Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki davada Sigorta Tahkim Komisyonu Hakem Heyeti’nce verilen 10.05.2019 günlü karar, asıl davada davacı/birleşen davada davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, saklanmak üzere tevdi edildiği (ilk derece mahkemesi sıfatıyla) İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2019/3 – 2019/4 sayılı kararı temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, duruşma için belirlenen 29.09.2020 günü hazır bulunan asıl davada davacı … vekili Av. … ile karşı taraf vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin dava dışı sigortalıya ait emtianın taşınması sırasında oluşabilecek rizikoları Nakliyat Emtia Sigorta Poliçesi ile teminat altına aldığını, sigortalıya ait demir emtiasının Aliağa’dan İngiltere’ye Mustafa Yağcı gemisi ile taşındığını, tahliye sırasında emtianın davalının ağır kusuru ve ihmali sebebiyle deniz suyuna maruz kalarak hasarlandığını, boşaltma limanında ekspertiz incelemesi yapıldığını ve sigortalının zararı tazmin edilerek haklarına halef olunduğunu, davalı aleyhine 22.06.2012 tarihinde, İstanbul 10. İcra Dairesi’nin 2012/2817-2818-2819-2820-2821-2822 Esas sayılı dosyalarında ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlunun itirazı üzerine tüm icra dosyalarına yapılan itirazların iptali için İstanbul 51. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/23 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, mahkemece, konşimentonun atıf yaptığı çarter partide tahkim şartı bulunduğunu, mahkemenin görevsiz olduğunu, uyuşmazlığın çözümünde İstanbul’da oluşturulacak tahkim heyetinin yetkili ve görevli olduğunu belirterek davanın reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini, müvekkilinin süresi içerinde tahkime başvurarak, fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla 42.399,19 GBP alacağın 22.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline ve 6762 sayılı TTK’nın 1235 ile 1236. maddesi uyarınca gemi üzerinde rehin hakkı doğduğunun tespitine karar verilmesini talep ettiğini, ancak 10.05.2019 tarihli hakem heyeti kararıyla talebin kısmen kabulü ile 7.078,48 GBP’nin 22.06.2012 tarihinden faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin ve ayrıca kanuni rehin hakkı talebinin reddine karar verildiğini ancak, ekspertiz raporlarıyla sabit olan hasarın, deniz taşıması sırasında meydana geldiği ve gemi alacağı oluşturduğu sabit iken, yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde kanuni rehin hakkı talebinin reddedildiğini, ekspertiz raporu ve gümüş nitrat testi ile belirlenen hasara bir gerekçe gösterilmeden red kararı vererek hakem heyetinin yetkisini aştığını, kanuni rehin hakkının reddine ilişkin kararın kamu düzenine aykırı olduğunu ileri sürerek, Hakem Heyeti kararının iptalini talep ve dava etmiş, birleşen davada ise, tahkime süresi içerisinde başvurulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı-birleşen davada davacı vekili, davacının süresinde tahkime başvurmadığını ayrıca, iptal sebebi olarak ileri sürülen hususların da yerinde olmadığını savunarak, asıl davanın reddini, birleşen davada ise, davalı tarafça tahkim yoluna süresi içerisinde başvurulmadığını, hak düşürücü süreye uyulup uyulmadığı hususu kamu düzenini ilgilendirdiğinden buna uygun değerlendirme yapmayan hakem kararının iptali gerektiğini ileri sürerek, hakem kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 6762 sayılı TTK’nın 1067. maddedeki 1 yıllık sürenin hakdüşürücü süre olduğu, ancak davacının görevsizlik kararının Yargıtay’ca onandığı ve karar düzeltme yoluna başvurdukları, bu istemin reddine ilişkin kararın tebliğinden sonra TBK’nın 158. maddesi uyarınca 60 günlük sürede tahkime başvurdukları, davalının da sürenin onama ilamının tebliğinden itibaren başlayacağını ve 60 günlük ek sürenin geçirildiğini savunduğu, hak düşürücü sürenin hukukumuzda kamu düzenine ilişkin kabul edildiği, bu nedenle hak düşürücü sürenin hakim tarafından taraflar ileri sürmese de re’sen nazara alınması gerektiği, mahkemelerce re’sen incelenmekte olan hakdüşürücü süreye ilişkin itirazın TBK’nın 158. maddesi gereğince 60 günlük ek sürenin Yargıtay onama ilamının davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren hesaplanması gerektiği halde, hakem heyeti karar düzeltmeye ilişkin ilamın davacıya tebliğ tarihi olan 09.02.2016 tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği ve 60 günlük ek süre uygulanmak suretiyle hak düşürücü süre geçtiği halde, hak düşürücü süreye ilişkin itirazın reddine ve esasa ilişkin karar verilmesinin kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğinden birleşen dosyada davacı vekilinin iptal davasının kabulüne, asıl davada davacı vekilinin iptal sebepleri hükmün esasına, Yargıtay ilamlarına aykırı karar verildiğine yönelik bulunduğu, iptal davasında kanunun yanlış uygulandığına yönelik inceleme yapılamayacağı, HMK’nın 439. maddesi kapsamında incelenebilecek iptal sebeplerinden olmadığı gerekçesiyle asıl davada davacı vekilinin hakem kararının iptali isteminin reddine, birleşen davanın kabulü ile hakem heyetinin 10.05.2019 tarihli hakem kararının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...