Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/12/2017 tarih ve 2016/852 E- 2017/911 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 11/07/2019 tarih ve 2019/862 E- 2019/805 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında nakliye sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında taşınacak emtianın müvekkilinin sorumluluğunda dava dışı alt taşıyıcı tarafından taşındığını, müvekkili tarafından 29.07.2008 tarihli 10.800 USD bedelli navlun faturasının tanzim ve davalıya teslim edildiğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz üzerine itirazın kaldırılması amacıyla dava açıldığını, talebin görev yönünden reddine karar verildiğini, bunun üzerine itirazın iptali davasının açıldığını, ancak söz konusu davanın yetkisizlik kararı ile Ankara 11. Ticaret Mahkemesine gönderildiğini, bu mahkemenin hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verdiğini, genel dava açma süresi olan 10 yıllık süre içerisinde mevcut alacağın tahsili amacıyla iş bu davanın açıldığını ileri sürerek, 10.800 USD alacağın 29.07.2008 günlü fatura tarihi itibariyle Merkez Bankası’nın USD cinsi alacaklara uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/365 E. sayılı dosyasından verilen kararın işbu dava bakımından kesin hüküm teşkil ettiğini, yine davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken CMR’nin 32. maddesi uyarınca bilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurlara dayanılarak açılacak davaların üç yıllık zamanaşımına, bunun dışındaki nedenlere dayanılarak açılan davaların ise, bir yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu, bu dava ile navlun alacağının tahsili istendiğine göre, 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, davacı tarafından 25.09.2008 tarihinde girişilen icra takibinin 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ikame edildiği ve zamanaşımının bu tarihte kesildiği, BK’nun 136/2. maddesi, zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı hükmünü haiz olduğu, davalı borçlunun 10.10.2008 tarihli itirazı ile icra müdürlüğünün 14.10.2008 tarihli kararı ile icra takibinin durduğu, icra dosyası kapsamında başka herhangi bir işlemin yapılmadığı, 15.10.2008 tarihinde davacı alacaklı tarafından itirazın kaldırılmasının talep edildiği, dosya kapsamında verilen red kararının Yargıtay 12. HD tarafından onandığı, 08.12.2011 tarihinde açılan itirazın iptali davasının, itirazın iptali davası açılması için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından bahisle reddine karar verildiği, verilen kararın kesinleştiği, süresi içerisinde açılmayan bir davanın, zamanaşımını kesen bir sebep olarak ileri sürülemeyeceği ve dava konusu alacağın dava tarihinden önce zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı,taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...