Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Gönen (Balıkesir) Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 06.07.2017 tarih ve 2015/180 E.- 2017/537 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 29.06.2020 tarih ve 2017/2258 E. – 2020/690 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacıların, davalı şirket hissedarı muris …’in ölümü sonrasında şirket yönetim kurulunun 11.09.2007 tarih 14 sayılı kararı ile miras payları oranında hisselerin adlarına tescil edildiğini, davalı şirkete gönderilen ihtraname ile 2004 yılından itibaren finansal tablo ve eklerinin, yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu ile tüm bilanço örneklerinin incelenmesi ve kar paylarının davacılara ödenmesi istenmişse de davalı şirket tarafından verilen cevabı ihtarnamede kar payının dağıtılmadığı, şirket sermayesinin 5.000,00 TL’den 50.000,00 TL’ye çıkarılmasından doğan davacı borçlarının ödenmediğinden yasal işlem başlatılacağı bildirildiğini, oysa ki davacıların 2008 tarihinden 2015 yılına kadar yapılan genel kurul toplantılarına hiçbir zaman çağırılmadığını, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediği için alınan kararların yok hükmünde olduğunu ileri sürerek 2008 yılından itibaren alınan tüm genel kurul yararlarının kanun, şirket ana sözleşmesi ve hakkaniyete aykırı olması nedeniyle iptaline ve/veya yoklukla malul olduğunun tespitine, TTK 438. madde gereğince 2008-2014 yılı hesap faaliyetlerinin denetimi amacıyla özel denetçi atanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, 2004 yılından 2012 yılı sonuna kadar olan 40.867,42 TL’nin şirketin daha karlı çalışması için ortaklara dağıtılmayıp şirket bünyesinde bırakıldığını ve devamında da sermayeye eklendiğini, limited şirketlerde olağan genel kurulun hesap dönemi dışındaki üç ay içerisinde çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın toplanabileceğini, iptal davası bakımından aranan 3 aylık hak düşürücü sürenin geçtiğini, özel denetçi talebine dair kanunda öngörülen usule uyulmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, 2007 yılından sonra yapılan tüm genel kurulların çağrısız olarak gerçekleştirildiği, davacıların katılmadıkları ya da haberdar edilmediklerinin kabulü gerektiği, TTK 416. maddesindeki tüm ortakların toplantıda hazır bulunması şartı gerçekleşmediği, davacıların önceden bilgi alma hakkını kullanmadıkları, öncelikle genel kuruldan özel denetçi atanmasını talep etmedikleri gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 08/10/2008 tarih ve 16 nolu, 18/12/2008 tarih ve 17 nolu, 26/11/2013 tarih ve 19 nolu, 10/07/2014 tarih ve 20 nolu, 08/10/2014 tarih ve 21 nolu, 15/10/2014 tarih ve 22 nolu, 10/12/2014 tarih ve 23 nolu, 12/12/2014 tarih ve 24 nolu kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine, 05/01/2015 tarihinde çağrılı olarak yapılan 2013 yılına ilişkin kararların da yoklukla malul olduklarının tespitine, özel denetçi atanması yönündeki talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili istinaf etmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, 2008-2014 yıları arasında yapılan genel kurul toplantılarının çağrılı yapıldığına dair bir açıklama toplantı tutanaklarında bulunmadığı, 2015 tarihli toplantı çağrılı yapılmış ise de yokluğunun tespitine karar verilen diğer genel kurul toplantılarında hisse devrine dair kararlar alındığı için bu toplantıya katılanların hissedarlıkları gerçek hissedar durumunu yansıtılmayacağı için bu toplantıda alınan kararların da yokluğunun tespitine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalının aşağıdaki bentler dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- İlk Derece Mahkemesince 05.01.2015 tarihinde yapılan 2013 yılına ilişkin genel kurul dışındaki davaya konu diğer genel kurulların çağrısız yapıldığı, ancak tüm ortakların genel kurula katılmadığı gerekçesiyle alınan kararların yokluğunun tespitine karar verilmişse de davalı vekili 2008 yılında yapılan toplantının çağrılı olduğunu beyanla, davacılara davetiye çıkarıldığını bildirerek buna ilişkin olarak bir kısım PTT belgesi ibraz etmiştir. Ancak 2008 yılında iki toplantı yapılmış olup, mahkemece bu toplantılardan hangisi için davetiye çıkarıldığı, hangisinin çağrılı olduğu belirlenerek şayet genel kurul çağrılı yapılmış ise bu durumda çağrıdaki usulsüzlüğün yokluğa sebebiyet vermeyip, ancak TTK’nın 445. maddesinde gösterilen halleri ispatlamak suretiyle iptal davasına konu edilebileceği hususu dikkate alınarak inceleme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamıştır.
3- Ayrıca, ilk derece mahkemesince 05.01.2015 tarihinde yapılan genel kurulun ise önceki genel kurullarda alınan kararların yoklukla malul olduğundan toplantıya katılan hissedarların gerçek hisse durumunu yansıtmayacağı gerekçesiyle bu genel kurulda alınan kararların da yok hükmünde olduğuna karar verilmişse de, ilk derece mahkemesince önceki genel kurullarda ne gibi işlemler yapıldığı, ne gibi kararlar alındığı hissedarların ve toplantıya katılanların kimler olduğu, oy oranları ve yokluğuna karar verilen önceki genel kurulların 05.01.2015 tarihinde yapılan çağrılı genel kurulda alınan kararları ne suretle etkilediğinin incelenerek somut verilere dayalı hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...