Karar Metni
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 10.10.2018 tarih ve 2018/455-2018/1056 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesinin davacı ve davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalı tarafın acenteliğini yaptığı sırada 17.12.2009 tarihinde kendisine hiç bir bildirim yapılmaksızın işin görülmesi için gerekli olan bilgisayar sisteminin kapatıldığını, … 20. Noterliğinin 24.12.2009 tarihli ihtarnamesi ile acentelik sözleşmesinin feshedildiğini, ihtarnamede de herhangi bir gerekçeye yer verilmediğini, feshin haksız olduğunu, haksız fesihten dolayı, sözleşme imzalanırken ödediği isim hakkı bedeli 18.525,00 TL, … plakalı araca kesilen idari para cezasısından 5.000,00 TL, davalıya bilgisayar sistemini kullanmak üzere ödediği 4.972,00 TL, müşteri tazminatı olarak 25.000.- TL, mahrum kalınan kâr olan 20.000.- TL zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000.- TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiş, davacı, ıslah dilekçesi ile 80.000.- TL artırarak 85.000.- TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, davacı ile müvekkili arasındaki sözleşmenin … 20. Noterliği’nin 24.12.2009 tarih ve 32651 yevmiye numaralı ihtarnamesiyle feshedildiğini, feshe davacının yükümlülüklerine aykırı davranmasının sebep olduğunu, feshin haklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak, iddia savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava tarihi itibari ile 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, taraflar arasındaki acentalık sözleşmesi hükümlerine göre davacının davalıya ödediği isim hakkı bedeli ve bilgisayar sistemini kullanma bedelinin iadesini talep edemeyeceği, davalının fesih ihtarnamesinin tebliğinden 13 gün önce bilgisayar sistemini kapattığı, bu nedenle davacının 13 günlük kâr kaybı 2.928.- TL’yi istemekte haklı olduğu, sözleşmeye göre taşıtlara yetki belgesi alınmasının davalı …Kargo A.Ş’nin sorumluluğunda olduğundan davacının ödemiş olduğu idari para cezasını davalıdan talep etmesinin haklı olduğu, hat aracının geç gelmesi olgusu karşısında, yeteri kadar teslimatın yapıldığı ve bunların GSM sistemine girildiği anlaşıldığından, davacının yoksun kalınan 27.375.- TL kârı talep edilebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 27.375.- TL mahrum kalınan kâr tazminatının, 2.928.- TL 13 günlük haksız fesihten doğan kâr kaybı tazminatının, 5.000.- TL … Plakalı araca kesinlen ceza tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, acentelik sözleşmesinin müvekkil tarafından haksız olarak feshi sebebiyle doğan alacak ve tazminat taleplerine ilişkindir.
HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Mahkemece 10.10.2018 tarihli celsede tefhim edilen hükümde davacı tarafın müşteri tazminatı talebinin reddine karar verildiği, gerekçeli kararda ise katip hatası gerekçe gösterilerek söz konusu hükmün, “davacı tarafın diğer taleplerinin reddine” şeklinde değiştirildiği ve bu suretle hükümle gerekçe arasında çelişki oluşturulduğu anlaşılmakla kararın re’sen bozulması gerekmiştir.
Mahkemece, gerekçeli kararda bilirkişi heyeti tarafından yapılan hesaplamalar yerinde görülmüş olmakla hüküm tesisinde dikkate alınmıştır denilmiştir. 09.12.2014 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmının 6. bendinde, “Mahkemece hat aracının geç gelmesi olgusu karşısında, yeteri kadar teslimatın yapıldığı ve bunların GSM sistemine girildiğine kanaat getirirse fesih haksız olacağından ve davacı kusursuz kabul edileceğinden 54.825.- TL müşteri tazminatı ve yoksun kalınan 27.375.- TL kârın talep edilebileceği” denilmesine rağmen Mahkemece, 27.375.- TL yoksun kalınan kâr yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, ancak müşteri tazminatıyla ilgili alacak kalemi bakımından gerekçeli kararda hiçbir ayrıntıya ve değerlendirmeye yer verilmemiş, söz konusu alacak kaleminin neden reddedildiği anlaşılamamıştır. Yine gerekçeli kararda bir taraftan “bu protokolde davacıya sözleşmeye aykırılık teşkil eden bazı hususların düzeltilmesi için 30 Haziran 2009 tarihine kadar süre verilmiştir, davacı tarafça bu eksiklikler düzeltilmemiştir” denilmiş, diğer taraftan “hat aracının geç gelmesi olgusu karşısında, yeteri kadar teslimatın yapıldığı ve bunların GSM sistemine girildiği anlaşıldığından, yoksun kalınan 27.375.- TL kârı talep edilebileceği anlaşılmış” denilerek sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığına ilişkin birbiriyle çelişkili değerlendirmeler yapılmış, sözleşmenin feshinin Mahkemece haklı mı haksız mı bulunduğuna ilişkin açık ve somut bir tespite yer verilmeksizin, soyut biçimde yeteri kadar teslimatın yapıldığı ve bunların GSM sistemine girildiği belirtilmiştir. Açıklanan nedenlerle Mahkemece, gerekçe ile hüküm fıkraları arasında çelişki içeren karar verilmesi ve kararın gerekçesinin kendi içinde çelişkili olması ve eksik gerekçeyle hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle resen bozulması gerekmiştir.
2- Mahkemenin kabulüne göre de; dava dilekçesinde davacının talep ettiği alacak kalemleri arasında bilgisayar sisteminin kapatılması ile fesih bildiriminin tebliği arasındaki süreye ilişkin alacak kalemi yer almadığı halde 13 günlük kâr kaybı tazminatı 2.928.- TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacı dava dilekçesinde, isim hakkı için davalıya ödediği bedel, bilgisayar sistemi kullanımı için davalıya ödediği bedel, … plakalı araca kesin ceza bedeli, sözleşmenin haksız feshinden dolayı yoksun kalınan kâr ve davalıya kazandırdığı müşteriden dolayı kâr kaybı olmak üzere beş alacak kalemi için fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 09.02.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki talebini 80.000,00 TL artırarak 85.000,00 TL’ye yükseltmiştir. Mahkemece, davacıdan ıslah ettiği miktar ve dava değerindeki miktara ilişkin hangi kalem için ne kadar talepte bulunulduğu hususunda açıklama istenilmesi üzerine davacı, 29.09.2015 havale tarihli dilekçesi ile talep ettiği 85.000.- TL’nin; 49.697.- TL’sinin müşteri tazminatı, 27.375.- TL’sinin yoksun kalınan kâr, 2.928.- TL’sinin 13 günlük haksız fesihten doğan kâr kaybı, 5.000.- TL’sinin … plakalı aracına kesilen cezaya ilişkin olduğunu beyan etmiştir. Böylece davacı söz konusu açıklama dilekçesinde dava dilekçesinde talep ettiği isim hakkı için davalıya ödediği bedel ve bilgisayar sistemi kullanımı için davalıya ödediği bedele ilişkin alacak kalemlerinden vazgeçerek, dava dilekçesinde yer almayan 13 günlük haksız fesihten doğan kâr kaybı talebine ilişkin yeni bir alacak kalemi talep etmiştir. Netice-i talebin daraltılması için ıslaha gerek yoktur. Ancak, dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla talebe eklenmesine ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı gibi, 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi uyarınca talepten başkasına veya fazlasına hüküm olunması da mümkün değildir. Bu nedenle Mahkemece, dava dilekçesinde yer almayan ve 29.09.2015 havale tarihli dilekçe ile talep edilen 13 günlük haksız fesihten doğan kâr kaybı tazminatına ilişkin 2.928.- TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle resen bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...