Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali davası olup, davaya konu icra takibinde hem 23.05.2016 tarihli protokole hem de bonoya dayanılmıştır. Mahkemenin protokol başlıklı sözleşmedeki kefaletin TBK’daki hükümler çerçevesinde yapılmamış olmasına yönelik değerlendirmesinde isabetsizlik bulunmamakta ise de kambiyo senedi ve aval hükümleri açısından davalı …’ın hukuki durumu değerlendirilmemiştir. Hükmün bu yönden eksik inceleme ile verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

2-Taraflardan davalının tacir olmadığı ve satıma konu taşınmazların ticari nitelikte bulunmadığı, ayrıca davacı vekilinin 31.05.2018 tarihli celsede kanuni faiz işletilmesini kabul beyanı da gözetilerek temerrüt tarihinden itibaren kanuni faiz uygulanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, davacı satışa konu malın ayıplı olduğu iddiası ile makinanın iadesi ile bedelinin geri verilmesini istemiş ise de, dava konusu malın ayıplı olduğunun ispatlanması gerekmektedir. Mahkemece belirlenen bilirkişi heyeti; makinanın daha sonra harici etkenlerle hasar görmesi neticesinde çalıştıramadıklarını ve dolayısıyla üretimden kaynaklanan bir ayıbın bulunup bulunmadığını tespit edememiştir. Davacı satışa konu malın davalı işyerinde hasara uğradığını iddia ederken davalı da kendisine teslim edildiği esnada bu hasarın mevcut olduğunu keza buna ilişkin tespit tutanağı düzenlediklerini belirtmiştir. HMK’nın 190. maddesine göre “ispat yükü iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” düzenlemesi nazara alınarak hasarın davalı işyerinde iken gerçekleştiğini usulüne uygun delillerle ispatlayamayan davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/**** E. - 2021/**** K.

Dosyada mevcut mail yazışmalarından, taraflar arasında 2012 yılında niza başladığı, 2012 yılı içerisinde, davacı … ile dava dışı …’ün temsilcisi oldukları şirketler adına ve hesabına mal alışverişine ilişkin yazışmalar yaptıkları, davacı şirketin mal gönderilmesi yönündeki talebine karşı davalı şirket müdürü … tarafından bakiye borcu bulunması sebebiyle karşılanamayacağının cevaben bildirildiği, taraflar arasında bu konuda bir ihtilaf olduğu, yazışmaların tamamında dava dışı …’ün muhatap olarak alındığı davacı şirket tarafından gönderilen ve davalı şirketin defterlerini inceleme istemini içeren 17.03.2014 tarihli ihtarnamede de davalı şirketin yanısıra dava dışı …’ün muhatap olarak gösterildiği, işbu davanın da 30.04.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı şirkette büyük hissedar olan davacı şirketin ve onun yetkili temsilcisi olan Dona’nın, müdür …’ın görev süresi 2010 yılında bittikten sonra davanın açıldığı 2014 yılına değin, ticari ilişkilerinin de devam ettiği yaklaşık 4 yıllık süre zarfında şirkete yeniden temsilcisi tayin edilip edilmediği hususunda bilgi sahibi olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve basiretli bir tacirden beklenemeyeceği tüm yazışmalarda dava dışı …’ün muhaap alındığı ve bu nedenle davalı şirketin müdürü olduğunu bildiği gözetilerek, dava konusu 01.04.2010 tarihli toplantıda alınan kararların yokluğunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu ve hukuken korunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı şirket yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/**** E. - 2021/**** K.

3- Davalı şirket temyizine gelince; davaya konu fatura konusu malların teslim edildiği birimlerin (kadın konuk evi ve gündüz bakımevi) teslim tarihi itibariyle …Belediyesi’nin hangi iştiraki tarafından işletildiği araştırılmadan ve ayrıca davalı şirket defterleri üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.