MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.03.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16.01.2019 tarih ve 2018/241 E. – 2019/36 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine – kabulüne dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 26.09.2019 tarih ve 2019/1237 E- 2019/1100 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.03.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekilleri Av. … ile Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 15.02.2018 vade tarihli senede istinaden davacı şirket aleyhine Diyarbakır 9. İcra Müdürlüğü’nün 2018/4311 takip sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davacı şirketin senet alacaklısıyla herhangi bir ticari faaliyeti olmadığını, senette iddia edildiği üzere alacaklının şirket kayıtlarına geçmiş nakdi bir ödemesi de bulunmadığını, davacı şirkete 23.09.2017 tarihli Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararı ile kayyım atandığını, kayyımın onayı olmadan şirket yönetimi organlarınca bir tasarruf işleminin gerçekleşemeyeceğini, takibe konu senedin kim tarafından ve ne amaçla boş olarak imzalanmışsa davacı şirketi borçlu gösterecek şekilde doldurulduğunu, söz konusu senet üzerinde şirket kaşesi, yetkili imzalar ve şirket unvanı olmadığını, denetim kayyımının onayı ile gerçekleştirilmiş bir şirket tasarrufu olduğunu gösterecek onay belgesi de bulunmadığını, takibe konu senedin davacı şirkete ait olmasının hukuken mümkün olmadığını iddia ederek davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kötü niyetli bir şekilde menfi tespit davası açtığını, davaya konu senedin düzenlenme tarihinin 15.01.2018 olduğunu, kayyımın atandığı tarihin ise 29.09.2017 olduğunu, Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kayyım atanmasına ilişkin kararın 24.01.2018 tarihinde kaldırıldığını, takibe konu bononun ödeme tarihinin ise 15.02.2018 olduğunu, senedin ödeme tarihi itibariyle davacı şirket için denetim kayyımının bulunmadığını, yönetimin tamamen kayyıma bırakılması durumunun söz konusu olmadığını, bu sebeple davacının açtığı davanın haksız ve dürüstlük kuralına aykırı ve kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davacı şirket temsilcisinin 31.10.2018 tarihli beyan dilekçesi ile kabulü olduğu üzere davalıya senet düzenleyerek teslim ettiği, davacının dava konusu senedi teminat senedi olarak verdiği yönündeki iddiasını ispatlayamadığı, davacının senedi boş olarak imzaladığı beyanı ile senedin keşide ve vade tarihlerinin davalı tarafından kendi iradesine uygun doldurulmasına muvafakat etmiş olduğu, buna rağmen dava açmasının ise tacirin çelişkili davranma yasağına aykırılık teşkil ettiği, davacının kendisinin denetim kayyımının onayına sunması gereken işlemleri davalıya yüklemek suretiyle denetim kayyımının onayı olmayan işlemlerin geçersiz olacağı iddialarının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, kaldı ki senedin vade tarihi itibariyle denetim kayyımlığının kaldırıldığı gerekçesiyle davanın ve şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, şirket ünvanı tam olarak yazılmayan ve senet borçlusu şirkete atanan denetim kayyımı tarafından onaylanmayan bonodan dolayı davacı şirketin sorumlu olup olmadığı noktasında toplandığı, dava konusu senet üzerinde keşideci isminin “… Yapı İnş. Mad. Nak.” şeklinde yazıldığı, davacı şirketin ünvanının ise “… Yapı İnşaat Madencilik Nakliye Petrol Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” olduğu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre şirket ünvanının tam ve açık olarak yazılmaması halinde şirketin bonodan dolayı sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, ancak bonoda ismi yazılı olmasa dahi imza sahibinin TTK 678. maddesi gereğince borçtan sorumlu olacağı, öte yandan davacı şirkete Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 23.09.2017 tarih, 2017/3244 D. İş esas sayılı kararı ile denetim kayyımı atandığı, senedin düzenlendiği 15.01.2018 tarihinde kayyımın görevinin devam ettiği, kayyım atanmasına ilişkin mahkeme kararında “… Yapı İnşaat Madencilik Nakliye Petrol Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi”nin yönetim organının karar ve işlemlerinin kayyımın onayına bağlandığı, kayyım onayından geçmeyen işlemlerin hükümsüz kalacağının belirtildiği, dava konusu senedin düzenlenmesinde kayyımın onayı bulunmadığından senedin davacı şirket yönünden geçersiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacı şirketin dava konusu senetten sorumlu olmaması nedeniyle davanın kabulüne, İİK 72/5. maddesinde belirtilen şartlar oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne, davacı … Yapı İnşaat Madencilik Nakliye Petrol Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin takip dayanağı “15.01.2018 tanzim, 15.02.2018 vade tarihli, 6.500.000,00 TL bedelli bono ile girişilen Diyarbakır 9. İcra Müdürlüğü’nün 2018/4311 takip sayılı dosyası ile davalı …’e borçlu olmadığının tespitine, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...