Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 23.11.2017 tarih ve 2015/497 E- 2017/980 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 14.03.2019 tarih ve 2018/548 E- 2019/341 K. sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 10.11.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkili şirketin eski ortağı iken 01.12.2014 tarihinde hissesini devrederek ayrıldığını, ancak ortak olduğu dönemde müvekkili şirket şubelerinden asılsız gerekçelerle nakit tahsilatlar yaptığını, mağazadan POS cihazı marifetiyle tahsil olunan şirket gelirlerinin dahi davalı tarafından şirkete ödenmediğini, davalının 112.000.-TL sermaye artırım borcunu da inkar ettiğini, davalıya ödenen kâr payları ile sermaye düzeltmeden kaynaklı olumlu farkların 10.03.2014 tarihli muavin defter kaydı ile davalı lehine olarak borcundan mahsup edildiğini, davalının müvekkili şirkete 2.185.361,30 TL borçlu olduğunu, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirketin ortağı ve müvekkilinin kardeşi olan dava dışı …’in şirketle ilgili usulsüz işlemler yaptığını, müvekkiline ortaklıktan doğan hiçbir hakkını kullandırmadığını, tarafların aralarındaki ticari ilişkiyi 28.11.2014 tarihli noter sözleşmesi ile karşılıklık hisse ve şube devirleri ile sona erdirdiklerini, buna göre müvekkilinin davacı şirketteki hissesini dava dışı …’e devredeceğini, …’in ise davacı şirketin şubesi olan Yayla Tim Mağazasını müvekkiline devredeceğini, tarafların bu devir ile ibralaştıklarını, dolayısıyla davacının alacak iddiasının haksız olduğunu savunarak, davanın reddini savunmuş ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İlk derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirkette ortak olan … ve …’in kardeş oldukları, davalının 28.11.2014 tarihinde düzenlenen hisse devir sözleşmesi ile ortaklıktan ayrıldığı, davalı ortaklıktan ayrıldıktan sonra davacı şirket tarafından başlatılan icra takibinin dayanağı belgelerin muavin defter kaydı ile tediye makbuzları olduğu ancak, bu makbuzlarda ödemeyi aldığı iddia edilen davalının imzasının bulunmadığı, şirket kayıtlarının birbirini tutmadığı, alacak tutarının ispata muhtaç kaldığı, davalının raporda sözü edilen 500.000.- TL’lik çekin kendisine borç olarak değil 28.11.2014 tarihli anlaşma kapsamında verildiğini savunduğu, bu beyanın bileşik ikrar niteliğinde olup bölünmesinin mümkün olmadığı, dolayısyla davanın ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkemesi’nce iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin uyuşmazlık konusu yıllar olan 2012-2014 yıllarına ait ticari defterleri ve sunulan belgeler incelenmesi ile davalı adına toplam 2.185.361,30 TL borç kaydı bulunduğu görülmüş ise de, davalı adına borç kaydedilen tutarların dayanağı olan belgelerin sunulmadığı, tediye makbuzlarında ise davalı imzası olmadığından bu makbuzların ispata yarar belge olarak kabul edilemeyeceği, çekin kural olarak bir ödeme aracı olup, davalının dava konusu yapılan çekin davacı şirketin kendisine olan borcuna karşılık verildiğini savunduğu, bu durumda davacının, bu çekin davalıya sermaye artırımına ilişkin olarak verilen borç nedeniyle düzenlendiği yönündeki, çekin hukuki vasfına ve hayatın olağan akışına uygun olmayan iddiasına itibar edilmediği, öte yandan 226746 nolu, 37.628,67 TL bedelli, 04.05.2014 tarihli faturanın “Adat Faiz Geliri” açıklamalı bir fatura olduğu ancak, bu faturanın ekinde sunulan tabloda yer alan ödemelerin davalıya yapıldığına dair dayanak belge sunulmadığından bu faturaya yönelik alacak iddiasının da ispat edilemediği, davacı şirket kayıtlarında yapılan inceleme sonucu davalının sermaye borcu olmadığının da tespit edildiği, kaldı ki hisse devir sözleşmesinde davalının davacı şirketten olan ancak feragat edilen sermayeye bağlı alacağından söz edildiği, davacı şirket ortağı dava dışı … davanın tarafı olmadığından ve sunulan tediye makbuzları yazılı delil başlangıcı vasfında görülmediğinden, davacı tarafın tediye makbuzları ile yapılan ödemelere ilişkin tanık dinletme talebinin de haklı görülmediği, davacının icra takibinde haksız olduğu kabul edilebilir ise de kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvuralarının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesi’nce verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...