MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.06.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05/09/2016 tarih ve 2014/762 E.- 2016/843 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 19/09/2019 tarih ve 2019/1564 E.- 2019/1219 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin sigorta aracılık hizmetleri faaliyetinde bulunduğunu ve Güneş Sigorta A.Ş’nin yetkili acentesi olduğunu, geçmiş 14 yıl boyunca davalı şirketin sigorta işlemlerinin davacı tarafından yerine getirildiğini, 2011 tarihinde davalının iş yerinde meydana gelen hasar nedeni ile ekspertiz incelemesi sonucunda 742,480 USD hasar bedeli tespit edildiğini, davalının hasar bedelini yeterli bulmaması ve 800.000 USD zarar ödenmesini talep etmesi üzerine davacının şahsi hesabından 57.526 USD’nin davalıya ödendiğini, buna karşılık da 10.08.2011 tarihli protokol düzenlenerek, rekabet şartları dahilinde 2011/2012/2013 yılları arasında davalının sigorta poliçe yenileme işlemlerinin davacı şirket ile yapılacağının kararlaştırıldığını, sözleşme şartlarına uyulmadığı takdirde 89.500 USD cezai şartın ödeneceğinin düzenlendiğini, 2012 dönemi poliçe yenileme zamanı geldiğinde davalının sigorta işlemlerini Marsh Brokerlik firmasına yaptırdığını, davalının protokol hükümlerine uymadığını ileri sürerek, sözleşmede belirlenen 89.500 USD cezai şartın ihtarname tarihi olan 27/11/2012’den itibaren temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, bu talebi kabul olunmadığı takdirde sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince davalıya ödenmiş olan 57.526 USD’nin 27/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirket tesislerinde meydana gelen hasar nedeni ile ekspertiz raporunda 742.480 USD olarak belirlenen zarara karşılık gerçekte 800.000 USD zararın oluştuğunu ve davacı şirketin müşteri memnuniyeti çerçevesinde aradaki farkı müvekkiline ödediğini, buna karşılık rekabet şartları dahilinde davacı ile protokol yapıldığını ancak 2012 yılı itibari ile davalı şirketin yatırımlarının tamamlanması dolayısıyla 2013 yılı için broker firması ile çalışma kararı alındığını, 5684 sayılı Kanun’un 32/5. maddesi gereğince sigortacı seçme hakkının kısıtlanamayacağını, bu hususta sözleşmeye konulmuş maddelerin hükümsüz olduğunu, müvekkilinin taahhütte bulunmasının mümkün olmadığını, Marsh Brokerlik şirketinin tespit ettiği ve önerdiği şartlarda davalı şirket lehine hem fiyat hem de hizmet kapsamı olarak daha uygun şartlarda sözleşme yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, sigorta hasar tazminatlarının sigorta şirketleri tarafından ödendiği, acentaların böyle bir görevi ve yükümlülüğünün bulunmadığı, buna rağmen davacının sigorta şirketinin ödemediği bir kısım zararı davalıya ödediği ve bunun karşılığında da davalı ile protokol yapılarak üç yıllık poliçe yenileme işlemlerinin davacı ile yapılacağının kararlaştırıldığını, protokolün davacının portföy getirisi için yapıldığı ve ilk yılının taraflarca karşılıklı olarak yerine getirildiği, rekabet şartları da gözetilerek davacının getirdiği tekliflere öncelik verileceği, acentenin sigorta şirketi nam ve hesabına hareket ettiği, sigorta şirketi ile rekabet edemeyeceği, Sigortacılık Kanununun 12. maddesi gereğince teklifleri serbestçe belirlemeye sigorta şirketinin yetkili olduğu, davalı şirketin, sigorta şirketi ile davacının verdiği teklifin referans numarasının aynı olması nedeni ile teklifin geçerliliğini araştırması için sigorta şirketinin antetli kağıdına yazılmış ve ıslak imzalı teklifi istemesinin yerinde olduğu ve davacının bu teklif talebini yerine getirmediğini, davacının sigorta hukukuna ve teamüllerine uygun teklif vermemesi nedeni ile davalının dava dışı sigorta şirketi ile sözleşme yapmasının yerinde olduğu bu sebeple davacının cezai şart talep edemeyeceği, protokolün Sigortacılık Kanununun 32/5. maddesine göre geçersiz olmadığı ancak davacının bağlı olduğu sigorta şirketinden daha iyi bir teklif vermesinin de mümkün olmadığı, portföy kaygısı ile yapılan sözleşmenin başka sigorta şirketine karşı uygulanması mümkünse de davacının acenteliğini yaptığı sigorta şirketine karşı uygulanamayacağından sözleşmenin geçersiz olduğu bu sebeple yapılan ödemelerin iade edilmesi gerektiği, davalının da sözleşmenin Sigortacılık Kanununun 32/5 maddesi gereğince geçersiz olduğunu ileri sürdüğü ve bu iddiasının kendini bağladığını, sözleşmenin geçersiz olduğu kabul edildiğinden sözleşme ile alınan ödemenin iade edilmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 57.526,00 USD’nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının cezai şart talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, Güneş Sigorta A.Ş’nin, MUH-ÖS/12-201 numaralı teklifin davalı şirket için Marsh Sigorta … Broker A.Ş.’ye verildiğini, üretilen teklif numaralarının tek olduğunu ve aynı teklif numarasının birden fazla acente veya Brokere verilmesinin mümkün olmadığını bildirdiği, buna göre, davacı şirketin tarafların kabulündeki 10/08/2011 tarihli protokol hükümlerine göre, rekabet şartları dahilinde davalıya en iyi teklifi yaptığını kanıtlayamadığı, bu nedenle cezai şart talebinin reddi yerinde olduğu, ancak ilk derece mahkemesince, taraflar arasındaki protokolün Sigortacılık Kanunu’nun 32/5. maddesi uyarınca geçersiz olmadığı ve davacının taraflar arasındaki protokol gereğince edimini yerine getirmeyerek davalıya en iyi teklifi vermediği kabul edildiği halde, yazılı gerekçeyle taraflar arasındaki protokolü geçersiz kabul etmesinin doğru olmadığı, zira protokol hükümlerinin davacının acenteliğini yaptığı sigorta şirketi yönünden uygulanabilirliğinin mevcut olmamasının (acentenin sigortacı ile rekabet edememesi) halinin, protokol hükümlerinde bunu engelleyen bir kurala yer verilmemesi sebebiyle geçersiz sayılamayacağı, davacının sigortacısının, davacı acentenin portföyündeki müşterisine teklif vermesinin acente ile sigortacı arasındaki sözleşme kapsamında değerlendirilmesi gereken iç ilişki olduğu, iç ilişkiye dair hususlar sözleşmenin tarafı olmayan davalıya karşı ileri sürülemeyeceği, bunun yanında, davalının, dava dışı sigortacı ile yaptığı anlaşmanın, taraflar arasında bir yıl uygulanmış protokol hükümlerini geçersiz kılmayacağı, çift taraflı edim yükümlülüğü doğuran protokol hükümlerine göre, davalının sözleşmeye aykırı davranışının ispatlanamadığı, davalının brokerinin, davacı acentanın sigortacısından teklif almış olmasının sözleşmeye aykırılık sayılamayacağı, taraflar arasında imzalanan ve geçerli olduğu kabul edilen protokol kapsamında, davalının sözleşmeye aykırılığının tespit edilemediği, tüm bu sebeplerle davacı acentenin davalı yanca, sigorta şirketinden talep olunan ve ödenmeyen bakiye hasar bedelinin tazmini için davalıya ödediği para nedeniyle davalının haksız ve sebepsiz zenginleştiğinden bahsedilemeyeceği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, terditli davadaki asıl ve fer’i taleplerin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, davalının taraflar arasındaki protokol hükümlerine aykırı davrandığı iddiasıyla protokolde düzenlenen cezai şartın davalıdan tahsili, bu talebin yerinde görülmemesi halinde ise protokol gereği davalıya ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir.
Davacı, dava dışı Güneş Sigorta A.Ş’nin yetkili acentası olup, davadan önceki 14 yıllık süreçte davalının Güneş Sigortayla akdettiği poliçelerin davacı acenta aracılığıyla akdedildiği anlaşılmaktadır. 2011 yılında, davalı yan işletmelerinde hasar meydana geldiği, Güneş Sigorta tarafından görevlendirilen eksperin 742.480,00 USD zarar hesapladığı, davalının ise gerçek zararının 800.000,00 USD olduğunu iddia ettiği, bunun üzerine davacının aradaki fark olan 57.526,00 USD’yi bundan sonraki 3 yıllık süreç boyunca Güneş Sigortayla akdedilecek poliçelerin rekabet şartları dahilinde kendisi aracılığıyla yapılması karşılığında davalıya ödediği, tarafların bu hususta 10.08.2011 tarihli protokolü imzaladıkları ve protokolle sözleşmeye aykırı davranan tarafın 89.500,00 USD cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, tarafların 3 yıllık süreç için düzenlenen protokolün ilk yılına riayet ettikleri ve Güneş Sigorta ile davalı arasında akdedilen poliçenin davacı acenta aracılığıyla yapıldığı hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sigorta hasar tazminatını ödeme yükümlülüğü sigorta şirketlerine ait olup, acentanın böyle bir görevi ve yükümlülüğü bulunmamakla birlikte, sözleşme serbestisi gereğince somut olaydaki gibi bir sözleşme akdedilmesine engel bir durum bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki protokolle, davalıya rekabet şartlarını gözetme hakkı tanınmış olup, buna göre, davacı acentanın diğer tekliflere nazaran daha iyi bir teklif vermesi halinde poliçe davacı acenta aracalığıyla akdedilecektir.
Somut olayda, davacı acenta ilk olarak 09.10.2012 tarihinde 1.323.527,00 USD prim bedelli teklif vermiş daha sonra 10.10.2012 tarihinde teklifini revize ederek prim bedelini 1.058.822 USD’ye indirmiş, 11.10.2012 tarihinde ise teklifini bir kez daha revize ederek prim bedelini 880.822,00 USD’ye düşürmüştür. Bu tekliflerin davalıya ulaştığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu süreçte dava dışı Güneş Sigorta A.Ş’nin, acentasının porföyündeki müşterisi olan davalı için davalının çalıştığı broker firmasına teklif verdiği ve nihayetinde 1.017.000, 00 USD prim bedeliyle Güneş Sigorta ile davalı arasında poliçe akdedildiği anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince, davacı acenta tarafından davalıya ulaştırılan tekliflerdeki referans numarası ile, Güneş Sigorta A.Ş tarafından davalı için broker firmasına verilen tekliflerdeki referans numaralarının aynı olduğu, bu hususta Güneş Sigortaya müzekkere yazıldığı, cevabi yazıda, farklı aracılara aynı referans numarası verilmesi mümkün olmayıp, söz konusu referans numarasının davalı için broker firmasına verildiğini beyan ettiği, bu durumda, davacının protokol gereği olarak sigorta teamüllerine uygun bir teklif verdiğinden söz edilemeyeceği belirtilmişse de, davacı acentanın söz konusu referans numarasını nasıl elde ettiği, sigortacılık uygulama ve teamülünde bu husustaki işleyişin nasıl olduğu, ilk teklifi verinin kim olduğu, dolayısıyla Güneş Sigorta A.Ş’nin cevabi yazısının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı denetlenemediği gibi belirtilen hususlar muğlak olup, aydınlatılmaya ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla bölge adliye mahkemesince, belirtilen hususlarda araştırma yapılıp, konusunda uzman kişilerden bilirkişi raporu alınması ve muğlak kalan bu hususlar aydınlatıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, mahkemece, sigorta acentasının acentalığını yaptığı sigorta şirketiyle rekabet edemeyeceğinden bahisle acentanın kendi sigortacısından daha iyi bir teklif veremeyeceği sonucuna ulaşılmışsa da acentanın kendi komisyonunun bir kısmından feragat ederek daha iyi bir teklif vermesi mümkündür. Bu durumda ise taraflar arasındaki protokol hükümlerine göre poliçenin davacı aracılığıyla akdedilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamındaki deliller itibariyle, davacı acentanın mı yoksa dava dışı Güneş Sigorta A.Ş’nin mi daha önce teklif verdiği, poliçe kapsamındaki teminatlar ve prim bedelleri gözetilerek hangi teklifin daha iyi olduğu anlaşılmadığı gibi, Güneş Sigorta ile davalı arasında poliçenin hangi tarihte akdedildiği de anlaşılamamaktadır. Zira bilirkişi raporunda, davalı ile Güneş Sigorta arasında poliçenin 15.10.2012 tarihinde akdedildiği belirtilmişse de poliçenin tam metni dosya kapsamında bulunmadığı gibi, dosya kapsamında eksik olarak bulunan surette, poliçe ve eklerinin 11.10.2012 tarihinde 3 nüsha olarak tanzim edilip, sigortalıya teslim edildiği yazılıdır. Bu itibarla bölge adliye mahkemesince, davalıyla Güneş Sigorta arasında akdedilen poliçe ve ekleriyle, poliçenin akdedilmesi öncesinde Güneş Sigorta tarafından sunulan tekliflerin dosyaya kazandırılması, bu suretle, davacı acentanın mı yoksa Güneş Sigortanın mı daha önce teklif verdiğinin ve poliçe kapsamındaki teminatlar ve prim tutarı gözetilerek hangi teklifin daha iyi olduğunun belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...