Stajyer avukatınızın saatlerini alan bir içtihat taramasını, yapay zeka destekli bir yazılımın 30 saniyede önünüze getirdiğini hayal edin. Ya da müvekkilinizin getirdiği 50 sayfalık bir sözleşmedeki tüm riskli maddelerin, siz daha kahvenizi bitirmeden kırmızı ile işaretlenmiş halde ekranınızda belirdiğini…
Bu senaryolar artık bilim kurgu filmlerinden bir sahne değil. 5 Eylül 2025 itibarıyla, yapay zeka (AI) hukuk teknolojileri, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de birçok avukatın ofisine sessizce sızmış durumda. Kimimiz için bu, verimliliği artıran bir sihirli değnek; kimimiz içinse mesleğimizin ruhunu ve geleceğini tehdit eden bir tehlike çanı.
Peki, gerçek ne? Yapay zeka, biz avukatları gereksiz kılacak bir rakip mi, yoksa bizi daha iyi stratejistlere dönüştürecek bir yardımcı mı?
Tehdit Zilleri: “Buton Avukatlığı” Dönemi mi Başlıyor?
Endişeleri görmezden gelemeyiz. Dilekçe taslakları hazırlayan, emsal kararları analiz eden, hatta basit hukuki sorulara anında cevap veren AI modelleri, özellikle mesleğe yeni başlamış avukatların yaptığı birçok rutin işi otomatize etme potansiyeline sahip. Bu durum, “avukatlık hizmetlerinin değersizleşmesi” ve “emtia haline gelmesi” riskini beraberinde getiriyor. Bir makinenin daha hızlı ve ucuza yapabildiği bir iş için müvekkiller neden bir insana ödeme yapsın?
Fırsat Penceresi: Stratejiste Yer Açmak
Madalyonun diğer yüzünde ise devrimsel bir fırsat var. Yapay zekanın angarya işleri üstlenmesi, biz avukatlara en değerli varlığımızı, yani zamanımızı geri veriyor. İçtihat denizinde boğulmak yerine, o içtihatları kullanarak nasıl bir strateji kuracağımıza odaklanabiliriz. Saatlerce sözleşme okumak yerine, müvekkilimizle müzakere masasında daha fazla vakit geçirebiliriz.
Belki de yapay zeka, avukatlığı “evrak işçiliğinden” kurtarıp, onu yeniden olması gereken yere; yani strateji, danışmanlık, ikna ve temsil sanatı seviyesine yükseltmek için bir şanstır.
Peki Ya Biz? Türkiye Bu İşin Neresinde?
UYAP entegrasyonundan KVKK hassasiyetlerine, yerli “LegalTech” girişimlerinden Baroların bu konudaki ürkek adımlarına kadar Türkiye’nin kendine özgü bir yol haritası var. Müvekkil verilerimizi uluslararası bir yapay zeka platformuna emanet edebilir miyiz? Barolar, bu teknolojiye adapte olamayan meslektaşlar için bir eğitim programı hazırlamalı mı?
Bu soruların net bir cevabı henüz yok ve bu cevapları hep birlikte, tartışarak bulacağız.
Şimdi Kürsü Sizin: Tartışmayı Başlatalım
Bu, hepimizi doğrudan ilgilendiren bir konu. “Baro Odası”nın ilk tartışmasını bu hayati soruyla açıyoruz:
- Siz ofisinizde veya çalışmalarınızda yapay zeka destekli araçlar kullanıyor musunuz? Tecrübeleriniz neler?
- Yapay zeka, özellikle genç avukatlar ve stajyerler için bir tehdit mi, yoksa tam tersi, kıdemli avukatlarla arayı kapatmak için bir sıçrama tahtası mı?
- Sizce 5 yıl sonra, yapay zeka yüzünden avukatlık mesleği bugününden ne kadar farklı olacak? Hangi alanlar yok olma tehlikesiyle, hangi yeni alanlar ise doğma potansiyeliyle karşı karşıya?
- Türkiye Barolar Birliği ve Barolar, bu teknolojik devrim karşısında nasıl bir pozisyon almalı?
Görüşlerinizi ve tecrübelerinizi merakla bekliyoruz. Unutmayın, burası hepimizin.