Karar Metni
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 30.10.2018 tarih ve 2016/978 E. – 2018/854 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 11.03.2020 tarih ve 2019/318 E. – 2020/350 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davacının Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 02.04.2004 tarihli ve 2004/22 sayılı kararı neticesinde kurulduğunu, özelleştirme kapsamında TEDAŞ’ın mülkiyetindeki dağıtım işletme hakkını İHDS ile devrettiğini, imzalanan sözleşmeye göre sözleşme imzalanması öncesi döneme ilişkin tüm sorumluluğun davalıya ait olduğunu, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü sırada meydana gelen olay nedeniyle Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/845 Esas sayılı dosyasıyla açılan dava sonucu verilen kararın onandığını, Kadıköy 8. İcra Müdürlüğü’ne davacı tarafından 171.021,48 TL ödeme yapıldığını, ödemeden davacının sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek davacı tarafından yapılan 171.021,48 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirket tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas kayıtları esas alınarak devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden geçmiş yıllara ilişkin olarak TEDAŞ’ tan herhangi bir talepte bulunulamayacağını, devre esas bilanço düzenlemesi ile her türlü borç ve alacak işlemlerinin kesinleşmiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamı göre; davacı tarafından söz konusu mahkeme kararının icraya konulması üzerine İstanbul Anadolu 8. icra Dairesi’nin 2010/3831 Esas sayılı dosyasında 03.03.2010 tarihinde 171.021,48 TL yatırıldığı, davacının söz konusu bedeli tarafların arasındaki İHDS’nin 7.4.maddesi gereğince davalıdan ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte isteyebileceği, bu çerçevede davacının davasının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 171.021,48 TL’nin 03.03.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı TEDAŞ’ın usulüne uygun olarak ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin incelenmesi gerektiği, 6101 sayılı Kanunun 5/1. maddesine göre ödeme iddiası tarihi olan 01.03.2010 tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 66. maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu, TBK’nın 6098 sayılı TBK’nın 82. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi uygulanamayacağı, bu durumda da 818 sayılı BK’ nın 66. maddesine göre dayanak ilama istinaden davacı tarafından 26.09.2008 tarihinde 33.148,88 TL’lik ödemenin o tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 66. maddesi uyarınca dava zamanaşımı süresinin 1 yıl olduğu, bu durumda da 26.09.2008 ödeme tarihi ile işbu davanın açıldığı 29.12.2016 tarihi arasında zamanaşımı süresi dolduğu, davalı TEDAŞ’ın usulüne uygun zamanaşımı def’i nedeniyle HMK’nın 142. maddesi gereğince ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra tahkikata başlamadan önce zamanaşımı def’inin incelenerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken tahkikat aşamasına geçilerek esas yönden yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/(1)-b-2.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde, yer yer, bir başka uyuşmazlığa ilişkin verilen karardan alıntılara rastlanılmış ise de, bu husus esasa etkili olmayıp maddi hataya dayalı olmakla bozmayı gerektirmemiştir.
2-Dava, işletme hakkı devir sözleşmesi ve hisse satış sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ile arasında 24.07.2006 tarihinde akdedilen İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığını, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü sırada meydana gelen olay nedeniyle Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2005/845 Esas, 2009/368 Karar sayılı ilamıyla tazminata hükmedilip verilen kararın onandığını, ilamın takibe konulması sonucu tazminatın ferileri ile birlikte kendisi tarafından ödendiğini, hakkının sözleşmeden doğduğunu ileri sürmüş olup, açıkça sözleşme ilişkisine dayanmıştır.
Bu durum karşısında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi ve anılan sözleşmedeki rücu hükümleri çerçevesinde ele alınması ve zamanaşımı def’inin de buna göre 6098 sayılı TBK’nın 146. (mülga 818 sayılı Kanun 125.) maddesi uyarınca değerlendirilip işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile somut olaya uygun düşmeyen mevzuat hükümleri çerçevesinde yazılı gerekçe ile davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 08.06.2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Enerji sektöründeki özelleştirmelerin 4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirileceği 4628 sayılı Yasa ile düzenlenmiş, 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile TEDAŞ özelleştirme kapsam ve programına alınmış, davacı şirketinde dahil olduğu 20 şirket, Türkiyedeki dağıtım bölgelerinde dağıtım lisansına sahip olarak 01.03.2005 tarihi itibariyle sermayesinin tamamı TEDAŞ’a ait olmakla birlikte, TEDAŞ’tan ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyete başlamıştır.
TEDAŞ tarafından 20 adet dağıtım şirketi kurulduktan sonra herbiri ile ayrı ayrı 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi imzalanmıştır.
Davacı şirket, tüm hisseleri davalı TEDAŞ’a ait olmak üzere 31.07.2013 tarihine kadar faaliyet göstermiş, bu süreçte özelleştirme işlemleri yürütülmüş, özelleştirmenin tamamlanmasıyla birlikte davacı şirketin hisselerinin tamamı AYEDAŞ’a devredilerek 31.07.2013 tarihli hisse satış sözleşmesi akdedilmiştir.
Dava konusu ödeme, davacıya ait hisselerin tamamının kamuya ait olduğu, 31.07.2013 tarihli hisse satış sözleşmesinden önce yapılmıştır.
Özelleştirme aşamasında AYEDAŞ tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas mizan kayıtları temel alınarak “devre esas” bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirilmiş olup dava konusu ödeme bilançoda yer almaksızın işlemler ikmal edilmek suretiyle AYEDAŞ özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir.
Bu halde, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden, davalı TEDAŞ’tan geçmiş döneme ilişkin herhangi bir talepte bulunulamaz.
Keza, 31.07.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” …… şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı …..” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan 31.07.2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve TEDAŞ’ı ilzam edecek hiçbir başvuru ve rücu hakkı bulunmadığı” hükmü de davalının sorumluluğunun olmadığını göstermektedir.
Ayrıca, özelleştirme sürecinde, taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin listeler hazırlanarak tesbit tutanakları düzenlenmiş olup, dava konusu ödemeye ilişkin dava ve icra dosyası bu tutanaklarda yer almamaktadır.
Hisselerin tamamının kamuya ait olduğu 31.07.2013 tarihi öncesi yapılan ödeme nedeniyle davacının (devir öncesi) 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’ne istinaden yine hisselerinin tamamı kamuya ait bulunan davalı TEDAŞ’tan dava konusu alacağı talep etmesi nasıl mümkün değil ise, 31.07.2013 tarihli hisse devir sözleşmesi ile tamamen el değiştiren davacının, kendisi tarafından yapılmayan ödemeyi, kesinleşen devre esas bilançolarda yer almaması nedeniyle davalıdan talep etmesi de hukuken mümkün değildir.
Aksi düşüncenin kabulü, davacı yönünden sebepsiz zenginleşme, davalı yönünden ise ikinci kez aynı parayı ödeme sonucu doğuracaktır.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...