MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.06.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 29/11/2017 tarih ve 2016/179 E- 2017/445 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 16/05/2019 tarih ve 2019/609 E- 2019/599 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı TPMK vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 1943 yılından bu yana ticari faaliyet gösteren, ticaret unvanının ayırıcı unsuru “KUZU” ibaresinden oluşan, ülkenin dört bir yanında birçok proje gerçekleştiren müvekkili şirketin “KUZU CENTER” ibareli 36 ve 37.sınıf hizmetleri içeren 2014/44437; “K KUZU +şekil” ibare ve biçimli 1-45.sınıf ürün ve hizmetleri içeren 2003/25261; “KUZU PARK” ibareli 36 ve 37.sınıf hizmetleri içeren 2014/44444 sayılı tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının 09.06.2014 tarihinde “K KUZUCU Seramik & İnşaat” ibareli, 35 ve 37.sınıf hizmetleri içeren marka tescil başvurusunda bulunduğunu, 2014/48381 kod numarası verilen başvuruya müvekkilince, ticaret uvanı tescili, kötüniyet, önceye dayalı hak sahipliği, iltibas ve tanınmışlık vakıasına dayanarak başvurunun reddi istemi ile itirazda bulunulduğunu, itirazlarının Markalar Dairesi tarafından reddedildiğini, başvurunun reddi istemiyle tekrar itirazda bulunduklarını YİDK tarafından itirazın reddine karar verildiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, kötüniyetli başvurunun tescilinin müvekkilinin KUZU esas ve ayırt edici unsurlu markaları ile iltibasa sebebiyet vereceği gibi, onların tanınmışlığından haksız yarar sağlayıp itibar ve ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ileri sürerek, YİDK’nın 2016/M-1883 sayılı kararının iptaline, davalı adına tescil edilen markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPMK vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru konusu ibare ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin soyisminin “KUZUCU” ibaresinden oluştuğunu, uzun yıllardan bu yana anılan tanıtım işareti ile ticari faaliyette bulunduğunu, “KUZUCU SERAMİK” ibareli 35.sınıf hizmetleri içeren 2011/17359 sayılı marka tescilinin sahibi olduğunu, başvuru konusu işaret ile davacı markalarının benzer olmadığını, bir iltibas doğmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davacı markalarının asli unsurunun “KUZU” ibaresinden oluştuğu, dava konusu başvurunun ise “K KUZUCU Seramik & İnşaat” ibareli olduğu, işarette “KUZUCU” ibaresinin asıl ve ayırt edici unsuru teşkil ettiği, zira başvuruda yer alan “Seramik & İnşaat” ibaresinin tanımlayıcı nitelikte bulunduğu, “KUZU” ve “KUZUCU” ibarelerinin anlamsal, görsel ve sescil olarak karıştırmaya yol açacak biçimde benzer olduğu, işarette yer alan logo ile davacı markalarında yer alan logoların da benzer oldukları, bunun sonucu olarak işaret ile davacı markaları arasında bütünsel olarak bıraktıkları umumi intiba itibariyle bağlantılandırmayı tesis edecek bir benzerlik tesis edilmiş bulunduğu, var olan farklı unsurların ayırt edicilikte yeterli farklılık yaratmadığı, başvuru kapsamında yer alan 29. ve 30.sınıf ürünler için 35/5.sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” haricinde kalan tüm 35.sınıf hizmetler ile 37.sınıf hizmetlerin davacı markalarının kapsamında yer alan ürün ve hizmetlerle aynı türden olduğu, yargılama konusu olup aynı türden olan anılan ürün ve hizmetlerin alıcısı ve yararlanıcısı konumundaki ortalama tüketici ve yararlanıcı kitlesinin özellikle marka ve başvuru konusu işaretlerin asıl ve ayırt edici unsurlarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olması da göz önüne alındığında bu iki markayı ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olduğu, buna karşın başvuru kapsamındaki 29 ve 30.sınıf ürünler için 35/5.sınıftaki Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) yönünden başvurunun farklı türden hizmetleri içerdiği, davacı markasının tanınmışlık vasfına sahip olmadığı, bir an için tanınmış sayılmasının da sonuca etkisinin olmayacağı, çünkü inşaat sektörü için elde edilmiş tanınmışlığın 29 ve 30. sınıf ürünler için 35/5.sınıftaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerini engelleme olanağının bulunmayacağı, zira sektörlerin farklı ve uzak olduğu, tanınmışlık seviyesi işaretin orijinalik seviyesi ve tüm diğer unsurlar nazara alındığından başvurunun bu yönden tescilinin davacının markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlamayacağı, onun itibar ve ayırt edici karakterine zarar vermeyeceği, davacının ticaret unvanı yönünden de yukarıdaki sonuçlarla aynı neticeye varılabileceği, davalı başvurusunun kötüniyetli olduğuna yönelik bir emare olmadığı, kabul edilen kesim dışında haksız rekabet iddiasını haklı gösterecek bir kanıt bulunmadığı, kabul edilen kesim dışındaki mallar bakımından önceye dayalı hak sahipliğini kanıtlayacak delil bulunmadığı, davalının önceki markasının sadece “KUZUCU SERAMİK” ibareliyken son başvuru konusu işareti “K KUZUCU Seramik & İnşaat” ibareli olduğu, işarette yer alan şekil unsurunun, başvuru konusu işareti davalının markasına değil, davacının markalarına yanaştırdığı, dolayısıyla dava konsu başvurunun seri marka olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’nın 2016/M-1883 sayılı kararının, 2014/48381 sayılı marka tescil başvurusu kapsamındaki, “29 ve 30.sınıf ürünler için 35/5.sınıftaki müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) haricinde kalan tüm 35.sınıf hizmetler ile 37.sınıf hizmetler,” bakımından davacı itirazlarının reddi yönünden iptaline, sair yönlerden iptal isteminin reddine, davalı adına tescilli 2014/48381 sayılı markanın, “29 ve 30.sınıf ürünler için 35/5.sınıftaki müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) haricinde kalan tüm 35.sınıf hizmetler ile 37.sınıf hizmetler,” bakımından hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, sair yönlerden hükümsüzlük isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacı ve davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı TPMK vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...