MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.10.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16.05.2017 tarih ve 2011/655 E. – 2017/513 K. sayılı kararın asıl davada davalılar/birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 16.07.2018 tarih ve 2017/6204 E. – 2018/1661 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi asıl davada davalılar/birleşen davada davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, davalı şirketin davacıdan satın aldığı tekstil malzemelerine karşılık 10.12.2010 tarihli 39.000 TL, 15.02.2011 tarihli 30.000 TL, 20.04.2011 tarihli 25.000 TL ve 15.01.2011 tarihli 9.000 TL bedelli dört adet toplam 103.000 TL’lik çekin davalı … tarafından, davacı şirket yetkilisi davadışı …’a ödeme aracı olarak verildiğini, takip konusu yapılan 39.000 TL’lik çeke ilişkin 4.000 TL ödeme yapıldığını, bu ödemeye rağmen davalıların çeklerin hatır çeki olduğunu iddia ettiğini, çeklerin ödeme vasıtası olduğunu belirterek dört adet çeke dayalı fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle şimdilik 20.000 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiş olup, verdiği ıslah dilekçesiyle talep edilen alacağı toplam 104.000 TL’ye artırmıştır.
Asıl davada davalılar vekili, dava konusu çeklerin hatır çeki olduğunu ve davadışı …’a verildiğini, borçlu olmadıklarına ilişkin davalı şirket ve davadışı …’a çekilen ihtarname tebliğinden sonra faturaların tanzim edildiğini, davacıya hiçbir borçlarının olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen davada davacılar vekili, davacı …’ın davadışı …’a dava konusu hatır çeklerini verdiğini, ancak …’ın çekleri başka kişilere cirolayarak teslim ettiğini, bu çeklerden 15.01.2011 tarihli 9.000 TL bedelli çekin takibe konu edildiğini, takibe konu edilen bu çekten dolayı borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, dava konusu çek ve hatır çeki olduğu iddia edilen diğer çeklerin, davacıların yetkilisi olduğu davadışı Kaysum Teks. İnş Gıda Yaş Meyve ve Sebze San ve Tic Ltd Şti’nin davadışı Aktela Teks. San ve Tic Ltd Şti’nden satın aldığı tekstil malzemelerine karşılık ödeme aracı olarak verildiğini, hatır çeki olmadığını, savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek davanın reddine ve tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, şüphelinin … hakkında çeklere sahte imza atarak piyasaya sürmek suretiyle resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan dava açıldığı, mahkemece çeklerin keşidecisinin sanığın kayınvalidesi olması, keşidecinin hastalığı nedeniyle başından beri damadı olan sanığa bu konuda yetki verdiğinin anlaşılması, müştekinin bizzat beyanında kendi önünde sanığın kayınvalidesi adına çeki imzaladığını belirtmesi nedeniyle sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının oluşması için hilenin yeterli boyutta olmadığı ve eylemin hukuki nitelik arzettiği gerekçesiyle sanığın beraatine karar verildiği, asıl davada davacı şirketin incelenen ticari defterlerine göre faturaların ticari deftere kaydedildiği ve asıl davada davalı şirketten 104.035,32 TL alacağının bulunduğu, asıl davada davalı şirket ticari defterlerinde ise davacı şirkete ait bir kayıt bulunmadığı, dava konusu çeklerdeki keşideci … imzasının … tarafından …’a vekaleten atıldığı, asıl davacı şirketin asıl davalı şirkete 108.000 TL bedelli 4 adet çek verildiği, bu çeklere istinaden 4.000 TL yapılan ödeme sonucu bakiye 104.000 TL alacağın kaldığı, asıl davalıların çeklerin hatır çeki olarak verildiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, 104.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan müteselsilen tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm asıl dava davalılar-birleşen dava davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, çeklerin kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine ilişkin verileceği, asıl dava davalıları-birleşen dava davacıları tarafından çeklerin hatır çeki olarak verildiğinin ispatlanamadığı, asıl dava davacısı tarafından düzenlenen faturalar karşılığı çeklerin verildiği, dava konusu dört adet çekte …’nin keşideci olduğu, dolayısıyla …’ın tüm çeklerden sorumlu olduğu, ancak …’ın sadece 10.12.2010 tarihli 39.000 TL ve 15.01.2011 tarihli 9.000 TL bedelli çeklerde cirosunun olduğu, diğer çeklerde cirosunun bulunmadığı, bu nedenle cirosu bulunmayan çeklerden dolayı sorumlu tutulamayacağı belirtilerek asıl davanın davalısı-birleşen davanın davacısı … vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, 104.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı …’ın sorumluluğunun 48.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere tüm davalılardan müteselsilen tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm asıl dava davalıları-birleşen dava davacıları vekilince temyiz edilmiştir.
1-Asıl dava yönünden, davacı vekili dava dilekçesinde davacı alacağın dayanağı olarak dört adet çek ile davalılara yapılan mal satışından kaynaklanan cari hesap alacağını göstermiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda dosya içerisindeki delillerin değerlendirilmesinde davacı ve davalı ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı, davacının ticari defter ve faturalar dışında malların teslimine yönelik herhangi bir delil ibraz etmediği anlaşılmıştır. Bu durumda davacının davalılardan mal satımından kaynaklanan herhangi bir cari hesap alacağının bulunduğunu usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Davaya konu çeklerin incelenmesine gelince, 10.12.2010 tarihli 39.000 TL ve 15.01.2011 tarihli 9.000 TL bedelli çeklerde davacı şirketin sıfatı olmadığından ve söz konusu çeklerde hamil konumunda bulunmadığından, bu çeklere ilişkin olarak davacı alacak isteminde bulunamaz. Davacı şirket lehine bu çeklere ilişkin bedelin de tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davaya konu 15.02.2011 tarihli 30.000 TL, 20.04.2011 tarihli 25.000 TL bedelli çeklerde keşidecinin davalı …, ilk cirantanın ise davacı şirket olduğu görünmekte olup, bu nedenle davacı şirketin ancak davalı …’den bu iki çek nedeniyle alacak isteminde bulunabileceği, diğer davalıların bu iki çekte sıfatı olmaması nedeniyle bu kişilere karşı çeklere dayalı alacak isteminde bulunmayacağı aşikardır. Bu nedenle davalı … yönünden iki çek ile ilgili alacak isteminin kabulüne diğer çeklere yönelik alacak isteminin reddine, davalılar … ve Kaysum Teks. İnş Gıda Yaş Meyve ve Sebze San ve Tic Ltd Şti yönünden ise davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
2-Birleşen dava yönünden, HMK’nın 366/1 maddesi yollamasıyla HMK’nun 346/1 maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen kesin bir karara karşı yapılan temyiz isteminin bu mahkeme tarafından reddine karar verilmesi gerekir. HUMK döneminde oluşturulan 1.6.1990 gün ¾ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebilecektir. Anılan içtihadı birleştirme kararının HMK döneminde de uygulanması mümkündür.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16 Hukuk Dairesi’nin 16.07.2018 tarih, 2017/6204 esas, 2018/1661 karar sayılı kararı ile asıl davada davalı-birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, birleşen dava yönünden, istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olup, işbu karar asıl dava davalı-birleşen dava davacıları vekilince temyiz edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi’nce 16.07.2018 tarihinde hükme bağlanan miktar 9.000 TL’dir. İstinaf kararlarında temyiz kesinlik sınırı yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2018 yılı için 47.530,00 TL’dir.
Temyize konu edilen miktarın 9.000 TL olması nedeniyle 16.07.2018 tarihli karar kesin nitelikte olduğundan, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...