Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2020/**** K.

Davalı şirket taahhütnamenin dışında kalan faaliyetleri gerçekleştirdiğini savunduğuna ve bu konudaki ispat külfetide davalıda olduğundan, bu hususta davalı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davalılardan belgelerin talep edildiği 16.12.2015 tarihli celse itibariyle, kanuni saklama süresi dolmadığı gözetilerek, belgelerin bu defa meşruhatlı davetiye çıkartılarak talep edilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken ispat külfetinin yanlış değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi doğru olmamış, kararın anılan nedenlerle bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2020/**** K.

İlk Derece Mahkemesince dava, 6102 sayılı TTK’nın 636/3 maddesinde gösterilen şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiye davası olarak nitelendirilip, yargılama sırasında taraflarca ibraz edilen davalı şirketin fiili tasfiyesine ilişkin protokol nazara alınarak, her iki davalı yönünden davanın kabulüyle davalı şirketin feshine karar verilmiştir. Ancak şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davalarda husumetin feshi istenen şirkete yöneltilmesi gerekmekte olup bu tür davalarda ayrıca ortaklara husumet yöneltilmesi mümkün değildir ve bu hususun mahkemece re’sen nazara alınması gerekir. Ayrıca davacı, fesih talebi öncesinde davalı …’in ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiş ise de; 6102 sayılı TTK’nın 640. maddesi uyarınca ortağın şirketten çıkarılmasına ilişkin davalarda öncelikle şirket genel kurulunda bu yönde karar alınması şartıyla aktif dava ehliyeti şirkete ait olup şirket ortaklarının bu tür davalarda aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda, davalı şirket aleyhine açılan fesih ve tasfiyeye ilişkin davada, davalı ortak …’e husumet yöneltilemeyeceği, anılan davalı ortağın çıkarılmasına ilişkin davada ise yukarıda anılan kanuni düzenlemeler kapsamında davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı nazara alınarak eskisi gibi sadece davalı şirket yönünden açılan davada fesih ve tasfiyeye karar verilip davalı … yönünden açılan davanın, yukarıda anılan her iki gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince her iki davalı yönünden verilen davanın kabulüne dair karara karşı yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.