Dosyada mevcut mail yazışmalarından, taraflar arasında 2012 yılında niza başladığı, 2012 yılı içerisinde, davacı … ile dava dışı …’ün temsilcisi oldukları şirketler adına ve hesabına mal alışverişine ilişkin yazışmalar yaptıkları, davacı şirketin mal gönderilmesi yönündeki talebine karşı davalı şirket müdürü … tarafından bakiye borcu bulunması sebebiyle karşılanamayacağının cevaben bildirildiği, taraflar arasında bu konuda bir ihtilaf olduğu, yazışmaların tamamında dava dışı …’ün muhatap olarak alındığı davacı şirket tarafından gönderilen ve davalı şirketin defterlerini inceleme istemini içeren 17.03.2014 tarihli ihtarnamede de davalı şirketin yanısıra dava dışı …’ün muhatap olarak gösterildiği, işbu davanın da 30.04.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı şirkette büyük hissedar olan davacı şirketin ve onun yetkili temsilcisi olan Dona’nın, müdür …’ın görev süresi 2010 yılında bittikten sonra davanın açıldığı 2014 yılına değin, ticari ilişkilerinin de devam ettiği yaklaşık 4 yıllık süre zarfında şirkete yeniden temsilcisi tayin edilip edilmediği hususunda bilgi sahibi olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve basiretli bir tacirden beklenemeyeceği tüm yazışmalarda dava dışı …’ün muhaap alındığı ve bu nedenle davalı şirketin müdürü olduğunu bildiği gözetilerek, dava konusu 01.04.2010 tarihli toplantıda alınan kararların yokluğunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu ve hukuken korunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı şirket yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.