MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.12.2020
Karşı OyVar

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09.03.2017 tarih ve 2014/685 E- 2017/164 K. sayılı kararın asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 28.12.2018 tarih ve 2017/3039 E- 2018/2768 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15.12.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, davalı şirketin bayisi olarak akaryakıt istasyonu işletmeciliği yapmakta iken davalı tarafın bayilik sözleşmesine dayanarak davacı aleyhine Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/457 Esas sayılı dosyası ile alacak davası açtığını, davanın devamı sırasında tarafların 14.01.2010 tarihli protokol ile sulh olduklarını,protokol hükümleri gereği davalının takipsiz bırakması gereken alacak davasını takip ederek karara bağlandığını,davacının protokol hükümlerine aykırı davrandığından cezai şart ödeme istemli 01.02.2010 tarihinde çekilen ihtarnamaye rağmen ödenmediğini bu kez davalı hakkında cezai şart istemli Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesinde 2011/567 esas sayılı kısmi davanın açıldığını, kabul edilip onama kararı ile kesinleşen bu karar gereği saklı tutulan cezai şart alacağı için davalı hakkında icra takibi başlatıldığını ve başlatılan takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı aleyhine alacak istemli açılan Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/457 esas sayılı dosyasıdan çıkan kararın temyiz incelemesi ile bozulması üzerine taraflar arasındaki 14.01.2010 tarihli protokol gereği davanın müracaata bırakıldığını ve o davada davalı … vekili de davayı takip etmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini,dava konusu cezai şartın ifaya eklenen cezai şart olduğunu, davacı tarafın hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeden davalı şirketin ifasını kabul etmiş olduğundan artık hiçbir şekilde cezai şart talebinde bulunma hakkının olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davacı ile davalı arasında bayilik sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında ticari ilişki sürecinde çıkan anlaşmazlığını çözümü için 14.01.2010 tarihinde protokol imzalandığını ancak davalının protokolün 3.1.1 ve 3.1.2 maddelerine aykırı davrandığını belirterek protokol hükümleri gereği davalının ödemesi gereken 500.000,00 USD cezai şart alacağından şimdilik 10.000,00 USD ‘nin 01.02.2010 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4.A maddesi gereğince devlet bankalarının 1 yıllık mevduat hesabına uyguladığı en yüksek USD faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve dosyanın bağlantılı olduğundan Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/685 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, protokol ile üzerine düşen yükümlülüklerin davalı tarafça yerine getirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davanın; Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/567 Esas ve 2012/574 Karar sayılı ve … lehine kesinleşen kısmi davayı müteakip açılan “ek dava” niteliğinde olduğu, mevcut usul hukuku kuralları çerçevesinde, kısmi davada verilen hüküm açılan ek dava bakımından “güçlü delil” niteliği taşıyacağı ve “taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tespitine dair bölümü”’nün ek davada mahkemeyi bağlayacağı, Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleşmiş olan kısmi dava nedeniyle asıl dava bakımından ileri sürülen 450.000,-USD tutarlı talebin temel dayanağını teşkil eden hukuki ilişkinin varlığının artık tartışma konusu olmaktan çıktığı, davalı tarafın cevaplarının ıslahına ilişkin dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar maddi vakıalar yönünden kesinleşen kararın tekrar tartışılmasına sebep olacağından ıslahın sonuca etkili görülmediği, taraflar arasındaki protokol gereği söz konusu ceza ödenmesini gerektirecek ihlal gerçekleştikten sonra, bu ihlalin bir zarara sebebiyet vermiş olmasının da “açık kanun hükmü gereği” (TBK m. 180, eski BK m. 159) aranmayacağı ve talep edilen cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebebiyet vermeyeceğinin tespit edildiği gerekçesiyle kısmen kabulüne,
Birleşen davanın; taraflar arasındaki protokol hükümleri gereği davalının intifa tesis etmesi ancak davacı şirketin önceki intifaları terkin etmesi ile başlayacağı ve teslim yükümlülüğünün de intifa tesis şartının yerine getirilmesinden sonra yürürlüğe gireceği anlaşılmakla davacının edimini yerine getirdiği, teslimin fiilen gerçekleşmediğine dair bir delill de olmadığından, protokolün davalı tarafından teslime ilişkin hükmün ifası noktasında ihlal edildiğinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı asıl davada davalı- birleşen davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, asıl dava bakımından; davacının açtığı ve kesinleşen kısmi davada cezai şart miktarının ve karardaki edimlerin ifa yükümlülüklerine ilişkin kabullerin davacı yararına usuli kazanılmış hak teşkil ettiği, açılan bu davada davalı tarafın asıl dava yönünden “İstasyon 2″nin teslim yükümlülüğünün yerine getirilmediği savunmasının ve ıslah talebinin dinlenilmeyeceği, bilirkişi raporu ile de cezai şartın davalı
şirketin mahvına sebep olmayacağının tespit edildiği ve mahkeme kararının yerinde olduğu gerekçesiyle asıl davaya yönelik davalı vekilinin istinaf talebinin reddine, Birleşen dava bakımından; davacının intifa tesisi yükümlülüğünün protokolün 3.1.1 maddesi gereğince istasyon 1 ve istasyon 2 üzerindeki intifa ve ipotek hakkının davalı birleşen davacı ALPET’çe terkini işlemini müteakip doğacağı, bu madde ile ifa sırasının belirlendiği, davacının da 19.02.2010 tarihinde davalı tarafça intifa haklarının terkini üzerine yeni intifa haklarını tesis ettiği, yükümlülüğünü protokole uygun olarak yerine getirdiği, aynı gün işletme belgesi ve ruhsat için gerekli belgelerin teslim edildiği, davalı birleşen davacının taşınmaz üzerinde intifa hakkı sahibi olduğu, bu kaydın işletmenin fiilen davalı-birleşen davacı tasarrufunda bulunduğuna karine teşkil ettiği, aksinin ispatlanamadığı, kaldı ki davacı birleşen davalı ediminin de ihtirazi kayıtsız kabul edildiğinden 818 sayılı BK’nın 188/2. maddesi ve 6098 sayılı TBK’nın 179/2 maddesi gereğince de cezai şartın ifasını da talep edemeyeceği gerekçesiyle birleşen dava yönelik davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiş, hüküm asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...