MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.02.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19.03.2018 tarih ve 2017/373 E- 2018/207 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 05/02/2020 tarih ve 2018/2332 E- 2020/151 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan esnaf kredisi kullandığını ve kredinin teminatını teşkil etmek üzere mülkiyeti müvekkiline ait ve üzerinde halı saha tesisi bulunan taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiğini, ipotek tesis edilmiş halı sahanın 08.01.2017 tarihindeki yoğun kar yağışı ile gerçekleşen kötü hava şartları ve aynı gün oluşan deprem ile zarar gördüğünü, müvekkilinin sigorta poliçesinin devreye alınarak zararının karşılanmasını bankadan talep ettiğinde bankanın 24.01.2017 tarihli yazısı ile ipotekli gayrimenkulun arsa vasfında olması nedeniyle sigortasının yaptırılmadığının bildirildiğini, oysa taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 3.4.1 maddesi gereğince davalının sigorta yaptırması gerektiğini, güven kurumu olan bankanın bu ihmalinden sorumlu olduğunu ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL’nin 01.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında 01.07.2016 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında davacıya kredi kullandırıldığı, sözleşmenin 3.4 maddesinde “sigorta ile ilgili hükümler” düzenlendiği, 3.4.1 maddesinde “taraflar, bankanın gerekli görmesi durumunda teminat olarak aldığı, rehin/ipotek tesis ettiği, taşınır ya da taşınmaz tüm mallarını yangına, hırsızlığa, nakliye rizikolarına, ve gerekli göreceği diğer her türlü rizikolara karşı banka lehine ve/veya muhabiri lehine, bankanın dilediği sigorta şirketine, dilediği bedel, şart ve müddetle, prim borçları müşteriye ait olmak üzere, banka lehine sigorta ettirmesi, sigortaların sözleşme ve/veya poliçelerin grev, lokavt, deprem, kargaşalık, halk hareketleri, infilak, kötüniyetli hareketler, savaş ve sair olağanüstü durumlarla ilgili hükümleri de ilave ettirmesi, hususunda mutabık kalmışlardır” düzenlemesine yer verildiği, ilgili madde ve devamında davalı bankaya sigorta yaptırmak konusunda zorunluluk getirilmediği, aksine “bankanın gerekli görmesi durumunda” denilerek takdir hakkının bankaya tanındığı, düzenleme çerçevesinde bankanın sözleşmeye aykırı davrandığından söz edilemeyeceği gibi, kullandırılan kredinin, ipotekli taşınmaz için konut/işyeri kredisi olmayıp, ticari kredi olduğu, davalıya 99.000,00 TL kredi kullandırıldığı, tapuda arsa olarak kayıtlı taşınmaz üzerinde ekspertiz raporuna göre halı saha ve tesis mevcut ise de, ekspertiz raporuna göre taşınmazın üzerindeki tesis hariç arsa değerinin 154.646,50 TL olduğu, bankacılık uygulamasında ipotekli malın % 75 değeri oranında kredi kullandırıldığının nazara alınmasına göre de, kullandırılan kredinin bu oranın altında olduğu, bu durumda davalının sigortayı gerekli görmesi ve davacıyı sigorta yapmaya zorlamasının takdiri kötüye kullanması olarak düşünülebileceği, zira arsa bedeli, kredi bedelini karşılarken, taşınmaz malikinin talebi olmaksızın bu miktarı aşar şekilde tüm taşınmazı sigortalamaya zorlamak doğruluk ve dürüstlükle bağdaşmayacağı, bu itibarla kredinin ticari kredi olması, taşınmazın kredinin konusu olmamakla beraber kredinin teminatı olarak gösterilmiş olması, öte yandan arsa bedelinin dahi kredi miktarını karşılayacak miktarda olması, davacının sözleşme öncesinde taşınmazın sigortalanmasına ilişkin talebi olmaması yanı sıra sigorta primi de ödememiş olmasına göre ve ayrıca meydana gelen zararın da borcun tamamen yahut kısmen teminatsız kalmamasına göre (teminat arsa değeri 154.000,00 TL iken kredi miktarı 99.000,00 TL olduğundan) davacının sözleşme kapsamında sigorta yapma zorunluluğu bulunmayan davalıdan zararının tazminini talep edemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve davacı yanca genel işlem koşulu niteliğinde olması hasebiyle yazılmamış sayılma yaptırımına tabi tutulması gerektiği ileri sürülen sözleşme hükümlerinin davacının menfaatine aykırı bir durum oluşturmamasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...