MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2018 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.07.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/12/2016 tarih ve 2014/893 E- 2016/871 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine , istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 09/07/2018 tarih ve 2017/565 E- 2018/902 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 03.03.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı- karşı davacı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında iki ayrı sözleşme akdedildiğini, “depo ve sevk antlaşması” başlıklı sözleşmenin “satış sonrası servis hizmetleri’nin bir unsuru olarak ihtiyaç duyulan ticari faaliyetin yürütmek gayesiyle akdedilen ve uygulanan bir sözleşme olduğunu,, ifa süreci bakımından 01 Haziran 2008 tarihinde yürürlüğe girdiğini, 31 Aralık 2010 tarihine kadar yapıldığını fakat 3 yıl süreyle uzatıldığını, depo ve sevk anlaşması hakkında davalının 30 Ocak 2012 tarihli fesih ihtarında bulunduğunu, gerekçe olarak da kendilerinin şirketin ekonomik durumun kötüleşmesini gösterdiklerini, taraflar arasında “depo-ardiye” ilişkisinin sözleşme feshine kadar sürdüğünü, satış sonrası hizmetler antlaşması hakkında sözleşme ilişkisinin 2013 yılına kadar uzadığını, ifa hareketlerinin sözleşmeye uygun sürdüğünü, müvekkile olan borçlarda ödemelerin aksamaya başladığını, müvekkil şirketin 23 Mart 2012 tarihli ihtarı gönderdiğini, davalının gönderdiği ihtarı cevapladığını, ihtara kadar karşılıklı mutabakatla ödeme yapıldığını ileri sürerek sözleşmelerin haksız feshinden dolayı sözleşmenin ifası sürecinden kaynaklı 2010-2011 yılına ait fatura edilen satış komisyon alacağının 47.253.-TL ve tutarı davalı firma tarafından bildirilmediği için fatura edilemeyen 2012 yılı satış komisyon bedeli ve bundan sonra müşterilerin davalı firmaya devri nedeni ile portföy tazminatını, fiyat artışları yapılmasına dair sözleşmenin 12.1 ve 15.3 maddesi gereği fiyat farkı için şimdilik 50.000.-TL, sözleşmenin 14.12 maddesi gereği servis sayısı artışından birim servis için katkı payı ödenmesi olarak 45.500.- TL, resmi evrak ve belgelendirme ile standartlar gereği ödenen ve sözleşmenin 14.9 maddesi gereği rücuen istenen miktar bakiyesinin 76.928.- TL, sözleşmenin feshine kadar olan dönem için fatura edilmiş ve ifası gerçekleşen işler ile karşılıklı cari hesaba geçilen alacaklar için 190.720.- TL cari hesap bakiyesi alacağı, ve son ödeme yapılan güne kadar hesaplanan 17.093,93 TL vade farkı alacağı, sözleşmelerin haksız feshinden dolayı 40.000 Euro ve dört aylık önele uymadan dolayı yoksun kalınan kazanç miktarı olarak hesaplanacak zararların şimdilik 120.000.- TL olduğunu, müşteri çevresi kurulan servis sözleşme ilişkileri davalının ürünün tanıtımına verilen katkı ve sair hususlar gözetildiğinden fazlaya ilişkin dava ve talep hakların saklı kalması üzere şimdilik maddi zararlara karşılık 50.000.- TL ve manevi zararlara karşılık ta 50.000.-TL ödenmesine karar verilmesini, takdir olunacak alacak ve tazminatlara sözleşmenin 13.4 maddesi gereğince fatura ve ihtar tarihlerinin dikkate alınarak ticari temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirket tarafından davacıya gönderilen 30.01.2012 tarihli ihtarname ile Depo ve Sevk Anlaşmasının bitiş tarihi olan 01.03.2012 tarihinden itibaren yenilenmeyeceğinin bildirildiğini, davacı tarafın taraflar arasında imzalanan Satış Sonrası Hizmetler Anlaşmasına aykırı hareket etmesi nedeniyle davacıya 21.03.2012 tarihli İhtarnamenin gönderildiğini, bu ihtarname ile davacının sözleşme gereği müvekkil şirkete bildirmesi gereken bilgi ve belgeler istendiğini, davacının müvekkili şirkete bilgilendirme yapmadığını, sözleşmenin haklı nedenle fesh edildiğini, bu nedenle müvekkil şirketin hiçbir şekilde cezai bedel ve tazminat sorumluluğun söz konusu olmadığını savunmuş; karşı davasında, müvekkili şirketin davacı şirketten 133.687.- TL cari hesap alacağının bulunduğunu, bu alacağa ilişkin olarak 28.06.2012 tarihli ve 12.07.2012 tarihli ihtarnameleri keşide edilmesine rağmen bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek 133.687.- TL’nın davacı-karşı davalı tahsil edilerek müvekkili şirkete verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki depo sevk ve satış sonrası hizmetler anlaşmasından taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkide fesih tarihi 30 Ocak 2012 olup ilişkinin 30 Aralık 2012’ye kadar sürdüğü esas alınmak suretiyle (Depo ve Sevk anlaşmasının bitiş tarihi olan 01 Mart 2012 tarihinden itibaren yenilenmeyeceği bildirilmek suretiyle sözleşmedeki 4 ay öncesinden koşuluna uyulmaması nedeniyle) cezai şart koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek buna ek olarak münhasırlık durumu olmadığından portföy tazminatı talebi reddedilerek, mutabakat metni esas alınarak davacının alacağı belirlenmiş ve davalı -karşı davacının cari hesap alacağı belirlenerek bir diğerinden tahsiline karar verilerek, asıl davanın kısmen kabulü ile davacının 177.501,41 TL cari hesap alacağı ile 88.052.- TL cezai şart alacağı olmak üzere toplam 265.553,41 TL alacağının dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmek sureti ile davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin istemi ile manevi tazminat istemlerinin reddine, karşı davanın kabulü ile davalı-karşı davacının 133.687.- TL alacağını davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı-karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde, taraflar arasında akdedilen ve yenileme suretiyle 31.12.2013 tarihinde sona ereceği anlaşılan Satış Sonrası Hizmetler Anlaşması’nın davalı tarafça feshinin haksız olduğu ve buna bağlı olarak davacının sözleşmenin 17.2. maddesi uyarınca cezai şart talep edebileceği, bu durumda İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı-karşı davacı vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Asıl dava, taraflar arasında akdedilen Satış Sonrası Hizmetler Anlaşması ve Depo ve Sevk Anlaşmasının davalı tarafça feshedilmesi nedeniyle cari hesap alacağı istemi, cezai şart istemi ve sair alacakların tahsili istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile 177.501,41TL cari hesap alacağı ve 88.052,00TL cezai şart alacağının davalıdan tahsiline, sair taleplerin reddine karar verilmiştir. Davacının cari hesap alacağı hesaplanırken taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan 24.10.2011 tarihli mutabakat metni esas alınmış, mutabakat sonrası taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiği de gözetilerek sonraki tarihli iş ve işlemlerden kaynaklı alacak ve borçlar da gözetilmiştir. 177.501,41TL cari hesap alacağının içinde davacının komisyon bedeli alacağına dair düzenlediği 22.06.2012 tarihli fatura bedeli ve vade farkı bedeli alacağına dair düzenlediği 22.06.2012 tarihli fatura bedeli de mevcuttur. Davalı tarafça söz konusu faturalar kabul edilmemiş, davacı yanın komisyon ve vade farkı alacağının bulunmadığı yönünde hesaplamaya itiraz edilmiştir. Bilirkişi raporunda yer alan tespitlerden de anlaşıldığı üzere taraflar arasındaki 24.10.2011 tarihli mutabakat öncesinde tarafların ticari defter ve kayıtlarında herhangi bir komisyon bedeli faturası ve vade farkı faturası kayıtlı olmayıp, mutabakat sonrasında 22.06.2012 tarihinde geriye dönük olarak söz konusu faturalar düzenlenmiştir. İşbu faturalar davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmakla birlikte davalı yanın ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Taraflar arasındaki ticari ilişki Satış Sonrası Hizmetler Anlaşması ile 2008 yılında başlamış ve fesih tarihine kadar devam etmiştir. 24.10.2011 tarihli mutabakat imzalanırken, davacı tarafın komisyon ve vade farkı alacaklarının da bulunduğuna dair ihtirazi kayıt koymamış olduğu gözetildiğinde, mutabakat ile artık taraflar arasında sözleşmenin bu şekilde uygulandığı kabul edilmelidir. Sözleşmelerde, davacının hangi koşullarda ve hangi oranda komisyon alacağına hak kazanacağına dair açık hüküm bulunmadığı gibi, davacının her yıl Ocak ayında hizmet fiyatlarının yeniden belirlenmemesine de ses çıkarmayarak eski fiyatlardan edimlerini ifa ettiği gözetildiğinde, bütün bu alacak kalemlerini fesih ile sözleşmenin sona ermesinden sonra talep etmesi taraflar arasındaki uygulamaya aykırı olduğu gibi hakkın suistimali niteliğindedir.
Bu durumda 24.10.2011 tarihli mutabakat esas alındığında artık davacı yanın mutabakat tarihinden öncesine ilişkin komisyon ve vade farkı alacağı talep edemeyeceği gibi, komisyon ve vade farkı alacağına dair düzenlediği faturalar da sözleşmenin feshinden sonra 22.06.2012 tarihli olduğundan fesih sonrası düzenlenen bu faturalar nedeniyle de alacak hakkı doğmayacağının kabulü ile sonuca varılması gerekirken, davacının komisyon ve vade farkı alacağı bulunduğu gerekçesiyle bu kalemlerin de cari hesap içinde değerlendirilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış; kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Taraflar arasındaki Depo ve Sevk Anlaşması’nın sona erme tarihi 01.03.2012 olup, sözleşmenin 8.2. maddesi uyarınca davalı tarafından sözleşmenin yenilenmeyeceği diğer tarafa noter vasıtası ile sözleşmede kararlaştırılan süre de yazılı ile sözleşmenin kararlaştırılan süre de olarak bildirilmiş olmakla, bu sözleşmenin haksız feshinden söz edilmesi mümkün değildir. Davalı yanın ihtarı, sözleşmenin yenilenmeyeceğinin bildirilmesinden ibarettir. Mahkemece aksi yönde kanaat getirilerek bu sözleşmenin haksız feshi nedeniyle cezai şartın tahsiline hükmedilmesi doğru olmadığı gibi davacının, davalının ihtarına verdiği cevaptaki sözleşmenin sona erdiğini kabul anlamına gelebilecek mahiyetteki irade açıklamasından sarfınazar ederek sözleşmenin haksız feshine bağlı cezai şart talebinde bulunması da doğru olmadığından, hatalı değerlendirme sonucu verilen hükmün bu yönüyle de bozulması gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...