Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.02.2017 tarih ve 2015/51 E. – 2017/23 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin süre yönünden reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 08.11.2019 tarih ve 2017/3029 E. – 2019/2431 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davacı şirketin kurucu ortağı … ‘nın 1978 yılında Erzurum’da İnşaat- … unvanı ve markası ile; 12.11.1997 tarihinde ” İnşaat” markası ve ticaret unvanı ile inşaat alanında faaliyet gösterdiğini, … ‘nın işletmesini 16.01.1996 yılında İstanbul’a taşıyarak İstanbul Ticaret Sicil Memurluğuna kaydettirdiğini, 12.11.1997 tarihinde ise şirket kurarak davacı şirketin ticaret sicil kaydının yapıldığını, daha sonra davacı şirketin Çorlu’ya taşınarak aralıksız olarak faaliyetlerine burada devam ettiğini, davacının 2013/79007 numaralı ” İNŞAAT” marka başvurusunun davalı tarafın itirazı nedeniyle reddedildiğini, davalının ise TPMK nezdinde 2011/51864 numaralı “KERVAN” markasını tescil ettirdiğini, her iki markanın benzer olup, davacının tescilden önce kullanım nedeniyle üstün hak sahibi olduğunu ileri sürerek; 556 sayılı KHK’nin 8/3, 8/5 ve 42. maddeleri uyarınca davalının 2011/51864 numaralı markasının 37. sınıfta yer alan inşaat hizmetleri bakımından kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili şirketin ticaret unvanı olarak kullandığı “KERVAN” ve türevi isimler altında tescilleri olan, “KERVAN” ismi ile Türkiye ve yurtdışında tanınan ve bu isimler ile hizmet sunan, ciddi iş hacmine sahip 1980’li yıllardan bugüne faaliyet gösteren tanınmış bir şirket olduğunu, müvekkili şirket ve Kervan Grubu şirketlerin tamamının “KERVAN”, “KERVAN+şekil”, “KERVAN ÇEYİZ+şekil”, “KERVANLI” vb. markalar ile hizmet/emtia sunarak markayı kamuoyunda tanınır hale getirdiklerini, müvekkilinin “KERVAN” ve “KERVAN+şekiI” markalarının tanınmış marka olduğunu, davacı aleyhine Çorlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/2 D.İş dosyası ile delil tespiti talebinde bulunduklarını, davacıya ait işyerinde yapılan keşifte müvekkilinin “KERVAN” markası ve deve logolarının kullanıldığının tespit edildiğini, davacının markasal kullanımının dava dilekçesindeki görseller kadar masum olmadığını, markasal kullanımının tüketici nezdinde bu markayı kullanan kişinin müvekkil şirket olduğunu düşündürebileceğini, bu nedenle haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davacının, inşaat hizmetleri bakımından ” İNŞAAT” ibaresini ticaret unvanı olarak uzun yıllar kullandığını, bu ibare üzerinde hak sahibi olduğunu iddia etmişse de, davalı şirketin “Kervan” ibaresinin de yer aldığı ticaret unvanı ile davacı şirketten daha önceki tarihte kurulduğu, davacı şirketin kurucu ortağı olan … ‘nın kendi adıyla tescili daha eski tarihli olsa da ” ” ibaresini marka veya ticaret unvanı olarak inşaat hizmetleri sınıfında kullandığına dair hiç bir delil bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, gerekçeli kararın davacı vekiline 07.04.2017 tarihinde tebliğ edildiği, iki haftalık istinaf başvuru süresinin son gününün 21.04.2017 tarihi olduğu, davacı vekilinin 21.04.2017 tarihini taşıyan istinaf dilekçesini, süresinden sonra UYAP üzerinden 22.04.2017 tarihinde gönderdiği, davacı vekili gerekçeli kararın kendisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, tebligatın aynı adreste birlikte bulunduğu şirketin çalışanına tebliğ edildiğini, bu kişinin kendisinin daimi çalışanı olmadığını iddia etmişse de gerekçeli kararın davalı vekilinin adresinde tebliğ edildiği tebligat yapılan Timur Yolcu isimli kişinin davacı vekilinin sigortalı çalışanı olmadığı ve tebligatın Tebligat Kanunu 13. maddesine uygun yapılmadığına dair beyanın kabul edilebilir olmadığı, yargılama sırasında da aynı adreste farklı çalışanlara tebligat yapıldığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 345 ve 352.maddeleri uyarınca süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından istinaf isteminin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Teblig yapılacak kişi bir yerde meslek ve sanatını icra ediyorsa, adresine aynı gün dönmesi ve mümkün ise TK m. 17. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 26. maddesi gereğince tebligat yapılır. Muhatabın aynı gün tebligat adresine dönmesinin mümkün olmadığı hallerde ise aynı Kanunun 20 ve yönetmeliğin 29. maddesine göre tebligat yapılır. Her iki tebligatta da, muhatabın adresten ayrılış nedeni, aynı gün tebligat adresine dönüp dönmeyeceği tespit edilerek tebligat mazbatasına işlenmesi gerekir. Bu hususlardan biri tebliğ mazbatasına yazılmaksızın yapılan tebligatın usulüne uygun yapıldığından bahsedilemez. Öte yandan TK m. 32 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 53. maddesinde muhatabın usulsüz tebligatı öğrenmiş olması halinde geçerli hale geleceği, aksi takdirde tebligatın yapılmamış sayılacağı, ayrıca muhatap, her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alırsa ya da bunların içeriğini öğrenirse tebliği öğrenmiş sayılacağı, muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı vekili, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararının kendisine hangi sebeple tebliğinin yapılamadığı belirtilmeksizin doğrudan kendisiyle aynı adreste mukim şirket çalışanı Timur Yolcu imzasına tebliğ edildiğini, bu nedenle tebliğin usulsüz olduğunu, aynı adreste mukim şirket çalışanı tarafından alınan tebligatın kendisine 12.04.2017 tarihinde teslim edildiğini ve tebligattan bu tarih itibariyle haberdar olduğunu, istinaf isteminde bu tarihin esas alınması gerektiğini ileri sürmüştür. Şu halde istinaf istemini inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekiline İlk Derece Mahkemesince çıkarılan gerekçeli karar tebliğinin yukarıda anılan kanun ve Yönetmelik hükümleri karşısında tebliğinin usulsüz yapıldığı ve muhatap davacı vekilinin beyanı esas alınarak tebliğin 12.04.2017 tarihinde olduğu, bu doğrultuda istinaf isteminin süresinde yapıldığı kabul edilerek istinaf isteminin esasının incelenmesi gerekirken istinaf isteminin süre yönünden reddine karar verilmesi doğru olmamış bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...