MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.02.2020
Karşı OyVar

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05/12/2017 tarih ve 2016/811 E- 2017/1126 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 26/06/2019 tarih ve 2018/770 E- 2019/834 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete 04/03/2000 tarihinde toplam 67.295,00 DM para yatırdığını, müvekkilinin adı geçen parayı davalı şirket adına hareket eden, kendini davalı şirketin yetkilisi gibi tanıtan ve bu şekilde birçok kişiden para toplayan İrfan Yüksel isimli şahsa teslim ettiğini, davalı şirket tarafından müvekkilinden alınan paraların daha sonra verilerek hisse senetlerine karşılık alındığını, kişilerin hisse senetlerini şirkete geri vermesi halinde yatırdıkları parayı temsilcilik adresinde geri alabileceklerinin taahhüt edildiğini, davalı tarafın müvekkilini bir taraftan şirket ortağı olduğuna inandırdığını, bir taraftan da yatırdığı parayı isteği zaman geri alabileceğini söyleyerek inandırdığını ve güven telkin ettiğini, ancak müvekkilinin defalarca talep etmesine rağmen yatırdığı parayı geri alamayacağını anlaması üzerine iş bu davayı açmak zorunda kaldığını ileri sürerek, müvekkilinin davalı şirketlere ödemiş olduğu toplam 67.295,00 DM’nin dava tarihindeki TL karşılığından fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 20.000,00 TL’sinin avans faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 07/09/2017 havale tarihli harcı ikmal edilmiş ıslah dilekçesiyle dava değerini 20.000,00 TL’den 71.152,65 TL’ye ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davacının hile, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, keza şirket ile ortaklar arasındaki davaların beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu sürenin de geçtiğini, davacının dayandığı ortaklık durum belgesi altındaki imzaların müvekkiline ait olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına göre; , davalı tarafın hak düşürücü süre ve zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı, davalı şirketin SPK’ya kendisinin sunduğu CD’ler gereğince alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalı şirkete 14.446 Euro ödeme yaptığı, davadan önce temerrütün oluşmadığı, Baco Assets İnc belgesinde yer alan miktarın düşülmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle dava tarihindeki Merkez bankasının efektif satış kuru nazara alınarak 14.146 Euro x 3.7023 TL = 52.372,73 TL’nin temerrüt tarihi olarak kabul edilen dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafça inkar edilmeyen kar payı ödemelerinin mahsubu ile davacının bakiye 94,64 Euro alacağı kaldığı, Merkez bankasının efektif satış kuruna göre 1 Euro = 3.7023 TL hesaplamada nazara alınarak 350,38 TL’nin temerrüt tarihi olarak kabul edilen dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulü ile davacının davalı Bera Holding A.Ş.’nin şirket ortağı olmadığının tespitine, 350,38 TL’nin temerrüt tarihi olarak kabul edilen 28/12/2016 dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
(1) Dava, istendiği an iade edileceği taahhüdüyle davalı şirkete ödenen paranın tahsili istemine ilişkindir. Bölge adliye mahkemesince yazılı gerekçelerle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ”31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun’un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere bölge adliye mahkemesi kararının re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, istendiği an iade edileceği taahhüdüyle davalı şirkete ödenen paranın tahsili istemine ilişkin olmasına karşın mahkemece talep aşımı suretiyle davacı ve davalı arasında geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespitine de karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...