MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.02.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18.04.2018 tarih ve 2014/514 E- 2018/442 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 06.11.2019 tarih ve 2018/1187 E- 2019/1517 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 01.06.2010 tarihli Kurumsal Finansman Kredisi Sözleşmesi’ne dayanarak davalı bankadan 01.06.2010 tarihinde 900.000.-EURO (2.463.300.-TL) tutarında kurumsal finansman kredisi çektiğini, davalı bankanın müvekkilinden bu işlemden dolayı yaklaşık olarak 141.750.-TL dosya masrafı ve komisyon ücreti adı altında alınan fazlaları tahsil ettiğini, bankanın tüketiciye kredi verirken tüketici ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik bankanın önerdiği her türlü şarta itiraz etmeksizin gayri ihtiyari imza atmak zorunda kaldığını, bankaların ticari kuruluş olduklarından 5411 sayılı Kanun çerçevesinde faiz oranlarını belirleyebileceklerini, bankaların harcamış olduğu giderlerini faiz gelirlerinden mahsup ettikleri için tüketiciden sigorta, komisyon ve dosya masrafı gibi bir masraf alamayacaklarını, Bankalar Birliği ile BDDK’nın uygulamaya başlattığı sözleşmenin küçük puntolar ile yazılmaması ile net ve kısa yazılması yönündeki kuralının tacirleri de kapsadığını, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyiniyet kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme hükümlerinin yok sayılacağını, genel işlem koşullarına dürüstlük kurallarına aykırı şekilde karşı taraf aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümlerin kurulamayacağının açık olduğunu, davacı her ne kadar şirket gibi görünse de krediye başvuran imzalayan ve krediyi kullananın birey …olduğunu, kredi vermesine rağmen menfaat temin edenin aslında banka olduğunu ileri sürerek müvekkilinden tahsil edilen toplam 141.750.-TL’lık fazla tutarın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili banka ile sözleşme imzalamak suretiyle davacının komisyon ve sair giderleri ödemeyi kabul ettiğini, kullandığı krediler ile ilgili komisyon ve sair giderleri tamamen kendi rızası ile ödediğini, davacının krediyi kullandıktan sonra bu komisyon ve sair giderler ile ilgili en küçük bir itirazda dahi bulunmadığını, davacı şirkete ait hesap ekstresinden de görüleceği üzere, davacıdan toplam 52.445.-Euro tutarında komisyon tahsil edildiğini, müvekkili bankanın davacıya kullandırdığı kredilerden komisyon-masraf almasının yasa ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu, Türk Ticaret Kanunu ve Bankalar Kanunu gereğince tahsil olunacak masrafların nitelik ve azami sınırlarının bankalarca serbestçe belirlenebileceğinin hükme bağlandığını, davacının aradan geçen onca işlem ve zaman zarfında herhangi bir itirazda bulunmadığını, bu işlemlerin davacının bilgisi ve rızası dahilinde gerçekleştiğini, davacının tacir sıfatına haiz bir ticaret şirketinin olduğunu, davacının tüketici olmadığını, davacının müvekkil Banka’dan kullandığı kredinin niteliği itibariyle tüketici kredisi olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların tacir olup, kredi sözleşmesinin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu, öte yandan Genel Kredi Sözleşmesinin akdedildiği tarihte eski Borçlar Kanunu yürürlükte olup Eski Borçlar Kanununda ise, Genel İşlem Şartlarının denetlenmesini düzenleyen yeni TBK md. 21 ve devamı hükümlerinin yer almadığı, bu nedenle Genel Kredi Sözleşmesinin 28.2.1 maddesinde yer alan, “komisyon oranlarının mevzuatın müsaade ettiği en üst sınırdan olmak üzere Banka tarafından tek taraflı olarak tespit ve uygulanabileceği yönündeki hükmün geçerli olduğu, davacının bankaya verdiği ibranamede, davalı bankaya menfi müspet bütün işlemlerinden dolayı ve tahsil etmiş olduğu komisyon ücretlerinden dolayı ibra etmiş olduğu ve dolayısıyla da fazla tahsil edilmiş olan komisyon tutarlarının iadesini de davalıdan talep etme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı bankanın komisyon oranının, Merkez Bankasına bildirdiği maximum % 5 oranın altında olduğunun bilirkişi raporlarında açıklandığı, davalı bankanın kullandırdığı ve ticari iş nitelikli krediden dolayı TTK’nın 20. maddesi uyarınca uygun bir ücret almasının hakkı olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 28.2.1. maddesinde de komisyon oranlarının mevzuatın izin verdiği en üst sınırdan banka tarafından belirlenebileceğinin ifade edildiği, dosyada bulunan KFD talep formu başlıklı belgelerde kullanılacak fona ait bilgiler kısmında taksit sayısı, kar marjı komisyon oranlarının farklılık gösterdiği, kullanılması istenilen kredinin miktarı ve geri ödenme süresine göre komisyonun da değiştiğinin anlaşıldığı, buralarda yazılı komisyon oranlarının yıllık % 1 ile % 2,5 arasında değiştiği, davacıdan alınan komisyonun taraflar arasındaki sözleşme sınırlarında olduğu, davacının kullandığı kredi miktarına göre ödediği komisyon tutarının aşırı yararlanma boyutunda olmadığı, bunun dışında yeniden yapılandırma da olsa davacının TTK 18/2. maddesi hükmüne göre tüm ticari işlemlerinde basiretli bir iş insanı gibi hareket etmek zorunda olduğu, kredi kullanırken ödenen komisyonun belirlenmesinde birçok faktörün etkili olduğu, temel ölçüt olan kredi faiz oranının dahi komisyon oranını etkilediği, bankaların kredi ve faizleri ile komisyonlarla faaliyetlerini sürdürdükleri nazara alındığında bankanın rayiç sınırlar içinde komisyon almasında gabin olmadığı, davacının 12.11.2010 ve 06.08.2014 tarihli beyannameleriyle davalıyı ibra ettiği, ibranın geçerli olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, İlk Derece Mahkemesince davalı bankanın sözleşmede herhangi bir oran belirtilmeyen komisyon tahsili bakımından alınan bilirkişi raporu, bu konuya ilişkin Dairemiz içtihatlarıyla biçimlenmiş uygulamaya uygun bir rapor değilse de davacı şirket tarafından verilmiş olan 06.08.2014 tarihli ibra gerekçesiyle de davanın reddine karar verilmesi nedeniyle bu eksikliğin sonuca etkisi bulunmamasına göre davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...