Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05/12/2017 tarih ve 2015/733 E. – 2017/1294 K. sayılı kararın, taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 24/05/2019 tarih ve 2018/1111 E. – 2019/766 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun’un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
Davacı vekili; taraflar arasında 31.08.2007 tarihli acentelik sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin sözleşmedeki bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak 2014 Ocak ayından bu yana işlemiş komisyon alacağının ödemediği gibi, davalı tarafın acente ekranını kapatarak sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, 2014 yılına ait 24.972.30 TL ve 2015 yılına ait 3.747,60 TL olmak üzere toplam 28.719.90 TL komisyon alacağı oluştuğunu bunun yanında müvekkilinin müşteri çevresi yarattığını ve acente sözleşmesinin sona ermesinden sonra davalının, müvekkili acentenin oluşturduğu müşteri çevresinden, herhangi bir bedeli ödemeden yararlandığını ileri sürerek, 2014-2015 yılına ait komisyon alacağı toplam 28,719.90 TL’nin her bir komisyon alacağının ödenmesi gereken günden itibaren işleyecek avans faiziyle ve ayrıca hesaplanacak portföy tazminatının, haksız fesih tarihi olan 18.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 17.04.2017 tarihli dilekçeyle portföy tazminat talebi yönünden şimdilik 1.000,00 TL’nin haksız fesih tarihi olan 18.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı vekili; davacı acentenin, Hazine ve Maliye Bakanlığı mevzuatına aykırı olarak poliçe düzenlediğini, müşterilerin gerekli bilgilerini temin etmediğini, temin etmişse de müvekkili şirketin “portföyüm sistemi” üzerinden gönderilen uyarı ve taleplerine rağmen müvekkiline iletilmediğini, 2014 yılında belirlenen üretim hedeflerine riayet etmediğini, bu hususta davacı acentenin iki kere ihtar edildiğini, davacının komisyon ödemelerine ilişkin
olarak 31.12.2014 tarihinde, 30.09.2014 tarihinde ve 31.03.2014 tarihinde gönderilen cari hesap mutabakat taleplerine yanıt vermediğini, bu nedenle acentelik ilişkisinin devamını imkansız hale getirdiğini, müvekkili şirketin, davacıya verilmiş olan üretim hedefini yerine getirmemesi ve ayrıca da portföyünü geliştirmemesi, bunun yanında yanlar arasındaki ilişkiyi husumete çevirme ve kendisine haklı gerekçe yaratma çabası içerisine girmesi nedeniyle … 4. Noterliğinin 18.03.2015/08267 yevmiye sayılı ihtarnamesiyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, sözleşmenin 22/G. bendi uyarınca komisyon ödemesi talep hakkına sahip olmadığı gibi haklı fesih nedeniyle portföy tazminatına da hakkı bulunmadığını, kaldı ki müvekkili şirketin acentelik sözleşmesinin feshinin akabinde hiçbir menfaat elde etmediğini, davacı acente ortaklarının her birinin kendisine ait bir tüzel kişi acentesi olmakla tüm portföyünü bu acenteye taşıdığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, tarafların ticari defterleri dikkate alındığında davacının yapmış olduğu işler karşılığında hak kazanmış olduğu prim alacaklarından 28.719,90 TL’sinin ödenmediği, her ne kadar davalı tarafından komisyon bedellerinin ödenmemesine sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesi ve sözleşmenin 22/G maddesi gerekçe gösterilmiş ise de, söz konusu sözleşme maddesinin sözleşme ilişkisinin devamı süresince doğan alacakları kapsamadığı, denkleştirme tazminatı TTK’nın 122. maddesinde düzenlenmiş olup, acentenin denkleştirme tazminatına hak kazanıp kazanmadığının tespiti için, sözleşmenin davalı tarafından feshedilip edilmediğinin, sözleşmenin haklı olarak feshedilmemiş olması halinde acentenin kazanmış olduğu müşteri portföyünün, davalı tarafından sözleşmenin sona ermesinden sonra da kullanılıp kullanılmadığının, somut olaya göre denkleştirme tazminatı ödenmesinin hakkaniyete uygun düşüp düşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği, davalı tarafından işbu davada feshe gerekçe olarak 26 adet poliçede evrakların eksik olarak gönderilmesi ve üretim rakamlarının artırılmaması gösterilmişse de eksik evrakların gönderilmesine dair ihtarda bulunulmadığı, fakat bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapora da belirtildiği üzere, davacı acentenin davalı sigorta şirketinin üretim arttırılması yönündeki beklentisinin karşılanmadığı, bu nedenle davalı sigorta şirketinin sözleşmeyi feshinde haklı olduğu, denkleştirme tazminatı ödenmesinin şartlarının oluşmadığı, kaldı ki sözleşmenin haksız olarak feshedildiği kabul edilse bile, davacı portföyünde olup da, sözleşmenin feshinden sonra davalı sigorta şirketi portföyüne katılan sigorta müşterisi tespit edilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 28.719,90 TL pirim alacağından 24.972,30 TL’nin 20.03.2015 tarihinden itibaren 3.747,60 TL’nin ise dava tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...