Karar Metni
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 09.10.2018 tarih ve 2014/1033-2018/965 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 29.11.2001 tarihli su bayiliği sözleşmesi imzalandığını, davalının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı davranarak dava dışı firmaya ait su satışı yaptığının tespit edildiğini, bunun üzerine davalıya sözleşme ihlallerine derhal son vererek sözleşmeye uygun hareket etmesi hususunda ihtarnameler gönderildiğini ancak davalı tarafından ihlallerin devam etmesi nedeniyle toplam 71.722,40 TL alacağının oluştuğunu ileri sürerek şimdilik 12.000 TL’nin 13.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bozma sonrası harcı tamamlayarak talebini 71.722,40 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının toplam 71.722,40 TL alacağı olduğunu iddia edip 12.000 TL’lik kısım için kısmi dava açmasının 6100 sayılı HMK’nun 109/2 maddesine göre mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin yürümemesine yol açan asıl sorunun, davacı tarafın bayilik bölgesinde doğrudan ya da verdiği temsilcilikler vasıtasıyla mal satışı yapması olduğunu, bu konunun sözleşmenin 4.maddesinde hüküm altına bağlandığı, davacı tarafından sözleşme hükmüne riayet etmeksizin toplu tüketim merkezlerinde, bölgede doğrudan ve verdiği temciliklerle perakende satış yaptığını, 13.07.2011 tarihinden sonra davalı tarafa hiçbir mal satışının yapılmadığını, asıl cezai şart ödemesi gereken tarafın davacı taraf olduğunu, diğer taraftan sözleşmenin 5/c ve 20.maddelerinde düzenlenen cezai şartların aynı konuda olup, mükerrer olarak yazıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, 6100 sayılı HMK’nun 109/2 maddesi gereğince alacak miktarının açıkça belli olması durumunda davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine (Kapatılan) Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 23/10/2013 tarih 2013/12634 esas 2013/16542 karar sayılı ilamı ile “ Davacı, dava dilekçesinde toplam 71.722,40 TL cezai şart alacağının oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan şimdilik 12.000 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. HMK.’nun 109/2 maddesi “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmünü, HMK.’nun 115/2 maddesi ise “Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmünü içermektedir. Bu durumda mahkemece, dava ve usul ekonomisi bakımından HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca davasını tam dava olarak devam ettirmesi ve harcı tamamlatması konusunda davacı vekiline kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu yönler gözetilmeksizin davanın usulden reddi isabetsizdir” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının sözleşmeyi ihlal ettiğinden bahisle davacı tarafından öncelikle ihtarname göndererek ihlalin sona erdirilmesini talep ettiği, akabinde tazminat istemli olarak bu davayı açtığı, davalının ise cevabi ihtarnamesinde asıl davacının rekabet yasağına aykırı iş ve işlemler yaparak sözleşmeyi ihlal ettiğini, bayilik bölgesinde davacının bizzat veya yetkilendirdiği kişiler vasıtasıyla haksız bir şekilde su dağıtmaya başladığını bildirdiği, davacının sözlemede sağlayıcı firma konumunda olduğu, davalının ise, bayi-dağıtıcı konumunda olduğu, somut olayda davacının iddiasının “davalının rakip markalı ürün satışına başlamış olması ve yeteri kadar kendi ürününü satın almamış olmasına” dayandırıldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 7/A maddesinde bayinin başka firmalar ile su ticareti yapmasının yasaklandığı, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 4. ve devamı maddeler uyarınca “Rekabet etmeme yükümlülüğü” şartların somut olayda bulunmadığı, bu nedenle emredici düzenlemelere aykırı olarak konulduğu anlaşılan rekabet yasağı öngören sözleşmenin 7/A ve 7/C maddelerinin geçerli olmadığı, ayrıca toplanan tüm deliller uyarınca davacının bayilik sözleşmesine aykırı olarak davalının bayilik yaptığı bölgede doğrudan veya yetkilendirdiği başkaca kişiler vasıtasıyla satış yaptığı ve sözleşmeye asıl aykırılığın bu durumdan kaynaklandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle sözleşmenin davalının kusurundan kaynaklanan sebeplerden dolayı sona erdiğinin ispatlanamamış olmasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 30.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...