Karar Metni
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Gördes Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 23.10.2019 tarih ve 2019/103 E. – 2019/240 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
Davacılar vekili, davacılar aleyhine başlatılan icra takibinin 45.000,00 TL bedelli bonoya dayandırıldığını, söz konusu bononun taraflar arasında araç satışı için teminat senedi olarak imzalandığını, davalının davacı şirket yetkilisine aracı devretme edimini yerine getirmediğini, davacının aracı iade ettiğini, 03.12.2013 tarihinde 31.000,00 TL daha sonra 15.12.2014 tarihinde ise 27.536,74 TL nakit ödeyerek takibe konu tüm bedeli cebri icra altında ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek, bononun iptaline, 31.000,00 TL’nin 03.12.2013 tarihinden, 27.536,74 TL’nin 15.12.2014 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibe konu bononun araç satımına karşılık verildiğini, ödenen kısmın borç miktarından düşüldüğünü, davacının satın aldığı aracı hurda haline getirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; dava konusu aracın sağlam ve eksiksiz geri verilmesi mümkün olmadığından davalının araç için yaptığı gerekli masrafları ve icra takibiyle elde ettiği menfaatleri, geri vermesi gereken araç bedelinden mahsubuyla miktarın 45.000.- TL olarak değerlendirildiği, hal böyle iken davacının nispeten alacağına, davalının da hali hazırda satmış olduğu aracına kavuşmuş olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava, bonodan kaynaklanan istirdat istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 297/2 madde ve fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü düzenlenmiştir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Mahkemece “davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine” şeklinde, hüküm kurulmuş; davacı talebinin ne miktarının kabul ve red edildiği açıklanmamıştır. Bu durumda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterildiği kabul edilemeyeceğinden infaz olanağı bulunmayacak biçimde karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...