Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03.11.2017 tarih ve 2014/761 E. – 2017/779 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 14.11.2019 tarih ve 2018/1213 E. – 2019/1582 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin İstanbul Merter’de yer alan bitişik 2 parsel üzerine çarşı inşa etmek için bir kısım kat malikleriyle 2011 yılında kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdettiğini, devam eden süreçte 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanunun yürürlüğe girdiğini, anılan Kanun’a göre, Kanun kapsamındaki taşınmazlara yeniden bina yapılabilmesi için kat maliklerin en az üçte ikisinin onayı gerektiğini, bu kapsamda, parsellerden birindeki kat maliklerince karar alındığını ancak diğer parselde karar alınamadığını, bunun sebebinin davalıların faaliyetleri olduğunu zira davalı şirketlerin yetkilisi olan …’nün müvekkilinin projesini taklit ederek kat maliklerine teklif götürdüğünü ve kat maliklerine müvekkiliyle olan sözleşmelerini feshedip kendisiyle sözleşme yapılması için baskı kurduğunu, diğer davalı şahısla birlikte söz konusu taşınmazlardan bedelinin çok üzerinde daire satın aldığını, bunun sonucunda bir takım kat maliklerinin müvekkiliyle olan sözleşmeleri feshedip davalılarla sözleşme yaptığını, davalıların eylemlerinin haksız rekabet niteliğinde olduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespitine, önlenmesine ve maddi ve manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, haksız rekabet hallerinin TTK’nın 55.maddesinde örnek kabilinden sayıldığı ve yasa metninde belirtilen durumlardan birinin de müşterilerle sözleşme yapabilmek için onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek olduğu, bu hükmün kendisine menfaat sağlamak için üçüncü kişiler arasında kurulan sözleşmelere müdahale etmek şeklinde anlaşılması gerektiği, ancak somut olayda olduğu gibi, daha uygun şartlarda sözleşme yaptığını belirterek kişileri sözleşmelerin tarafını değiştirmeye davet etmenin haksız rekabet olarak kabul edilemeyeceği, davalı …’nün yetkilisi olduğu diğer davalı Karbon İnşaat şirketi aracılığıyla bir kısım kat malikine proje teklifi götürüldüğü, tarafların projesinin benzerlik taşımadığı zira taraf projelerinin belli teknik düzeye sahip her mimar tarafından çizilebilecek projelerden olduğu, davalı eylemlerinin haksız rekabet oluşturmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir .
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Haksız rekabet, 6102 sayılı TTK’nın 54 ila 63. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, anılan Kanun’un “Amaç ve İlke “ başlığını taşıyan 54. maddesinde, haksız rekabete ilişkin bu hükümlerin amacının bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olduğu belirtilmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu ve ilke olarak haksız rekabet teşkil ettiği düzenlenmiştir. Kanun koyucu TTK.54’te haksız rekabet hükümlerinin amacını ve genel hükmü ortaya koyduktan sonra, 55. maddede altı bent halinde, oldukça ayrıntılı bir sayımla haksız rekabet hallerini belirlemiştir. Ancak bu sayım sınırlı olmayıp, zikredilen maddede sayılan haller haksız rekabet teşkil eden eylemlerin başlıcaları olarak örnekleme kabilinden belirtilmiştir. 55. maddede haksız rekabet teşkil ettiği özellikle belirtilen bu hallerden ikisi de, aynı maddenin 1/a-1 bendinde düzenlenen, başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek ve aynı maddenin 1/b-1 maddesinde düzenlenen müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek fiilleridir.
TTK 55/1-b-1’de düzenlenen haksız rekabet fiilinin oluşabilmesi için, sözleşenler arasında Borçlar Kanunu hükümlerine uygun olarak kurulmuş ve halen ayakta olan bir sözleşmenin olması gerekmektedir. Ancak bir ön sözleşmenin varlığı halinde bunu ihlale yöneltme de kapsamda görülebilir. Anılan hükümle düzenlenen haksız rekabet halinin oluşabilmesi için aranan bir diğer şart ise, 3. kişinin, sözleşmenin taraflarından birisini onunla bizzat sözleşme yapabilmek için sözleşmeyi ihlale ve sona erdirmeye yöneltmesidir. Piyasada bulunan her aktörün dilediği kişiyle ve dilediği şartlarda sözleşme yapma yetkisine sahip olduğu bir serbest piyasa ortamında sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yönelik her davranışın haksız rekabet teşkil ettiği söylenemeyecek olup, sözleşmeyi ihlale yönelten davranışların belli bir yoğunluğa ulaşması aranacaktır. Örneğin, 3. kişinin sözleşenlerden birisine onunla sözleşme yapmak istediğini ima etmesi veyahut salt teklif götürmesi haksız rekabet teşkil etmeyecekken, sözleşene sözleşmeyi sona erdirmesi için baskı kurmak, diğer tarafla olan sözleşmesini feshetmesi halinde doğabilecek tazminat sorumluluğunu üstleneceğini taahhüt etmek gibi eylemler haksız rekabet teşkil edecektir.
Yapılan açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, davacı şirket İstanbul Merter’de bulunan bitişik 2 parseli tevhit ederek bir çarşı yapmak için proje geliştirmiş ve bu amaçla bir kısım kat malikleriyle 2011 yılında kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdetmiştir. İlerleyen süreçte 6306 sayılı Kanun yürürlüğe girmiş ve söz konusu parsellerde yer alan apartmanlar riskli yapı statüsüne alınarak yıkılmıştır. Anılan Kanuna göre, bu kapsamdaki taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunabilmesi için maliklerin en az üçte iki çoğunluğuyla karar alınması gerekmektedir. Parsellerden birinde kat maliklerinin üçte iki çoğunluğunun davacıyla sözleşme yapılması için karar aldığı ancak diğer parselde bu çoğunluğun sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Davacının söz konusu projeyi yapmak için kat malikleriyle belirtilen şekilde sözleşmeler akdetmesinden sonra, davalıların da aynı parselleri tehvit ederek buraya bir çarşı yapmak için proje geliştirdiği ve bu amaçla kat maliklerini davacıyla olan sözleşmelerini sona erdirip kendisiyle sözleşme yapmaya yöneltmek için bir takım faaliyetlerde bulundukları görülmektedir. Bu kapsamda davalı şirketlerin yetkilisi olan … kat malikleriyle toplantılar yapmış ve dinlenen tanık beyanlarına göre, kat maliklerine davacı şirketin bu projeyi bitiremeyeceğini, bunu ancak kendisinin yapabileceğini, davacının bu projeyi yapmasına izin vermeyeceğini, davacıyla olan sözleşmesini feshedip kendisiyle sözleşme yapmaları gerektiğini belirtmiştir. Bunun yanında, davalı şahıslar, davacıyla 2011 yılında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmış olan … ve …’a hitaben noter aracılığıyla gönderdikleri “Beyan” başlığını taşıyan yazıyla, bu kişilerin davacıyla imzaladıkları kat karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığını bildiklerini ve bu sözleşme nedeniyle doğacak ihtilaflarda tüm sorumluluğu kabul ettiklerini beyan etmişlerdir. Davalıların bu faaliyetleri sonucunda davacıyla sözleşme imzalamış olan bir kısım kat maliklerinin davacıyla olan sözleşmeleri feshedip, davalı Karbon Yapı Ltd. Şti. ile sözleşme imzaladıkları anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince, ihtilafın 6306 sayılı Kanun ile getirilen değişiklik neticesi yaşanan süreçten kaynaklandığı, 2/3 şeklindeki karar nisabı sağlanana kadar tarafların sözleşmeyi tamamladıklarından söz edilemeyeceği, bu aşamaya kadar gerçekleştirilen faaliyetlerin kat maliklerini sözleşme yapmaya ikna etme çabası olarak yorumlanması gerektiği, bu durumun ise ticari hayatın akışına uygun olduğu belirtilmiştir. Ancak davacının her iki parselde de hissesi bulunan kat malikleriyle sözleşme yaptığı, 6306 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden sonra parsellerden birindeki kat maliklerinin 2/3 çoğunluğunun davacıyla sözleşme yapılması hususunda karar aldıkları, davacıyla yapılan sözleşmelerin sözleşmeyi imza eden kat malikleri için bağlayıcı olduğu ve davalıların eylemlerinin davacıyla olan sözleşmelerin sona erdirilmesi amacına yöneldiği hususları hep bir arada gözetildiğinde mahkemenin, henüz geçerli şekilde kurulmuş bir sözleşme bulunmadığından davalıların eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmeyeceği şeklindeki tespiti isabetli bulunmamıştır. Bunun yanında, mahkemece, somut olayda olduğu gibi daha uygun şartlarda sözleşme yapacağını belirterek kişileri sözleşmenin tarafını değiştirmeye davet etmenin haksız rekabet teşkil etmeyeceği sonucuna ulaşılmışsa da, davalılarının yukarıda belirtilen eylemlerinin sözleşmeyi ihlale ve sona erdirmeye yöneltme noktasında belli bir yoğunluğa ulaştığı, salt daha iyi şartlarda sözleşme yapacağını belirtmekten ibaret olmadığı, davalıların, davacı şirketi kötüleyen açıklamalarda bulunarak ve davacıyla olan sözleşmelerin feshi halinde doğabilecek tazminat sorumluluğunu da üstlenerek kat maliklerini sözleşmeyi sona erdirmeye yönelttikleri anlaşıldığından mahkemece varılan bu sonuç da isabetli bulunmamıştır. Bu itibarla, mahkemece, davalıların yukarıda belirtilen eylemlerinin TTK’nın 55/1-a-1 ve 1/1-b-1 maddesinde düzenlenen haksız rekabet fiillerini teşkil ettiği gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararının bozularak kaldırılması gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...