Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 05/04/2018 tarih ve 2016/113 E. – 2018/274 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 30/05/2019 tarih ve 2018/1161 E. – 2019/651 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin 2006 yılından bu yana İstanbul’da faaliyet gösterdiğini, yurt içinde ve yurt dışında “Atak Silah” adı altında ürettiği ürünlerin beğenilerek talep gördüğünü, davalıya ait firmanın da aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalının zaman zaman müvekkili şirketten aracı firmalar aracılığıyla mal satın aldığını, bu sebeple müvekkili şirketin unvanının “Atak Silah” olduğunu bilmemesinin mümkün olmadığını, buna rağmen kötü niyetli bir şekilde “Atak Silah” ismiyle faaliyette bulunmaya başladığını, resmi kurumlara ve bağlı bulunduğu esnaf odasına “Atak Silah” unvanı ile ticaret yapabilmek için başvurularda bulunduğunu, “Atak Silah” ibaresinin müvekkili şirket adına Türk Patent Enstitüsünden marka tescilinin de yaptırıldığını, davalı tarafından “Atak Silah” unvanı ile üretilip piyasaya sürülen malların, müvekkili şirketin ürettiği kalitede olmayacağını, bu durumun müvekkili şirketin itibarını zedeleyeceğini ileri sürerek, davalının haksız eyleminin tespitine, men’ine, rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, ticari itibarının gördüğü zarar nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş, 16/03/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 3.781,88 TL.’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin “Atak Silah Sanayi” unvanını usulüne uygun olarak tescil ve ilan ettirdiğini, müvekkilinin kullanımının haksız rekabet teşkil etmediğini, bu nedenle davacı tarafın tazminat talep edemeyeceğini, müvekkilinin davacı şirketten aldığı mallarda “Atak Silah” unvanının hiç bir yerde kullanılmadığını, “Zoraki 914” ibaresinin bulunduğunu, müvekkilinin av tüfeği ürettiğini, davacı şirketin ise sadece kuru sıkı silah ve havalı tabanca üretimi yaptığını, bu nedenle tüketicilerin farklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 08/03/2006 tarihinde ticaret unvanını “Atak Silah Sanayi ve Tic. Ltd. Şirketi” olarak tescil ettirdiği, davacının ticaret unvanında yer alan “Atak Silah Sanayi” ibaresini, davalının işyeri unvanı olarak kullandığı, tüfek, tabanca imal, satış ve tamirciliği meslek dalında 29/12/2009 tarihinde sicile kaydettirdiği, davalı tarafından üretilen silahların üzerine “Atak Silah Sanayi” ibaresinin konulduğu, davalı tarafın bu eyleminin davacı unvanı ile iltibas yaratması nedeniyle haksız rekabet teşkil ettiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 56. maddesi uyarınca davacının maddi zararının 3.781,88 TL olduğu, meydana gelen maddi zarar miktarı ve tarafların ekonomik sosyal durumları gereğince 2.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 3.781,88 TL maddi, (2.781,88-TL’sine ıslah harcının yatırıldığı tarih olan 19/03/2018 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmek kaydıyla) 2.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı tarafın haksız rekabet teşkil edecek nitelikte olan eylem ve işlemlerinin haksız olduğunun tespitine, davalı tarafça yapılan ve devam edilmekte olan eylem ve işlemler neticesinde meydana gelen haksız rekabetin men’ine, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, bu amaçla yapılan yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesi ile haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasına, TTK 59. maddesi uyarınca hüküm özetinin ilanına karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, davalının “Atak Silah Sanayi” unvanını dava tarihinden çok önce 29/12/2009 tarihinde Esnaf ve Sanatkarlar Siciline tescil ettirdiği, 10/04/2012 tarihinde anılan unvanın Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesinde ilan edildiği, davalının bu tarihten önce anılan unvanı kullandığı iddia ve ispat edilemediği gibi Beyşehir Vergi Dairesinin yazısına göre 03/02/2009 tarihinden itibaren av tüfeği imalatından dolayı davalının vergi kaydının bulunduğu, ancak “Atak Silah” adı altında faaliyet gösterdiğine dair bir başvurusunun olmadığı, Beyşehir Üzümlü Kasabası Esnaf ve Sanatkarlar Odasının 31/12/2009 tarihli yazısına göre davalının aynı alanda önceleri “Evkuru Av Malzemeleri Pazarlama” unvanı ile faaliyet gösterdiği, 04/09/2012 tarihli jandarma tarafından düzenlenen tutanakta “davalının sadece işyeri kuruluşu için başvuruda bulunduğu, şu an için herhangi bir imalatının ve faaliyetinin bulunmadığı” nın açıkça bildirildiği, dolayısıyla davalının sadece “Atak Silah Sanayi” unvanını Esnaf ve Sanatkarlar Siciline tescil ve ilan ettirip sicile tescil ettirdiği bu unvanı kullanmadığı, davacının davalıya ait işletme adının terkini talebi bulunmadığı, bu sebeple işletme adı esnaf sicilinden terkin edilmediği sürece davalının Esnaf ve Sanatkarlar Siciline tescil ettirdiği unvanını tescil ettirdiği şekilde kullanmasının yasal bir kullanım olduğu ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği, davalının “Atak Silah Sanayi” ibaresini tescil ettirdiğinden farklı bir şekilde veya markasal olarak kullandığının ispat edilemediği, 30/10/2012 tarihli Jandarma Uzmanlık Raporunda yer alan fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere davalı tarafından üretilen üç adet numune tüfeğin namlularının sol yan yüzeyinde sadece “Atak Silah Sanayi” ibaresi bulunduğu ve bu ibarenin davalının tescilli unvanının birebir aynısı olduğu, davalı tarafından üretilen ürünlerde, sicilden terkin edilmediği sürece, kendi tescilli unvanına güvenerek, herhangi bir ibareyi öne çıkarmadan ve unvan kullanımı sınırlarını aşmadan, tescilli unvanını aynen tescil edildiği şekilde kullanılmasının ise haksız rekabet oluşturmayacağı, davalının 3 adet tüfeği işletme izin belgesi alabilmek için Jandarma Genel Komutanlığı’na başvuru zorunluluğu kapsamında numune olarak ürettiği, TTK.’nın 54 vd. maddesinin aradığı anlamda silahların ticari alanda bir üretimi olmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Seydişehir Asliye Hukuk (Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce verilen 05/04/2018 tarih ve 2016/113 E. – 2018/274 K. sayılı kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, niteliği itibarıyla haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, iddiasını ticaret unvanının haksız bir şekilde davalı tarafından kullanılması olgusuna dayandırmış, davalı ise savunmasında davacının bu iddiasına karşı sınai bir hakkının varlığından söz etmemiştir. Bu durumda, açılan davanın niteliği gereği görüm ve çözüm yeri Asliye Ticaret Mahkemesi olup, Asliye Ticaret Mahkemesinin bulunmadığı yerler bakımından ise bu sıfatla Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi dahilindedir. Bu durumda, Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesi davanın görüm ve çözümünde görevli ve yetkili olmasına rağmen davanın niteliğinin tayininde hataya düşülerek dava dosyasının Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi ve temyiz olunmayan görevsizlik kararına dayalı olarak davanın Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesince esastan karar verilmesi usule aykırıdır. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenmiş olup görev kuralları, kamu düzenine ilişkindir ve temyiz dahil yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınır. Bu çerçevede, istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu cihet gözden kaçırılarak Seydişehir Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak esastan hüküm kurulması doğru olmamış, açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın resen bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin hükmün esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...