Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.11.2017 tarih ve 2013/135 E. – 2017/819 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 14.02.2019 tarih ve 2018/696 E. – 2019/216 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 16.02.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın müşterisi olduğunu, davalının kusurlu ve ihmali davranışları nedeniyle yapmış olduğu işlemlerden zarara uğradığını ileri sürerek, uğradığı zararın tazmini talep ve dava etmiş ayrıca, 22/11/2012 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm opsiyon işlemleri, 19/10/2012 tarihinden itibaren yapılmış tüm netleşme opsiyon ödemeleri, 30.06.2010 tarihli, 200.000.-TL tutarında İstanbul Serbest Fon alışı, Eylül 2010 tarihinden itibaren yapılmış tüm hisse senedi işlemleri nedeniyle 297.330,00 TL zararı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açtığı davada zararın belirlenmesini ve belirlenen miktarın 11/04/2012 tarihli ihtarnamenin davalıya tebliğinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tüm işlemlerin davacının talimatına istinaden ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, hatalı, eksik ya da yanlış yönlendirme yapılmasının söz konusu olmadığını, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, sözleşmede yer alan risk bildirim formunda bilgi verildiğini, davacının hesap hareketlerinde itiraza konu olmayan birçok işlem yaptığını, davacının banka ile yaptığı tüm işlemlerden dolayı hiçbir alacak ve hakkının kalmadığına dair ibraname düzenlendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki Türev İşlemleri Çerçeve Sözleşmesinin Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formunun “risk bildirimi” başlıklı kısmının 2 vd. m. sermaye işlemlerinin çeşitli oranlarda risklere tabi olduğu, piyasada oluşacak fiyat hareketleri sonucunda aracı kuruluşa yatırılan paranın tümünün kaybedilebileceği gibi kayıpların yapılacak işlemin türüne göre yatırılan para tutarını dahi aşabileceği, aracı kuruluşun piyasalarda hesap sahibince yapılan işlemlere ilişkin kendisine aktaracağı bilgiler ve yapacağı tavsiyelerin eksik ve doğrulanmaya muhtaç olabileceğinin hesap sahibince dikkate alınması gerektiği, sermaye piyasası araçlarının alım ve satımına ilişkin olarak aracı kuruluşun yetkili personelince yapılacak teknik ve temel analizlerin kişiden kişiye farklılık arz edebileceği gibi bu analizlerde yapılan öngörülerin kesin olarak gerçekleşmeme olasılığının bulunduğu, yabancı para cinsinden yapılan işlemlerde, belirtilen risklere ek olarak kur riskinin olduğu ve hesap sahibinin tasarruflarını türev işlemlere ilişkin yatırımlara yönlendirmeden önce dikkatli şekilde araştırma yapması gerektiğinin belirtildiği, bu durumda türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce kendisine iletilen analizlerin sübjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair genel bildirim bulunduğu ve davacının dava konusu işlemlerden önce de bir çok kez opsiyon işlemi gerçekleştirdiği, davacının dava konusu opsiyon işlemleri hakkında aydınlatılmadığına dair iddialarının ve hileli hareketler nedeniyle hataya düşüldüğünün de ispat edilemediği, davacının, çerçeve sözleşmelerde yer alan ve birkaç kez vurgulanan risk uyarılarını anlayabilecek kapasitede, döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğu, davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediği ve özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, davacının, daha önce yaptığı ve kâr ettikleri türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp, elde ettikleri karları davalı bankadan tahsil ederek ya da zararı tazmin ederek davalı banka ile aralarındaki türev işlemlerin sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, aynı şekilde kurulan ve zarar ettikleri türev sözleşmelerinin geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağı, türev işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendikleri riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğu, davacının 25.02.2011 tarihli ibranamesi ile banka nezdinde gerçekleşen her türlü işlemle ilgili olarak bankadan herhangi bir hak ve alacağı kalmadığını ve bankayı ibra ettiğini bildirdiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının Nitelikli Yatırımcı Beyan Formunu imzalandığı yine, Türev Araçları Risk Bildirim Formu, Müşteri Risk Taahhütnamesi ve Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formu ile işlemlerin riski konusunda bilgilendirildiği, dava konusu dönemler dışında en az serbest fonlar kadar riskli olan hisse senedi yatırım fonu işlemleri yaptığı, davacının bu işlemlerde 2008-2010 yılları arasında kâr elde ettiği, bazı opsiyon işlemlerinde kâr elde ederken, bazı işlemlerde zarar ettiği, davacının yapılan işlemleri ve hesabını takip ettiği, opsiyon işlemleri nedeniyle aldığı prim ve bloke tutarları hakkında bilgi sahibi olduğu, davacının İstanbull Fonla ilgili olarak fon alınması talimatı verdiği, fon portföy yöneticisi hakkında verilen cezaya konu açıklamanın fonların alındığı tarihten sonra olduğu, davacının daha önce yapılan işlemlerde kâr elde ettiği, kâr elde ettiği işlemlere itiraz etmeyip zarar ettiği işlemleri dava konusu yaptığı, kaldı ki bu işlemlerden sonra da hesabından işlemler yapıp gönderilen ekstreler ile hesaba vakıf olup sessiz kaldığı riskler konusunda davacının banka tarafından yeterince aydınlatılmadığı, kâr edilen işlemlere itiraz edilmemesinin işlemlere icazet verildiği anlamına gelmeyeceği yönündeki istinaf nedenleri yerinde olmadığı, hisse senedi işlemlerinin SPK iznine ve denetimine tabi olmakla davalının SPK mevzuatı dışında bir işlem yapmadığı, davalının özensiz davrandığına ilişkin bir hususun kanıtlanmadığı, işlem dekontlarının imzalanıp onaylandığı, işlemlerin bir kısmında zarar ederken bir kısmında kâr elde edildiği, bu işlemlerin davacının bilgi ve talimatıyla yapıldığı gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...