Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 03.04.2019 tarih ve 2015/255 E- 2019/285 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 16.07.2020 tarih ve 2019/2214 E- 2020/744 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 10.04.2003 tarihinde sözleşme akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında davacının, davalı şirketin Almanya pazarındaki müşterilerinin siparişleri doğrultusunda tekstil ürünlerinin üretilmesi için Türkiye’deki şirketler ile yapacağı sözleşmelere aracılık etme, üretilen tekstil ürünlerinin kalite kontrolünü yapıp, siparişlere uygunluğunu denetleme, kabulünü yapma, üretilen ürünlerin gümrükleme ve nakliye ile ilgili her türlü işlemlerini yapma ve firmalara yapılacak ön ödeme aşamalarını takip etme görevlerini üstlendiğini ve uzunca bir süre bu görevlerini ifa ettiğini, ancak davalının 2012 yılında, uzun bir süreden beri zaten çalıştıkları Yaman Tekstil ile inhisarî acentelik sözleşmesini ihlal etmek suretiyle sipariş verdiğini, keza aynı şekilde Viva Tekstil ve Akal Tekstil’e sipariş verildiğini, davalı tarafın bu eyleminin sözleşmeye aykırı olması nedeniyle davalı tarafa gönderilen e-mail ile davalı tarafın uyarıldığını ve TTK m.113’e göre bu işlemlerden dolayı da ücret hakları doğduğunu, bu nedenle tahakkuk eden ücretlerinin ödenmesi gerektiğini bildirmelerine rağmen ödenmediğini ve sözleşme ilişkisinin bu şekilde sona erdiğini belirterek, HMK m.107 kapsamında alacak miktarlarının tespiti ve dava tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan tahsili ile denkleştirme tazminatından kaynaklanan alacaklarının tespiti ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin Almanya merkezli, tekstil ürünleri üzerine faaliyet gösteren bir firma olduğunu, tekstil ürünlerinin bir kısmını Türkiye’de faaliyet gösteren firmalardan aldığını ve bunun karşılığında kalite – kontrol, sipariş, sevkiyat denetimleri yapmak üzere Türkiye- Almanya merkezli birçok firmadan münhasır olmayan bir sözleşme ilişkisi içinde olduğunu, bu çerçevede davacı firma ile de 2003 yılından itibaren münhasır olmayan bir sözleşmesi ilişkisi içerisinde ticari faaliyetleri olduğunu, davalının performans ve davranışlarından memnun olunmaması nedeniyle sözleşmeyi 2015 yılında feshettiklerini, davacıya yaptığı işlere karşılık komisyon ücretlerinin ödendiğini, davacı ile Türkiye’de dağıtım, satış ve acentelik benzeri bir ilişkinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derce Mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında akdedilmiş sözleşmenin incelenmesinde, sözleşme ile davacı tarafa yüklenen edimin danışmanlık hizmetleri, uygun binanın kumaşların, aksesuarların, kaynakların seçimi ve yüklenmesi öncesi son kontrolllerin yürütülmesi konularını içerdiği, sözleşmeye göre davacı şirketin hizmetleri için ihraç edilen ürünlerin ihracat değerlerinin %5’ine kadar bir oranla bir bedeli ödeme olarak alabileceği, bu edim yükümü itibariyle sözleşmenin TBK m.502 v.d. maddelerinde düzenlenen vekalet sözleşmesi niteliğinde olduğu ve bu haliyle sözleşmenin 6102 sayılı TTK m.102’de düzenlenen acentelik sözleşmesi niteliğinde olmadığı, davacının sözleşme kapsamıyla subut bulmuş bir alacağının söz konusu olmadığı ve dayanak sözleşme acentelik sözleşmesi niteliğinde olmadığından denkleştirme tazminatının söz konusu olmayacağı gerekçesiyle alacak ve denkleştirme tazminatı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinin karar gerekçelerinin isabetli olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...