğini belirttiğinden koşula bağlı itirazdan vazgeçme mümkün olmadığından, aynı doğrultuda (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/920 esas ve 2019/125 karar sayılı ve 12.02.2019 tarihli ilamı) mahkemece usule uygun, geçerli bir itirazdan vazgeçme beyanı bulunmadığından işin esasına girilerek taraf delilleri toplanıp varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı şirket aleyhine açılan davanın reddine, davalı … mirasçıları … (mirasçı sıfatıyla) ve …’ün mirası reddettikleri anlaşılmakla bu kişilere yönelik davanın reddine, davalılar … ve …’e (kefil sıfatıyla) yönelik davanın kabulü ile, davalıların Ankara 16. İcra Müdürlüğü’nün 2010/5272 Esas sayılı dosyasında 23.465,49 TL asıl alacağa yönelik itirazlarının iptali ile asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren yıllık %75 oranında temerrüt faizi uygulanmak sureti ile takibin devamına, davalılar … ve …’ün likit olan borca haksız olarak itirazda bulundukları belirlenmekle takip ve dava tarihi itibari ile yürürlükte olan İİK’nun 67/2 maddesi gereğince asıl alacağın %40’ı oranında 9.386,19 TL icra inkar tazminatının davalılar … ve …’ten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı, davalılar … ve … vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.