MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.10.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 20.03.2018 tarih ve 2016/641 E-2018/366 K. sayılı kararın asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 05.11.2018 tarih ve 2018/1529 E- 2018/1300 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 29.09.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı-birleşen davalı Yonca Gıda San. İşl. İç ve Dış Tic. A.Ş. vekili Av. …, davalı … vekili Av. …, asli müdahil vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, aile şirketi şeklinde kurulan müvekkili şirketin aile dışından tek hissedarının asıl dava davalısı olduğunu, müvekkili payların nama yazılı olup, bu payları temsilen ilmühaber çıkarıldığını, asıl dava davalısının müvekkili şirkette 3.672.870 adet ve 3.672.870,46 TL nominal bedelli hissesini birleşen dava davalısına devrettiğini bildirerek ana sözleşmenin 6. maddesi gereği bu devre gerekli muvafakatin verilmesini adi posta yolu ile talep ettiğini, birleşen dosya davalısının da söz konusu hisseleri devraldığını bildirerek gerekli muvafakatin verilmesini istediğini, TTK’nın 493/1 m. sağlanan haklara dayanarak müvekkili tarafından söz konusu devrin reddedildiğini, ancak asıl ve birleşen dava davalılarının aralarında anlaştıkları bedel üzerinden iş bu hisseleri müvekkili şirketin almaya hazır olduğunun noter ihtarıyla bildirildiğini, davalı tarafa yapılan bu teklifin üzerinden 1 ay geçmiş olmasına rağmen itiraz edilmediğini, davalının kurucusu ve hissedarı olduğu 5 ayrı şirket ile ilgili iflas erteleme talebinde bulunduğunu, davalının şirketlerinin kullanmış olduğu banka kredilerinde müşterek ve
müteselsil kefaleti sebebiyle bankalara borçlarının bulunduğunun bilindiğini, davalının şahsi borçlarından ötürü anılan bankalarca icra takipleri başlatıldığını, bu durumun müvekkili şirketin işletme konusu ve ekonomik bağımsızlığı yönünden tehdit oluşturduğunu ileri sürerek, asıl ve birleşen davada davalılar arasındaki pay devrinin şirket yönetim kurulunca reddedilip, onay verilmemesi sebebiyle davalının 3.672.870,46 adet payının birleşen dosyada davalı ile yaptığı geçersiz devir sözleşmesindeki bedelle, mahkemece bu bedelin kabul edilmemesi halinde TTK’nın 493. maddesine göre bedel tayin edilmek suretiyle müvekkili şirkete devredilmesine, kararda müvekkili şirket tarafından ödenecek hisse bedelinin depo edileceği yerin de belirlenerek depo kararı verilmesine, davanın dilekçede bildirilen alacaklılara ihbarına, diğer alacaklıların da tespiti amacıyla davanın ilanına, karar doğrultusunda devrin şirket pay defterine işlenmesine ve ticaret sicilinde yayınlanmasına, birleşen davada ise, asıl ve birleşen dava davalıları arasındaki bila tarihli hisse devir sözleşmesinde şirketin pay senedi veya onun yerine geçmek üzere ilmuhaber basmadığı belirtilmiş ise de, bizzat asıl dava davalısının katıldığı 25.02.2005 tarihli yönetim kurulu kararı ile nama yazılı ilmühaber çıkarılmasına karar verildiğini, asıl dava davalısının halen hisselerin kendisine ait olduğunu ileri sürdüğüne göre, TTK’nın 490/2. m. gereğince ciro ile zilyetlik devredilmediğinden hisse devrinin geçersiz olduğunu ileri sürerek, asıl davada pay sahibi …’nın müvekkili şirkette bulunan 3.672.870 adet hissesinin bila tarihli hisse devir sözleşmesiyle davalıya devri işleminin geçersizliğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilleri, ayrı ayrı davanın reddini istemiştir.
Asli müdahil vekili, paranın öncelikle müvekkili bankaya ödenmesini talep etmiştir.
İlk derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, asıl dava ve birleşen dava davalıları arasında pay devrinin yapıldığı ancak, davacı şirketin bu devre TTK’nın 493 m. gereğince onay vermediği, daha sonra davalılarca devirden vazgeçildiği, davacı şirketin davalı hissedarın borçlarının olması nedeniyle ortaklıktan çıkarılmasını talep ettiği, anonim şirketlerde her ortağın ve hatta şirketin borç ve alacakları kendilerini bağladığı, bu nedenle davacı şirketin davalı ortağın şahsi borçlarının şirket için tehlike arz ettiği gerekçesiyle ortaklıktan çıkarılmasını talep etmelerinin yerinde görülmediği yine, şirket tarafından hissenin 3. kişiye devrine onay verilmemiş olup, asıl ve birleşen dava davalılarının da devir işleminden döndükleri gerekesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, asıl ve birleşen davada davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu ilmühaberlerin çıkarıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’da, 6762 sayılı TTK’nın nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin nama yazılı olması gerektiğine ilişkin 411. m. karşılığı bulunmamakla birlikte, 6102 sayılı TTK’nın 486/2 maddesinde pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabileceği, ilmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümlerin uygulanacağı, aynı Kanun’un 490/2 maddesinde, nama yazılı hisse senetlerinin devrinin devir ve ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçmesiyle yapılacağının düzenlendiği, TMK’nın teslimsiz devri düzenleyen 979. maddesinde ‘’Bir üçüncü kişi veya zilyetliği devreden, özel bir hukuki ilişkiye dayanarak zilyet olmakta devam ederse zilyetlik, teslim gerçekleşmeksizin kazanılmış olur. Zilyetliğin bu yolla devri, zilyet olmakta devam eden üçüncü kişiye karşı, ancak durumun devreden tarafından kendisine bildirildiği andan başlayarak hüküm doğurur. Üçüncü kişi, zilyetliği devredene karşı ileri sürebileceği sebeplerle şeyi edinene vermekten kaçınabilir.” hükmüne yer verildiği, nama yazılı pay senetlerinin devri için temlik beyanı veya senedin arkasında tam bir cironun yapılmasının ayrıca senet üzerindeki zilyetliğin devri ve teslimin gerekli ve yeterli kabul edildiği, davacı şirkette ana sözleşme ile şirket hisselerinin nama yazılı hisse senedi olarak düzenleneceğinin kararlaştırıldığı, nama yazılı senetlerin yerine geçmek üzere davacı şirket tarafından alınan yönetim kurulu kararı ile nama yazılı ilmühaber çıkarıldığı, yargılama sırasında asıl davada davalı şirket ortağı tarafından birleşen dosya davalısına devri kararlaştırılan davacı şirketteki nama yazılı pay senetlerinin yerine geçmek üzere davacı şirket yönetim kurulu tarafından çıkarılıp davalı ortağa verilen ilmuhaber örneği asıl davada davalı ortak tarafından sunulmuş olduğuna göre, işbu nama yazılı ilmuhaberin birleşen dosya davalısına zilyetliği devredilmediği gibi, birleşen dosya davalısı adına devredildiğine ilişkin ilmuhaberin arkasında tam ciro ile ayrıca temlik beyanı da bulunmadığından, davalı ortağın davacı şirketteki nama yazılı payının birleşen dosya davalısına devredildiğinin kabulünün mümkün olmadığı, asıl davada davalı ortağın davacı şirketteki payını temsil eden nama yazılı ilmühaberin davalı ortağın zilyetliğinde bulunduğu anlaşıldığından davacının davalı ortağın şirketteki hisselerini devrettiğine ilişkin beyanına itibar edilmediği, bu durumda davacı … şirketin şirketteki hisselerini devretmeyen davalı ortağın hisselerini TTK’nın 493. maddesi uyarınca kendisine devrini isteyemeyeceği kaldı ki bir an için asıl davada davalı ortağın hisse devrinin geçerli olduğu kabul edilse dahi, TTK’nın 492. maddesine uygun olarak davacı şirket ana sözleşmesinin 6. maddesinde nama yazılı payların şirketin yönetim kurulunun onayıyla devredileceğine ilişkin karar doğrultusunda asıl davada davalı şirket ortağı Faruk’un davacı şirketteki hisselerinin birleşen dosyada davalı …’a devrinin davacı şirket yönetim kurulu kararı ile reddedildiği gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...