MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.10.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 09.07.2018 tarih ve 2018/139-2018/855 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 29.09.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin dava dışı İpek Tekstil Ltd. Şti.’nin IKEA firmasına sattığı emtianın Belçika’ya taşınması için müvekkiliyle anlaştığını, emtianın müvekkiline ait araca yüklendiğini, aracın Türkiye-İtalya kısmını deniz yoluyla gerçekleştirmek üzere UND Adriatik isimli Ro-Ro gemisine yüklendiğini, geminin 06.02.2008 tarihindeki yangın neticesinde tam ziyaa uğradığını, yangın nitecesinde müşterisi IKEA’nın uğradığı toplam 86.945,97 Euro zararının 62.169,11 Euroluk kısmının davalının sigortacısı tarafından tazmin edildiğini, davalı asıl taşıyanın geri kalan 24.776,49 Euroluk kısmı kendisinin tazmin ettiğini iddia ettiğini, davalının (24.776,49 Euro+KDV) 29.236,26 Euroyu müvekkilinin cari hesabından düştüğünü ileri sürerek haksız yere kesilen bu miktarın 31.03.2009 tarihinden itibaren en yüksek Euro mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin müşterisi IKEA’ya ait emtianın Belçika’ya taşınması işinin alt taşıyıcısı sıfatı ile davacı tarafından üstlenildiğini, emtianın gemide çıkan yangın sonucu tamamen hasara uğradığını, hasar tutarı 86.945,97 Euronun IKEA tarafından müvekkiline fatura edildiğini, bu tutarın 62.162,11 Euroluk kısmının müvekkilinin sigorta şirketi tarafından karşılandığını, bakiye 24.776,49 Euro+KDV’nin alt taşıyıcı olması sebebiyle davacının cari hesabından mahsup edildiğini, davacının hasardan sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının fiilen uluslararası kara yoluyla eşya taşımasını gerçekleştirmekte olan taşıyıcı olduğu, davalının malın asıl göndereni olan dava dışı IKEA firmasından aldığı taşıma işini akdi taşıyıcı-taşıma işleri organizatörü sıfatı ile davacıya devrettiği, yük sahibi karşısında davalının
1. derecede akdi sorumluluğu olduğu, CMR’nin 37/1-a m. gereğince taşımacının tazminatı tek başına yüklenmek zorunda olduğu, davalının taşımayı CMR sınırlı sorumluluk sigortası ile yaptırdığı ve sigortacı Anadolu Sigorta tarafından 62.169,11 Euro ödendiği gözetildiğinde sigortacının CMR hükümlerine tabi taşıyıcı sorumluluk riskini karşıladığı kabul edilmekle, CMR m. 23 gereği sınırlı sorumlu olduğu miktarı aşan bir şekilde 24.776,49 Euro kısmı CMR hükümlerine dayanmayan tazminat ödemesi olduğundan davacıya rücu hakkı bulunmadığı, CMR hükümlerine göre yükümlülük altında olmamasına rağmen ödediği miktarı davacıya rücu edebilmesi için ayrıca davacı ile arasında ayrı bir anlaşma olup olmadığının belirlenemediği, bu nedenle de davalının fazladan ödediği miktar olan ve kendi muhasebe kaydındaki faturayı davacı cari hesabından düşmüş olması nedeniyle davacının bu fatura nedeniyle alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 29.236,26 Euro’nun 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi gereğince faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş ve davalı tarafça süresinde, usulüne uygun zamanaşımı def’inde bulunulmadığının anlaşılmış olmasına göre, davalı vekilinin zamanaşına yönelik temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, davalı tarafından taşıması üstlenilen emtianın alt taşıyıcı olan davacıya ait araç üzerinde deniz taşıması sırasında zayi olması nedeni ile davalı tarafından mal sahibine ödenen bedelden davalının sigorta şirketince karşılanmayan kısmın davalı nezdindeki davacı cari hesabından düşülmesi üzerine, bu tutarın davalıdan tahsili talebine ilişkin alacak davası olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, uyulmasına karar verilen Dairemiz 27.03.2013 tarih, 2013/4954 E.- 2013/6102 K. sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere, yükün İstanbul’dan Belçika’ya taşınmasının taahhüt edildiği, taşımanın bir bölümü İstanbul-Trieste arasında deniz yolu ile yapılmış ise de, yükün kamyon üzerinde ve boşaltılmadan taşındığı anlaşılmakla, uyuşmazlığa “Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi (CMR)” hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Taşıyıcının mesuliyeti, CMR’nin 17 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. CMR Konvasiyonu’nun 17. maddesi uyarınca, taşıyıcı yükü teslim aldığı andan, teslim edilinceye kadar malların kısmen veya tamamen kaybından veya hasarından veyahut da gecikmesinden dolayı sorumlu olup, taşıyıcı, taşımasını üstlendiği malları alıcısına tam ve sağlam olarak teslim etmek zorundadır. Aksi halde, sorumluluğu esastır. Ancak, CMR 17/2. maddesine göre, “Eğer kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değil de, istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahut da taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmiş ise, taşımacı sorumlu tutulamaz”. Taşıyıcının anılan madde uyarınca sorumluluktan kurtulabilmesi için hasarın önlenmesine imkan bulunmayan bir halden meydana geldiğini kanıtlaması gerekir. Zira, taşıyıcının sorumluluğu ispat külfeti ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğudur. Hasardan kaynaklı zarar nedeniyle sorumlu olmadığını savunan taşıyan, bu hasar sebebiyle kendisine atfı kabil bir kusurun bulunmadığını ispat etmelidir. Deneyimli ve basiretli bir taşımacının göstermesi gereken özen ve tedbire rağmen bu sonuç ortaya çıkacak ise taşıyıcının sorumlu olmadığı kabul edilebilecektir. Doktrinde bir görüşe göre basiretli bir tacirin göstereceği özenin üzerinde, hatta basiretli bir taşımacıdan beklenen dikkat ve özenin ötesinde en üst düzeyde özenin gösterilmesine ihtiyaç duyulur. (Arıkan Sabih, Karada Yapılan Eşya Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayın No:40, Ankara, 1982, Sh 44). Dairemizin yerleşik uygulamasına göre, TTK’nın 20. maddesi uyarınca basiretli bir taşıyıcının göstermesi gereken dikkat ve özeni yerine getirmediği taktirde taşıyıcı, kusurlu sayılacaktır. Taşıyıcının, genel olarak gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini kanıtlaması yeterli değildir. Ziya ve hasara neden olan olayın doğumunda kusurlu olmadığını da kanıtlaması gerekecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise, CMR hükümlerine tabi olan taşımada taşıyıcının sorumluluğunun yükün kendisine teslimiyle başlayıp alıcısına teslim edene kadar olan dönemi kapsayacağı ve kural olarak teslim öncesinde meydana gelecek hasar ve ziyaadan sorumluluğu olduğu ancak, CMR 17/2. maddesinde öngörülen mesuliyetten kurtuluş beyyinelerinin varlığı halinde sorumluluktan kurtulabileceği, Ro-Ro gemisinde çıkan yangın sonucunda oluşan zararın taşıyıcının basiretli bir tacir olarak göstermesi gereken özenle önleyebilmesi mümkün zararlardan olup olmadığı, CMR 17/2. maddesi uyarınca taşıyıcının sorumluluktan ibra edilip edilemeyeceği, alt ve üst taşıyıcı olan tarafların da CMR kapsamındaki sorumlulukları hususlarında değerlendirme yapılmadan ve mal sahibine zararı ödeyen üst taşıyıcının alt taşıyıcıya belirli şartların gerçekleşmesi halinde rücu hakkı bulunduğu gözetilmeden, davalı üst taşımacının yük sahibine karşı tazminatı tek başına üstlenmek zorunda olduğu gerekçesiyle eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Kabule göre de, mahkemece davanın kabulü ile hükmedilen alacağın faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de, faiz başlangıcı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesisi de doğru görülmemiş, bu nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
4- Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...