Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2020/**** K.

2- Davada, 6100 sayılı HMK’nın 110. maddesinde belirtildiği biçimiyle, aynı davalıya karşı, farklı hukuki sebeblere dayalı ve birbirinden bağımsız talepler mevcut olup terditli istemler değil davaların yığılması söz konusudur. Davanın hukuki dayanaklarından biri olan 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih, 2016/148-149 E-K sayılı ilamı ile iptal edildiği ve söz konusu iptal kararının işbu dava açıldıktan sonra Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiği anlaşılmıştır. Bu bakımdan, Bölge Adliye Mahkemesinin 556 sayılı KHK’nın 14. maddesine dayalı talep yönünden hukuki dayanağı kalmadığından davanın reddine karar verilmesi, davadaki bağımsız diğer talepler bakımından da sonuca etkili kabul edilemez. Bu durumda, 556 sayılı KHK’nın 14. maddesine dayalı hükümsüzlük davasında yasal dayanağın Anayasa Mahkemesinin anılan kararı ile iptali nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi ve HMK’nın 331. maddesi gereğince 20.01.2017 havale tarihli bilirkişi raporu göz önünde bulundurularak kullanmama nedeniyle iptal talebi (davası) bakımından kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine vekalet ücreti takdiri ile diğer yargılama giderlerinin de tarafların tüm talepler bakımından haklılık durumuna göre paylaştırılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2020/**** K.

Tasfiye Memuru … ilk derece mahkemesine hasta ve yaşlı olduğu için tasfiye memurluğu görevini ifa edemeyeceğini bildirmiş olup mahkemece bu hususta bir delil sunulmadığı gerekçesiyle tasfiye memurunun başka bir kişinin tasfiye memuru olarak atanması yönündeki talebi kabul edilmemiştir. Tasfiye memuru bu kez bölge adliye mahkemesine verdiği istinaf dilekçesinde hastalığına ilişkin evrakları ibraz etmiş ise de bölge adliye mahkemesi tarafından bu talep hususunda ilk derece mahkemesinin her zaman karar verebileceği gerekçesiyle tasfiye memurunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Tasfiye memuru olarak atanan kişinin bu görevi yerine getirip getiremeyeceği mahkemece re’sen değerlendirilmesi gereken bir husus olup ilk derece mahkemesince bu konuda bir araştırma yapılmadan veya tasfiye memuruna bu yöndeki delillerini ibraz etmesi için süre verilmeden bu yöndeki talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Tasfiye memuru tarafından hastalığına ilişkin belgeler istinaf aşamasında dosyaya ibraz edilmiş olup ilgili rapor ve belgeler ile tasfiye memurunun yaşına göre bu kişinin tasfiye memurluğu görevini yapamayacağı dikkate alınarak başka bir kişinin bu göreve atanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2020/**** K.

2- Dava, YDİK kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince, isabetli bir şekilde başvuru konusu marka ile itirazına mesnet markalar arasında 24. ve 25. sınıflarda yer alan mallar bakımından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğuna karar verilmiştir Ancak, başvuru konusu markanın kapsamında yer alan 9. sınıftaki “gözlük kılıfı, güneş gözlükleri, kayak gözlüğü ve kayak kabı” ile 28. sınıftaki “jimnastik ve spor malzemeleri” malları ile itiraza mesnet markaların kapsamında yer alan 25. sınıftaki mallarında aynı tüketici kitlesine hitap ettikleri, birbirine alternatif mallar oldukları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olduları, hammadde-mamül ilişkisinin buluduğu, birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı olduklarından anılan mallar bakımından da hükümsüzlük kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile anılan mallar yönünden istemin reddine karar verilmesi goğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozululmasına karar vermek gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2020/**** K.

6102 sayılı TTK’nın 52. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre, ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Yine TTK’nın 45. maddesi uyarınca, bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır. Her ne kadar, Bölge Adliye Mahkemesince taraf şirketlerin iştigal alanlarının farklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, her iki şirketin ticaret unvanında ayırt edici unsur “Gama” ve “Gamma” ibareleridir. Ticaret unvanında yer alan “Gamma” ibaresinin, davacının “Gama” ibaresi ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğu dikkate alındığında, davalı şirketin ticaret unvanına bu ayırt edici unsurun yanına ek unsur olarak aldığı kabul edilen diğer ibarelerin esasen ticaret unvanının ayırt edici eki niteliğinde olmayıp, faaliyet konusuyla ilgili ek niteliğinde bulunduğundan yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.