Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2020/**** K.

Davacı, dava dilekçesinde 18.11.2009 tarih 2009/05418 numaralı tescilli tasarımı ile 15.10.1985 tarih 89419 sayılı ”Filiz Çayı”, 11.05.1994 tarih 151576 sayılı ”Filiz Lüks Çayı”, 30.03.1994 tarih 151379 sayılı ” Filiz Lüks Çayı” ibareli tescilli markalarını taklit etmek suretiyle davalı şirket tarafından ” Doğuş Filiz Çayı”, ”Doğuş Karadeniz Filiz Çayı” ile ”Doğuş Karadeniz Tiryaki Çayı” adı altında çeşitli amblaj ve gramajlarla piyasaya malını sürerek tescilli tasarım ve marka hakkına tecavüz ettiğini ve haksız rekabet yarattığını ileri sürerek marka ve tasarım haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile tecavüze dayalı maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı cevap dilekçesi ve duruşmalardaki beyanlarında ise 02.04.2002 tarih 2002/07203 sayılı ”Doğuş Karadeniz Siyah Filiz Çayı Doğuş Çay+şekil”, 27.12.2002 tarih 2002/33953 sayılı ”Doğuş Çay Filiz Doğuş Çay+şekil”, 02.04.2004 tarih 2004/09054 sayılı ”Doğuş Çay Karadeniz Siyah Filiz Çayı Doğuş+şekil”, 28.02.2005 tarih 2005/06334 sayılı ”Karadeniz Siyah Çay Filizi Geleneksel Siyah Çay+şekil, 14.11.2006 tarih 2006/55118 sayılı ‘Karadeniz Filiz Çayı Siyah Çay+şekil”, 09.08.2007 tarih 2007/39344 sayılı ”Karadeniz Tiryaki”, 24.11.2011 tarih 2011/98418 sayılı ”Karadeniz karadeniz tiryaki+şekil” ibareli markalar ile 30.12.2013 tarih 2013 0876 ”Doğuş Karadeniz Filiz Çayı” ibaresini içeren tescilli tasarımların sahibi olduğunu, dava konusu kullanımların müvekkili tescilli marka ve endüstriyel tasarımlarından doğan haklarına dayandığını,davacı aleyhine marka tecavüzü ve haksız rekabet yaratmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Ancak ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde; davacı tescilli tasarımına tecavüzün tesbitini talep ettiği halde bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmadığı gibi davalının kendi tescilli marka ve tasarımlarımı kullandığı yoksa davacının tescilli marka ve tasarımlarına benzeterek mi kullandığı yönündede bir inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır. Alınan bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olmadığı gibi, tarafların istem ve savunmalarını da karşılayacak nitelikte incelemeyi de içermemektedir. Bu durumda mahkemece dava konusu uyuşmazlığa ilişkin alanda uzman kişilerden oluşan yeni bilirkişi heyetine tevdi ile tarafların tüm istem ve savunmalarını karşılayan rapor alınarak neticesine göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2020/**** K.

3.Diğer yandan mahkemece davacıların manevi tazminat talebinin de kabulüyle 10.000 TL. manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Ancak manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı denetime elverişli bir şekilde karar yerinde tartışılmadan, genel ve soyut gerekçelerle manevi tazminata hükmedilmesi de doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2020/**** K.

2-Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda özetlendiği şekilde asıl davaya yönelik olarak, özellikle davalı tarafın davacı markasına yanaşacak suretteki fiili kullanım şekilleri dikkate alınarak davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men ve ref’i ile davalı adına tescilli markaların TPMK Mal ve Hizmetler Sınıflandırma listesinin 35/06 alt grubunda yer alan genel mağazacılık hizmetleri ile 29. sınıfta yer alan mallar yönünden hükümsüzlüğüne, sair hizmetler yönünden hükümsüzlük davasının reddine dair verilen karar isabetli ise de dosya içinde yer alan ticaret sicil evrakından davalı şirketin ticaret unvanını 2008 yılında “Miset Et Ürünleri Ltd” olarak tescil ettirdiği ve dava tarihine kadar da fiilen kullandığı anlaşılmakta olup, dava tarihi itibariyle tescilin üzerinden altı yıldan fazla zaman geçtiği halde, davalının ticaret unvanının tesciline ve fiili kullanıma uzun süre sessiz kalan davacı tarafın, davalı tarafça bu ticaret unvanı ile bir çok yatırım ve ticari faaliyet gösterilmesinden sonra unvan terkini davası açmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil edeceği ve bu davranışın TMK’nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği gibi, daha önceden tescilli benzer bir ticaret unvanı bulunmaksızın sırf işlevleri farklı olan marka hakkına dayalı olarak ticaret unvanının terkinini istemesi de 6102 sayılı TTK’nın 52. ve 55. maddeleri ile bağdaşmadığı halde Bölge Adliye Mahkemesince hatalı değerlendirme ile ticaret unvanının terkinine de karar verilmesi doğru olmamış ve bu sebeple kararın anılan yönden bozulması gerekmiştir.