Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05.07.2017 tarih ve 2015/477 E. – 2017/499 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nce verilen 21.12.2018 tarih ve 2017/1912 E. – 2018/1817 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından duruşmalı, davalı vekili tarafından duruşmasız olarak istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.02.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av…. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı.Tetkik Hakimi Dr. … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının, davalı tarafından davacı aleyhine Ödemiş 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/1442 esas sayılı takip dosyasına dayanak yaptığı iki adet 23.12.2011 ve 28.02.2013 tarihli 15.000,00 Euro bedelli bonolardan dolayı borçlu olmadığını, davacının 2003-2007 yılları arasında davalının zeytinyağı işletmesinde çalıştığını, daha sonra kendi işini kurduğunu, davalının yanında çalışırken bilmediği evraklara imza attığını, muhtemelen davalının kötü niyetle açığa imza attırdığını, sonradan belgenin unsurlarını tamamlatarak bono haline getirdiğini, davacının takibe dayanak bonoları hayatında ilk kez gördüğünü, bono düzenleme tarihinde davalı ile hiç bir ilişkisi bulunmamasına karşın düzenlenen bonoların haksız kazanç elde etmeye matuf olduğunu iddia ederek söz konusu senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu senetlerin bizzat davacı tarafından davalıya olan borcu nedeniyle düzenlendiğini, senede karşı iddianın nitelikli belge ile ispatlaması gerektiğini, HMK’nun 201. maddesi uyarınca tanıkla ispat edemeyeceğini, ayrıca davalı ile davacının 2000 yılından 2009 yılına kadar ortak çalıştıklarını, daha sonra davacının davalının desteği ile yeni bir fabrika kurduğunu ve ortaklığın sona erdiğini, 2009 yılında bu fabrika kurulur iken makinelerin davacı ile davalı tarafından birlikte alındığını, taksitlerinin birlikte ödendiğini ve davalının davacıya 30.000,00 Euro nakit borç para verdiğini, açığa imza söz konusu olmadığını, davacının davalıya olan borcu nedeniyle tanıkların huzurunda senedin imzalanarak verildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, kural olarak dava konusu senetler sebebiyle borçlu olmadığının ispat yükünün davacıda olduğu ve yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, ancak davalının cevap dilekçesi ile davacı ile aralarındaki eskiye dayalı ortaklık ve sonrasındaki alacak-borç ilişkisi sebebiyle senetlerin verildiğini iddia ederek ispat yükünü üzerine aldığı, bu hususu yazılı belge ve delil ile ispat etmek zorunda olduğu, bilirkişi raporuna göre tarafların tacir olmadıkları, yalnızca işletme defteri tuttukları, dava konusu senetler ile varsa ödemelerin mevcut kayıtlardan anlaşılamadığı, bu nedenle davalının alacak-borç ilişkisini ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, kötü niyet tazminatı talebinin kötü niyet ispat edilemediğinden reddine karar vermiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davalının senetleri verdiği borç paraya karşı aldığını belirttiği, ispat yükünün yer değiştirmediği, eldeki davada ispat yükünün kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa yani davacıya ait olduğu, senette ihdas nedeninin bulunmadığı hallerde bononun anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun ve bedelsiz olduğunun davacı tarafça ispat edilmesi gerektiği, bu nedenlerle davalının istinaf talebinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği, varılan sonuca göre davacının kötü niyet tazminatı talebi yönündeki istinaf talebinin de reddi gerektiği, davalının cevap dilekçesinde talep ettiği İİK’nın 72/4 maddesi gereği tazminata hükmedebilmek için de davalı tarafça yapılan takibin tedbiren durdurulmuş olması ve davalının bundan kaynaklanan bir zararının ortaya çıkmış olması gerektiği, mahkemenin 02.06.2015 tarihli tensip tutanağının 7. bendinde belirtilen teminatın davacı tarafça yatırıldığına ve icra takibinin tedbiren durdurulduğuna ilişkin bir bilgi bulunmadığı, bu nedenle davalının tazminat talebi yönünden de bir hüküm kurulmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...