Karar Metni
MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10/04/2019 tarih ve 2018/320 E.- 2019/456 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 17/10/2019 tarih ve 2019/2531 E.- 2019/1515 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı aleyhine Selçuk İcra Müdürlüğünün 2010/2153 E. sayılı takip dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlattıklarını, davalının takip dayanağı olan çekin zamanaşımına uğradığını ileri sürerek icranın geri bırakılması talebi ile Selçuk İcra Mahkemesinin 2016/45 E. sayılı dosyasında dava açtığını, o davada icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, bu kararın 26.10.2017 tarihinde Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, bunun üzerine Selçuk İcra Müdürlüğünün 2010/2153 E. sayılı dosyasında İİK’nın 33/a maddesi gereğince 7 günlük süre içerisinde zamanaşımı vaki olmadığının ispati için yerel mahkemede dava açmak üzere kendilerine süre verildiğini, süreye ilişkin tebligatı 20.02.2018 tarihinde aldıklarını, davalı açısından takip kesinleşmediğinden dolayı zamanaşımı sürelerinin işlemeye başlamadığını, davalı açısından icra dosyasındaki ödeme emri usulsüz olduğundan dolayı icra dosyası kesinleşmediğinden, icra dosyası kıymet takdiri raporunun davalıya tebliği ile davalının icranın geri bırakılması talebi ile açtığı dava tarihi itibariyle kesinleştiğinin icra dosyasından açıkça anlaşıldığını, çeklerde muhatap bankanın ticaret unvanı açık ve net bir şekilde yazılmadığı için çek vasfına haiz olmadığından BK’nın 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olduğunu ileri sürerek, İİK’nın 33/a maddesi kapsamında zamanaşımının vaki olmadığının tespitine ve dava sonuçlanana kadar mağduriyet olmaması için davalı aleyhine olan tüm hacizlerin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın İİK’nın 33/a maddesinde öngörülen süreden sonra açıldığını, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, Yargıtay ilamının davacı tarafa 20.11.2017 tarihinde tebliğ edilmiş olması ve bu tarihten itibaren 7 günlük süre içerisinde davanın açılmamış olması nedeniyle hak düşürücü süreden sonra açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, icra dosyasındaki tebligatların usulüne uygun olarak yapıldığını ve haciz işlemlerine devam edildiğini, ödeme emrinin müvekkiline 14.01.2011 tarihinde tebliğ edildiğini ve takibin kesinleştiğini, icranın geri bırakılması kararının da kesinleşmiş olduğunu, icra takibine konu çeklerin 6 aylık zamanaşımına tabi olduğunu, takibin kesinleştiği 14.01.2011 tarihinden sonra 23.08.2012 tarihine kadar zamanaşımını kesen bir işlemin bulunmadığını, bu nedenle müvekkili açısından 6 aylık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; İİK’nın 33/a maddesinde öngörülen 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacının alacaklı olduğu Selçuk İcra Müdürlüğünün 2010/2153 E. sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibine karşı, borçlu tarafından, takip konusu alacağın takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımına uğradığı ileri sürülerek, icranın geri bırakılması istemiyle yapılan şikayet üzerine, Selçuk İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/45 E. ve 2016/67 K. sayılı kararı ile İİK’nın 33/a maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26.10.2017 tarihli, 2017/4761 E. – 2017/13062 K. sayılı kararı ile karar onanarak kesinleştiği, kesinleşen kararın davacı … vekiline 20.11.2017 tarihinde tebliğ edilmesine karşın davacı vekilinin tebliğden itibaren yasal süre olan 7 günü geçirdikten sonra 26.02.2018 tarihinde dava açtığı, bu haliyle kararın İİK’nın 33/a maddesinin 2 fıkrasının son cümlesi uyarınca kesin hüküm halini aldığı ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...