MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.03.2021
Karşı OyVar

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25/05/2017 tarih ve 2016/1033 E. – 2017/373 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 09/05/2019 tarih ve 2017/5359 E. – 2019/1031 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının maliki bulunduğu taşınmaz üzerinde 24/09/2001 tarihinden geçerli olmak üzere 19 yıl süreli müvekkili lehine intifa hakkı tesis edildiğini, bedelinin davalı şirkete ödendiğini, davalının intifa süresince burayı işleteceği düşüncesiyle 22/05/2009 tarihli yatırım destek katılım bedeli faturası karşılığında davalıya KDV dahil 70.330,36 TL ödeme yapıldığını, rekabet kurulu kararları uyarınca bayilik anlaşması ve protokollerin 18/09/2010 tarihini aşan süreler yönünden geçersiz kılındığını ve intifa hakkının bu kapsamda tapuda terkin edildiğini, buna göre intifa bedelinin 18/09/2010 – 24/09/2020 arası döneminin karşılıksız kaldığını, bu döneme denk gelen kısmın denkleştirici adalet ilkesine göre dava tarihi itibariyle hesaplanacak güncelleştirilmiş miktarı karşılığında şimdilik KDV dahil 397.785,86 TL’sinin, yine yatırım bedeli tutarının geçersiz kalan intifa süresine denk gelen kısmının güncelleştirilmiş miktarı karşılığında şimdilik KDV dahil 108.136,28 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının aynı hususlarda daha önce dava açtığını, davanın reddine karar verildiğini, kararın kesinleşmediğini, dava şartı mevcut olmadığından davanın reddi gerektiğini, belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı tarafından daha önce aynı taleplerle dava açıldığı, HMK 114/(I) maddesinde açıkça belirtildiği üzere; “aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” amir hükmü gereğince ve ayrıca kanun maddesinin yorumlanmasında da açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı hukuki korunma sürecini başlatmış olduğu, artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı kalmadığı, ilk açılan davanın sonucunun beklenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, davacı tarafından daha önce aynı konuda İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/1082 esas sayılı dosyasında davalı aleyhine dava açıldığı, yargılama sonunda davanın kısmen kabul edildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nce bozulduğu, bozma sonrası dosyanın İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/54 esasına kaydının yapıldığı ve bu dava sonunda da 28/04/2016 tarihinde erken açılan davanın reddine karar verildiği, işbu kararın da davacı tarafından temyiz edildiğinin görüldüğü, davacı taraf her ne kadar davanın reddine ilişkin hükmü temyiz etmediklerini, sadece vekalet ücretine ilişkin yönden temyiz talebinde bulunduklarını, bu nedenle davanın reddine ilişkin kısmın kesinleştiğini, dolayısıyla derdestlikten söz edilemeyeceğini ileri sürmüş ise de, karar bir bütün olup kararın esasına ilişkin kısmının kesinleştiği, kararın ferilerine ilişkin bir kısmının ise kesinleşmediğini kabul etmek doğru olmadığı, bu itibarla davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...