MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.11.2020
Karşı OyVar

Karar Metni

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26.11.2018 tarih ve 2014/425-2018/420 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin asıl davada davacı-birleşen davada davalı … vekili tarafından duruşmalı, asıl davada davalı-birleşen davada davacı … vekili tarafından duruşmasız olarak istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 13.10.2020 günü hazır bulunan asıl davada davacılar-birleşen davada davalı vekili Av. … ile asıl davada davalı birleşen davada davacı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkili …’in ODTÜ Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden mezun olduğunu, Group T Tasarım Proje Uygulama şirketini 2002 yılında eşi olan diğer davacı …’le birlikte kurduğunu, şirketi vasıtası ile birçok proje hazırladıklarını, en önemli projenin “Ulus kültür merkezi kapalı çarşı dolmuş durakları kompleksi mimari ön projesi” işini üstlenmiş ve tamamlamış olduğunu, bu işi yaparken bazı mimarlardan destek aldığını, mimarlık işi ile uğraşan davalının da 18.11.2011 tarihinde kariyer.net isimli internet sitesi aracılığıyla başvuruda bulunarak müvekkili yanında işe başladığını ve müvekkilinin emir ve talimatları doğrultusunda çalışan bir mimar olduğunu, bu bağlamda müvekkilinin projelerinde görev aldığını, müvekkilinin talimatları, görevlendirmeleri ve kontrolü altında iş bu dava konusu projede ve diğer projelerde çalıştığını yaklaşık iki yıl da bu projede müvekkili altında fiili olarak çalıştığını, şirket tarafından çizilen teknik resimlerin çizimlerin tasarımların ve eskizlerin bilgisayar ortamına aktarılması ve belediye ile idari işlerin yürütülmesi konusunda görevler üstlendiğini, buna karşılık olarak sarfettiği emeğin karşılığının ödendiğini, bu ödemelerin ise davalının isteği üzerine ortağı ve sahibi olduğu “Erdoğan Kardeşler” şirketi tarafından kesilen faturalar karşılığında ödendiğini, davalının sigortalı olarak gösterilmemesinin sebebinin ise “Erdoğan Kardeşler” şirketini ayakta tutmak olduğunu, bu nedenle de Erdoğan Kardeşler şirketi ile ilişkisini sonlandırmadığını, 2013 yılında ise müvekkili ile davalı arasındaki ilişkinin haksız talepler nedeni ile sonlandırıldığını, davalının bunun akabinde kendilerine ve Büyükşehir belediyesine ihtarnameler göndererek projeyi kendisinin hazırladığını, kendi izni dışında muvafakat verildiğini, alacağını alamadığını bildirdiğini ve böylece itibar kaybına sebep olduğunu, bunun üzerine kendisinden tüm belge ve evrakların teslim etmesi ve hakların müvekkili firmaya ait olduğuna dair bir yazı vermesinin istendiğini, ilgili belgelerin verilmemesi üzerine ayrıca Cumhuriyet savcılığına da suç duyurusunda bulunulduğunu, bunun üzerine proje üzerindeki mali hakların ve kullanma yetkisinin müvekkillerine ait olduğunun tesbitini isteme zarureti doğduğunu, zira FSEK 18/2 de belirtilen konumda olduğunu ileri sürerek, tüm hakların kullanım yetkisinin müvekkilinde olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, haksız tesbit talebinin reddi gerektiğini, Erdoğan Kardeşler şirketinin aile şirketi olup 1995 yılında kurulduğunu, Müvekkilinin 2003 yılında mezun olduğunu, 2011 senesinde davacı ile tanıştığını, davacı tarafın davalı ile kendi ofislerinde çalışmak istediklerini, herhangi bir yazılı sözleşme yapılmadığını, 2011 ila 2013 yıllarında müvekkilin davacı ile birçok projelerde mimar olarak çalışıldığını, davacının ödemeleri düzenli olarak yapmadığını, düzensiz ara ödemeler yapıldığını, bu ödemelerin Erdoğan Kardeşler şirketinin hesabına yapıldığını, davacıların ofisinde mimar olmadığı için bu hizmeti dışardan aldıklarını, davalının davacının çalışanı olmadığını, mimarlık hizmetini taşeron olarak verdiğini, dava konusu projenin davalı tarafından hazırlandığını, tüm koruma kurul toplantılarına da davalının katıldığını ve koruma kurulu-belediye talepleri doğrultusunda mimari tasarım raporu, trafik, ulaşım raporu, dolmuş kapasitesi-güzergahları hazırlanıp sunulduğunu ve bu projenin onaylandığını, zira projenin davalının eseri olduğunu, davacının talimat verebilme yeterliliğinin olmadığını, davacıların mimar olmadıklarını, proje yapamayacaklarını, FSEK 18/2 maddenin uygulanmasının sözkonusu olamayacağını, Belediye ile olan sözleşmenin davacılarla imzalanmasının onları eser sahibi yapmayacağını, kendisi ile istihdam, emir talimat altında çalıştırma gibi bir ilişkinin olmadığını, yüklenici-taşeron ilişkisi olduğunu, bu nedenle de FSEK 10/4 maddenin de uygulanmayacağını, tespit talebinin haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin 2005 yılından bu yana Mimarlar odasına kayıtlı serbest mimar olarak faaliyet gösterdiğini, 2011/2013 yılları arasında davalıya bir kısım projelerde mimarlık hizmeti sunduğunu ancak aralarında yazılı bir sözleşme olmadığını, bu projelerin arasında Ulus Kültür Merkezi Kapalı Çarşı Dolmuş Durakları Kompleksi Mimari Ön Projesinin de olduğunu, bu projenin müellifinin kendisi olduğunu, hazırlanan projenin 29.11.2012 tarihinde onaylanarak kabul edildiğini, onaylanan bu projede mimar olarak … imzasının olduğunu, Ankara Büyükşehir Belediyesince davalıya hakedişlerin tam olarak ödendiğini ancak kendisine ön proje bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5000 TL’nin kendisine ödenmesini talep ve dava etmiş, 17.01.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile de talebini 119.276,50 TL’ye çıkartmıştır.
Birleşen davada davalı vekili, davacının kendilerinde işçi sıfatıyla çalıştığını, ancak ödemelerin Erdoğan Kardeşler Şirketi üzerinden fatura karşılığı yapıldığını, yine aylık düzenli olarak elden ücret aldığını, yine ayrıca ödemeler aldığını, davacının soyut iddialar ile dava açtığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacılardan …’in açtığı davanın tümden ile reddine, asıl dava yönünden davacılardan …’in açtığı davanın kısmen kabulüne, “Ankara Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığının Ulus Kültür Merkezi Kapalı Çarşı Dolmuş Durakları Kompleksi Mimari Ön Projesi” adlı mimari eserde davacı …’in (eserdeki mimarın telif alacağı hariç olmak üzere) mali hak sahibi olduğunun tespitine, …’in eser sahipliği konusunda açtığı davanın ise reddine, birleşen davada davacının açtığı davanın kısmen kabulü ile 89.457,20 TL’nin ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihi takip eden 10 gün sonrası olan 29.06.2014 tarihinden itibaren yürütülecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1.Asıl dava, Ankara Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı’nın “Ulusal Kültür Merkezi Kapalı Çarşı Dolmuş Durakları Kompleksi Mimari Ön Projesi” adlı eser sahipliği ile bu eser üzerindeki mali hak sahipliğinin tespiti taleplerine ilişkindir.
Bir eserin sahibinin onu meydana getiren kişi olduğu FSEK m. 1/B ve m. 8/1 hükümlerinde belirtildikten sonra, Kanunun 11nci ve 12nci maddeleriyle de eser sahipliğine ilişkin karineler düzenlenmiştir. Somut olaya uygulanması gereken FSEK’in 11/1 inci maddesinde, “yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır” hükmüne yer verilmiştir. FSEK m.15/3 hükmünde ise, bir eserin kimin tarafından vücuda getirildiği ihtilaflı ise, yahut herhangi bir kimse eserin sahibi olduğunu iddia etmekte ise, hakiki sahibi hakkının tespitini mahkemeden isteyebilir.
FSEK m. 11 ve m. 15 hükümlerinden anlaşıldığına göre, öngörülen karine aksi ispatlanabilen adi kanunu bir karidedir. Zira ancak adi kanuni karinelerin aksinin ispatı mümkündür. Böyle karineler ancak aksi ispat edilinceye kadar delil teşkil eder (bkz. KURU, Baki, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Legal, İstanbul, 2016, s. 324, dn. 18). Diğer taraftan belirtmek gerekirse fikri ürün olan bir eserin sahibi, maddi bir fiiliyle o eseri meydana getiren kişi veya kişilerdir. Eser sahibi, yaratma faaliyetinin gerçekleşmesi ile birlikte eser üzerindeki tüm hakları da iktisap eder. Eseri meydana getirmek maddi bir fiil olması nedeniyle, fiil ehliyeti olmayanlar bile bir eser meydana getirerek o eserin sahibi olabilirler. Diğer bir ifade ile FSEK kapsamında eser sahibi olabilmek için herhangi bir eğitim veya yeterlilik şartına gerek bulunmadığı gibi herhangi bir kuruma bağlı çalışmak da eser sahibi olmaya engel olmaz. Zira Kanunla gerçek hak sahipliği prensibi kabul edilmiştir.
Fikri ürün olan eser maddi bir fiil ile meydana getirildiğine ve üzerinde ismin yazılması da eser sahipliğine yönelik adi kanuni karine oluşturduğuna göre, böyle bir karinenin aksi ve dolayısıyla eser sahipliği ve ortak yaratılan bir eserde ismi eser sahibi olarak yer almayan ortak da eser sahibi olduğunu her türlü delille ispat edebilir. Diğer bir ifade ile söz konusu karinenin aksi her türlü delille ispat edilebilir (ERDİL, Engin, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Şerhi, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2009, s. 343 vd. ile 390 vd.; LEVENT, Yavuz/ALICI, Türkay/MERDİVEN, Fethi, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, s. 373).
Somut olayda ise, Dava konusu projenin Belediyeye sunulan aslında mimar olarak davalının ismi yazılı olup, davacılardan …’in isim ve imzası bulunmamaktadır. Bu durum eserin sahibinin davalı olduğuna dair aksi her türlü delille ispatlanabilen adi kanunu bir karine oluşturmaktadır. Karinenin aksini iddia eden davacılar ispatlamakla yükümlüdür. Belirtildiği üzere her türlü delille karinenin aksinin ispatı mümkün olduğuna, davacı …’inde projenin Belediyedeki aslında imzası bulunmadığına ve FSEK kapsamında eser sahibi olmak için herhangi bir yeterlilik vs ye gerek bulunmamasına rağmen, Mahkemece, Belediye tarafından onaylanan mimari projeyi yapan mimar olarak davalı …’ın adının yer aldığı, davalının eser sahibi olduğunu gösteren bu belgenin resmi bir belge olduğu, aksinin bir başka resmi belge ile ispatlanamadığı, davacılardan …’in de Hacettepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyesi olduğu, mesaisini Üniversitede geçirdiği, adı geçen projede yer alması konusunda Üniversitenin resmi izni olmadığı gibi Belediyece onaylı resmi projede ve Belediye ile yapılan Hizmet Alımı Sözleşmesinde isminin de geçmediği, Bu Sözleşmede muhatabın diğer davacı … (Ertek)-Grup Tasarım firmasının olduğu şeklinde isabetli olmayan gerekçeler ile söz konusu adi karinenin aksinin ispatına yönelik davacı taraf delilleri hiç değerlendirilmeden davacıların eser sahipliğine yönelik taleplerinin reddine karar verilmesi doğru olmadığından, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2.Birleşen dava ise, asıl davanın davalısı tarafından açılan mimarlık hizmetinden doğan alacağın tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, taraf vekillerinin rapora yönelik ciddi itirazları karşılanmamıştır. Bu itibarla mahkemece yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak tarafların itirazlarını karşılayacak şekilde davacı alacağının belirlenip, davalı tarafından yapılan ödemelerde tespit edilip alacaktan mahsup edildikten sonra varsa bakiye davacı alacağının hüküm altına alınması gerekirken, yetersiz ve denetime elverişsiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden taraflar yararına bozulması gerekmiştir.
3.Bozma sebep ve şekline göre asıl davada taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...