MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2018 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.09.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 18.12.2017 tarih ve 2017/317 E-2017/899 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 18.10.2018 tarih ve 2018/432 E- 2018/1066 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.09.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait kalsit ocağı ruhsatının davalıya devrine dair sözleşmenin 4. maddesine göre devreden müvekkilinin devir için gerekli belgeler ve vekaletleri verdiği halde devralan davalının avans olarak 200.000.- USD ödeme yükümünü yerine getirmediğini, aynı sözleşmenin 5/2. maddesinde sözleşmeden vazgeçen tarafın 500.000.- USD cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, davalının avans bedelini ödememek suretiyle ve kötüniyetle sözleşmenin yürürlüğe girmesini engellemek istediğini, TBK’nın 175/1. maddesi uyarınca koşulun gerçekleşmiş sayıldığını ileri sürerek 500.000.- USD cezai şart alacağının tespiti ile cezai şart alacağından şimdilik 1.000.- USD’nin fiili ödeme günündeki kur karşılığının 03.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dayanak sözleşmenin 7. maddesinde ancak 4. maddede belirtilen avansın ödenmesi ile geçerlilik kazanacağının belirtildiğini, aksi halde sözleşmenin hüküm ifade etmeyeceğini, yapılan çalışmalarda hammaddenin düşük kaliteye sahip ve çok zor pişirme karakteri taşdığının anlaşıldığını, ruhsat alanının saf bir kalsit alanı niteliği taşımadığını, müvekkilinin 7. madde uyarınca avansı yatırıp yatırmama hususunda serbest olmakla birlikte bu hakkını keyfi kullanmadığını, sahanın kalsit özelliğini kaybettiğini çok iyi bilen davacının bunu müvekkilinden gizlemekle kötüniyetli davrandığını, kaldı ki davacının 3. maddede belirtilen evrakları tamamlamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, adi yazılı sözleşmenin devre ilişkin taahhüt niteliği taşıdığı, aynı sözleşmenin 7. maddesinde sözleşmenin ancak 4. maddede belirtilen avans ödemesinin yapılması ile geçerlilik kazanacağının düzenlendiği, sözleşmenin geçerliliğinin belirli bir işlemin (ödemenin) yapılmasına bağlandığı, 7. maddede davacının yerine getirmesi gereken bir durum/işlemin sözleşmenin geçerliliği için kabul edildiği, söz konusu maddenin alıcıya edim yerine getirilmedikçe, sözleşmeden kaynaklanan hakları satıcıya karşı ileri sürmesini engeller mahiyette olduğu, açıkça “geçerlilik” maddesi denildiğinden ve davalının ihtiyarında olan bir işlem olduğundan davalı alıcıya sözleşmeden avans ödemesi yapıncaya kadar cayma hakkını verdiği, “geciktirici koşul” mahiyetinde görülmediği, davacının TBK’nın 175. maddesi çerçevesinde sözleşmenin kurulmuş olduğuna yönelik iddialarına itibar edilmediği, sözleşmenin geçerli şekilde kurulması için kararlaştırılan işlemlerin yapılmadığı, cezai şart isteminin yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davanın reddinde bir isabetsizlik görülmediği, ancak ilk derece mahkemesince vekalet ücretinin yanlış takdir edildiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun vekalet ücreti yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, 2.180.- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...