Karar Metni
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07.02.2017 tarih ve 2014/193 E- 2017/15 K. sayılı kararın davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine, kısmen kabul-kısmen reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 22.11.2019 tarih ve 2017/3145 E- 2019/2584 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirket adına tescilli, “KALEBLOKBİMS STRONG”, “KALEBLOKBİMS” ve “KALEBİMSBLOK+Şekil” ibareli markalarının müvekkilin “Kale” esas unsurlu tanınmış markalarıyla ayırt edilemeyecek derece benzer olduğunu ve müvekkili markaların tanınmışlığından istifade etmek amacıyla kötüniyetle tescil ettirildiklerini, davalının anılan markaları tescilli olduğu sınıflarda kullanmadığını, ayrıca, davalının markalarını tescilli oldukları şekilde kullanmayıp, müvekkili markasının esas unsuru olan“Kale” ibaresini ön plana çıkararak kullandığını, bu kullanımların marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının ticaret unvanının ve kullanmış olduğu alan adının da müvekkilinin markaları, ticaret unvanı ve alan adıyla ortalama tüketici nezdinde iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu ileri sürerek, davalı adına tescilli 2005/30527, 2008/36171 ve 2011/17185 sayılı markaların hükümsüz kılınmasını, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile durdurulmasını, tecavüz teşkil eden ürünlerin toplatılıp, imha edilmesini, 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini, davalının ticaret unvanından ve kullanmış olduğu alan adından “Kale” ibaresinin terkinini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraf markalarının benzer olmadığını, müvekkilinin markalarını tescil edildikleri şekliyle kullandığını, “Kale” ibaresinin tüm sektörlerde yoğun bir şekilde kullanılan ve marka tescillerine de konu edilen bir ibare olması hasebiyle davacının tekeline verilemeyeceğini, müvekkiliyle aynı sektörde faaliyet gösteren davacının, müvekkilinin kullanımlarına uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra işbu davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük talebi bakımından davanın yasal dayanağını kaybettiği, taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olduğu, ancak 2004 yılında mevcut ticaret unvanıyla kurulan davalı şirketin 2005 yılında ilk marka tescil başvurusunu yaptığı ve iç piyasada davacının da muttali olabileceği şekilde markayı yatırımlara konu ettiği, davalının kullanımlarına uzun süre sessiz kalan ve davalının kötüniyetli olduğunu ispat edemeyen davacının uzun süre sonra bu davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve davacının yine bu sebeple sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı, belirtilen hususun davalın 2008 ve 2011 tarihli markaları bakımından da geçerli olduğu zira bu markaların önceki markanın sağladığı müktesep haktan yararlanacağı, ticaret unvanının terkini talebi bakımından da sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olduğu zira unvan tesciline de uzun süre sessiz kalınmış olduğu, davalının alan adı kullanımın ise tescilli markasına dayalı hukuka uygun bir kullanım olduğu, davalının tescilli markalarını tescilli oldukları şekliyle değil davacının markalarına yanaşarak kullandığı, bahsedilen kullanımların marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük talebi bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı markalarının hükümsüz kılınması, unvan ve alan adı terkini taleplerinin reddine, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesine, 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise sair istinaf itirazlarının yerinde olmadığı ancak mahkemece hükümsüzlük talebi bakımından davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı sonucuna ulaşılmışsa da, marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığının tespit edildiği hallerde sessiz kalma yoluyla hak kaybından söz edilemeyeceği, tarafların marka olarak kullandıkları işaretler benzer olduğu gibi, tescil kapsamlarının da aynı tür ve ilişkili mal ve hizmetlere ilişkin olduğu, davacı markalarının, davalı tarafından ilk marka başvurusunun yapıldığı 2005 tarihinde tanınmış olduğunun bilirkişi raporuyla tespit edildiği, davalının en başından itibaren markalarını tescil edildikleri şekliyle değil davacı markalarına yaklaştırarak kullandığı, belirtilen hususun marka tescilinin davacının tanınmışlığından haksız olarak istifade etme amacıyla ve kötüniyetle yapıldığını gösterdiği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise kısmen kabulüyle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük talebi bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı adına tescilli markaların hükümsüz kılınarak sicilden terkinine, unvan ve alan adı terkini taleplerinin reddine, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesine, 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...