Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12.10.2018 tarih ve 2017/611 E- 2018/589 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 18.03.2020 tarih ve 2019/70 E- 2020/392 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirketin elektrik hizmetlerinin özelleştirilmesi maksadı ile 4046 sayılı kanun hükümleri uyarınca kamu tüzel kişiliğinin nevi değiştirmesi sureti ile kurulduğunu, bu kapsamda davacı ile davalı arasında 24.07.2006 tarihinde işletme hakkı devir sözleşmesi (İHDS) aktedildiğini, özelleştirmeye ilişkin sürecin 30/03/2013 tarihinde tamamlandığını, faaliyetlerin davalı tarafından yürütüldüğü İHDS kapsamında Silifke 1. Asliye (İş Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesinin 2004/370 esas sayılı dosyası nedeniyle Mersin 8. İcra Müdürlüğü’nün 2008/3981 sayılı dosyasına yapılan ödemeler yapıldığını bildirmiş, icraya yapılan ödemeler ile dava dosyasına yapılan harç ödemelerinin rücuen tahsilini istemiş, 05.09.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 1.157,80 TL artırarak 234.114,88 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, talebin zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında yapılan hisse devir sözleşmesi hükümleri uyarınca müvekkilinin sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, İHDS öncesi dönemde gerçekleşen trafik kazasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat talepli davanın kabulüne karar verilerek Yargıtay denetiminden geçip kesinleştiği, kararın Mersin 8. İcra Müdürlüğü’nün 2008/3981 sayılı dosyasında takibe konulduğu, davacı tarafından ödeme yapılarak dosyanın infazen kapatıldığı, davacının yaptığı ödemenin İHDS sözleşmesi kapsamında İHDS öncesi döneme ilişkin hukuki ilişkiden kaynaklanması nedeniyle davalı TEDAŞ’a rücu edilebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 228.961,75 TL’nin 15.01.2010 tarihinden itibaren avans faizi ile 1.157,80 TL’nin 05.05.2010 tarihinden itibaren avans faizi ile 3.995,33 TL’nin 06.01.2010 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının yerinde olmadığı ancak başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu edilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı bu nedenle davacı vekilince dava dilekçesinde talep edilmeyen ve hiç dile getirilmeyen 1.157,80 TL’ye yönelik alacak isteminin ıslah ile davaya eklenmesi mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, 232.957,08 TL alacaktan 228.961,75 TL’sinin 15.01.2010, 3.995,33 TL’sinin 06.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ıslah ile artırılan 1.157,80 TL’ye ilişkin talebin usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1-) İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, aşağıda belirtilen hususlar dışında dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalı vekilince ileri sürülen tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Davacı vekilinin katılma yoluyla ileri sürdüğü temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, bölge adliye mahkemesince, ıslahla müddeabihe dahil edilen 1.157,80 TL ödeme bakımından yazılı gerekçeyle usulden ret kararı verilmiştir. Ancak mahkemenin, anılan ödemenin başından beri dava konusu edilmediğine ilişkin tespiti isabetli değildir. Zira işletme faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde gerçekleşen iş kazası sebebiyle davacı aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiş ve davacı anılan kararın icrası kapsamında yaptığı ödemelerin davalıdan tahsili için işbu davayı açmıştır. Davacı yan, dava dilekçesinde anılan davadan ve dava sonucunda verilen kararın icrası kapsamında yaptığı ödemelerden bahsetmiş ve davasını yapılan ödemelerin tam olarak tespit edilmesinden sonra gerekirse ıslah etmek üzere fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açmıştır. Islahla müddeabihe dahil edilen 1.157,80 TL ödeme kararın icrası kapsamında icra dosyasına yapılan bir ödeme olduğuna göre, ıslahla davaya dahil edilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Bu itibarla, mahkemece söz konusu ödeme bakımından da işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 11.934,97 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 07.06.2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Enerji sektöründeki özelleştirmelerin 4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirileceği 4628 sayılı Yasa ile düzenlenmiş, 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile TEDAŞ özelleştirme kapsam ve programına alınmış, davacı şirketinde dahil olduğu 20 şirket, Türkiye’deki dağıtım bölgelerinde dağıtım lisansına sahip olarak 01.03.2005 tarihi itibariyle sermayesinin tamamı TEDAŞ’a ait olmakla birlikte, TEDAŞ’tan ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyete başlamıştır.
TEDAŞ tarafından 20 adet dağıtım şirketi kurulduktan sonra herbiri ile ayrı ayrı 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi imzalanmıştır.
Davacı şirket, tüm hisseleri davalı TEDAŞ’a ait olmak üzere 30.09.2013 tarihine kadar faaliyet göstermiş, bu süreçte özelleştirme işlemleri yürütülmüş, özelleştirmenin tamamlanmasıyla birlikte davacı şirketin hisselerinin tamamı Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş’ne devredilerek 30.09.2013 tarihli hisse satış sözleşmesi akdedilmiştir.
Dava konusu ödeme, davacıya ait hisselerin tamamının kamuya ait olduğu, 04/10/2013 tarihli hisse satış sözleşmesinden önce yapılmıştır.
Özelleştirme aşamasında 30.09.2013 tarihinde Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas mizan kayıtları temel alınarak “devre esas” bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirilmiş olup dava konusu ödeme bilançoda yer almaksızın işlemler ikmal edilmek suretiyle Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş’nin özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir.
Bu halde, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden, davalı TEDAŞ’tan geçmiş döneme ilişkin herhangi bir talepte bulunulamaz.
Keza, 30.09.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” …… şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı …..” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan 30.09.2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir başvuru ve rücu hakkı bulunmadığı” hükmü de davalının sorumluluğunun olmadığını göstermektedir.
Ayrıca, özelleştirme sürecinde, taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin listeler hazırlanarak tesbit tutanakları düzenlenmiş olup, dava konusu ödemeye ilişkin dava ve icra dosyası bu tutanaklarda yer almamaktadır.
Hisselerin tamamının kamuya ait olduğu 30.09.2013 tarihi öncesi, yapılan ödeme nedeniyle davacının (devir öncesi) 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’ne istinaden yine hisselerinin tamamı kamuya ait bulunan davalı TEDAŞ’tan dava konusu alacağı talep etmesi nasıl mümkün değil ise,30.09.2013 tarihli hisse devir sözleşmesi ile tamamen el değiştiren davacının, kendisi tarafından yapılmayan ödemeyi, kesinleşen devre esas bilançolarda yer almaması nedeniyle davalıdan talep etmesi de hukuken mümkün değildir.
Aksi düşüncenin kabulü, davacı yönünden sebepsiz zenginleşme, davalı yönünden ise ikinci kez aynı parayı ödeme sonucu doğuracaktır.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...