MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.04.2021
Karşı OyYok
Dava Konusu: Cezai şart Sözleşme

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07.12.2017 tarih ve 2015/20 E. – 2017/976 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 10.07.2019 tarih ve 2019/1251 E. – 2019/982 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan protokol ile 5 yıl süreli bayilik ilişkisinin kurulduğunu, davalının bir yıl sonra gönderdiği fesih ihtarı ile protokolü feshettiğini, davalının feshinin haksız olduğunu ileri sürerek protokolün 13.a maddesine göre 500.000 ABD Doları cezai şart ile davalıya verilen 157.179,00 TL mubayaa bedeli ve protokolün vaktinden önce sona ermesi nedeniyle davacının uğradığı şimdilik 10.000,00 TL mahrum kalınan kârın davalıdan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 06.10.2016 tarihli dilekçesi ile kâr mahrumiyeti alacağını 515.624,12 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, feshin haklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının protokolü feshinin haklı bir nedene dayanmadığı, davacının protokolün 13.a maddesine göre 500.000 ABD Doları cezai şart ve uğranılan kâr kaybını talep edebileceği, 500.000 ABD Doları’nın davalının mahvına sebebiyet vermeyeceği kanaatine varıldığı, davacının sözleşmenin kalan süresi için mahrum kaldığı kâr tutarının 515.624,12 TL olduğu hesaplanmış olmakla birlikte yeni bir bayilik ihdas edilmesi bakımından makul sürenin sektörel ve yasal işlemler dikkate alınarak 3 ay olduğunun kabulüyle yapılan hesaplamaya göre davacının talep edebileceği mahrum kalınan kârın 25.355,27 TL olduğu, ayrıca mubayaa bedeline yönelik fatura içeriklerine göre davacı talebinin yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 500.000 ABD Doları ile 157.179,00 TL mubayaa bedelinin ve 25.355,27 TL kâr mahrumiyetinin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davalının istinafa başvurmadığı buna göre protokolün davalı tarafından haksız olarak feshedildiğinin kesinleştiği, davacının istinaf isteğinin reddedilen kâr mahrumiyetine yönelik olduğu, kâr mahrumiyeti süresinin hesabında, öncelikle davacının dava konusu taşınmaz için yeni bir bayilik sözleşmesi yapıp yapmadığı ve yeni bir istasyon kurup kurmadığı tespit edilmeli, yeni bir bayilik ilişkisi kurulmamış ise kâr mahrumiyeti süresinin, fesihten sözleşmenin sonuna kadar olan bölüm için değil, davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makûl süre belirlenerek ve brüt kâr değil net kâr dikkate alınarak hesaplanması gerektiği, somut olayda, sektörel bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi heyetince yapılan inceleme sonucu düzenlenen 24.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda mahrum kalınan kâr alacağına ilişkin olarak, hem sözleşme süresinin sonuna kadar mahrum kalınan kâr, hem de davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makûl süre 3 ay olarak tespit edilip 3 ay için mahrum kalınan kâr hesaplandığı, dava konusu istasyonun bulunduğu bölge (Üsküdar/Harem/Otogar karşısı) de dikkate alındığında davacının objektif kriterlere göre belirlenen bu 3 aylık süre içinde yeni bir bayilik kurabileceği, davacının henüz bir bayilik kurmamış olduğu yönündeki subjektif değerlendirmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteğinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...