Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/**** E. - 2020/**** K.

Ancak, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.4. maddesinde ”Şirketin iştigal konusu ile ilgili geliştirilecek her proje şirket üzerinden gerçekleştirilecektir.”, 5.5. maddesinde ” Hissedarların şirketin iştigal konusu ile ilgili olarak yapacakları her iş ve geliştirecekleri her projede genel kurulun oyçoğunluğuyla verdiği karara göre hareket edilecektir.”, 5.7. maddesinde ” … dışındaki hissedarların işbu sözleşmenin imzalanmasından önce şirketin iştigal konusu ile ilgili olarak yapmış oldukları tüm sözleşmeler, iyiniyet ve gizlilik anlaşmaları geçersiz sayılacaktır. Bu tür sözleşmelerin ve anlaşmaların feshine ilişkin yükümlülük imzalayanların üzerinden kalkar. Ayrıca, şirketin iştigal konusu ile ilgili olarak hissedarların işbu sözleşmenin imzalanmasından önce kendi aralarında yapmış oldukları anlaşma ve sözleşmeler geçersizdir ve karşılıklı olarak sona erdirilmiştir.”, 12. maddesinde de ”İşbu sözleşmeye aykırı davranan taraf diğer tarafların uğrayacağı tüm zararı ve ayrıca 500.000 USD cezai şartı defaten ödeyecektir.’’ hükmü düzenlenmiş olup, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile davalının sözleşme imzalandıktan ve şirket kurulduktan sonra şirketin iştigal konusuna giren işlerde faaliyette bulunduğunun tespit edilmiş olması karşısında, davalının sözleşmeye aykırı eylemde bulunduğu ve anılan sözleşmenin 12. maddesi koşullarının somut olayda oluştuğu nazara alınmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/**** E. - 2020/**** K.

Bölge adliye mahkemesi tarafından, ceza mahkemesince verilen beraat kararının uyuşmazlığın hukuki nitelikte olduğu gerekçesine dayandığı, bu gerekçeyle verilen beraat kararının hem hukuki hem de maddi vakıanın sübutuna ilişkin yönlerden hukuk hakimini bağlayıcı niteliğinin bulunmadığı belirtilmiş ise de; alıntılanan ceza mahkemesi kararında ve onama ilamında, malzemelerin sanık tarafından alındığı ve güveni kötüye kullanma suçu kapsamında tasarrufta bulunulduğunun sabit olmadığı, tasarrufta bulunduğu kabul edilse dahi şirketin faaliyet konusu ve amacı dışında kullandığının ispat edilmediği, suça konu eşyaların sanıklara teslim edildiğine dair herhangi bir teslim-tesellüm tutanağının olmadığı ve bu eşyaların sanıklara ait şirkette kullanıldığına ilişkin katılanın soyut beyanlarına ilişkin tespitler yapılmıştır. Bu durumda, ceza mahkemesinde yapılan bu saptamalara ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, salt uyuşmazlığın hukuki nitelikte olduğu gerekçesine dayalı olarak beraat kararı verildiğinin kabulü ile mal bedeli yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bu hükmün temyiz eden davacı-karşı davalı yararına bozulması gerekmiştir.