MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.11.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce bozmaya uyularak davanın reddine dair verilen 24.06.2020 tarih ve 2020/358 E. – 2020/1120 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının davalının bayisi olarak çalıştığı süreçte davalıya 27.05.2011 tarihli 120.000,00 TL tutarlı teminat mektubu verildiğini, davacıya ait istasyonun mülkiyeti Sultanbeyli Belediye Başkanlığı tarafından yapılan ihale sonucunda el değiştirdiğinden taşınmazın tahliyesinin talep edildiğini, davalı şirket ile yapılan görüşme sonucunda bayilik sözleşmesinin fesih edildiğini 11.12.2014 tarihli ihtarname ile teminat mektubunun iadesi talep edildiği halde iade edilmediğini belirterek, davalıda bulunan 120.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile teminat mektup tutarının nakde çevrildiği gerekçesiyle bu tarihten itibaren ticari temerrüt faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşme gereği teminat mektubunun gerek cari dönemde, gerekse sözleşmenin feshini müteakip dönemde davalının olası zarar ve alacaklarının teminat altına alınmasına karşılık olarak verildiğini, davalının davacıya teslim ettiği envanter bedellerinin sözleşmenin feshinden sonra ödenmediğini, teminat mektubunun iade edilmemesinde hukuka aykırılık olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının elinde bulundurduğu teminat mektubunu nakde çevirdiği, bu tarihten sonra davalının davacıya fatura ettiği 13.893,00 TL tutarındaki hizmet faturasının davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davacı tarafından faturanın iade edilmiş olmasının faturanın kapatıldığı anlamını taşımayacağı, davacı tarafından düzenlenen iade faturasının davalı kayıtlarına alınmamış olduğu, bu tutarın teminat bedelinden mahsup edilmesi gerektiği, davalının yatırım bedel tutarına ilişkin 26.102,80 TL’lik talebinin ise davacı tarafından 04.08.2014 tarihli ihtarname ile tahliyenin zorunlu olduğu, ariyetlerin bayiden teslim alınmasının istendiği halde davalının bu malları almaması nedeniyle davalının bu talebinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davacı taraf sözleşmenin sona ermesi nedeniyle çektiği ihtarla davalıdan istasyonda bulunan malzemelerini almasını istediği, bayilik sözleşmesinin 24. maddesinde malların teslimine ilişkin düzenleme bulunduğu ancak söz konusu istasyonun bulunduğu taşınmaz mülkiyetinin el değiştirmesi sonucu artık davacının bu taşınmazda faaliyette bulunma imkanının kalmadığı ve davacının, davalıya malzemeleri gelip alması konusunda ihtar çektiği bu nedenle, sözleşmenin ilgili maddesinin davada uygulanamayacağı, davalı tarafından düzenlenen 13.893,00 TL’lik faturanın davacı kayıtlarında yer aldığı ve davacı tacir olup kendi kayıtlarının kendi aleyhine her halükarda delil niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK 353/1-b-3 maddesi gereğince, İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/273 E. – 2016/746 K.sayılı 26.10.2016 tarihli hükmünün kaldırılmasına, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile; davalı tarafından paraya çevrilen teminat mektubundan kalan 106.107,00 TL’nin paraya çevrildiği 15.05.2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi olan 24/06/2020 itibariyle Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının kesinlik sınırı 72.070,00 TL olup bu meblağın altında kalan hükümlerin 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. bendi uyarınca kesin nitelikte olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince davacı talebinin 13.893,00 TL’lik kısmının reddedildiği ve anılan kısımın temyiz sınırı altında kaldığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, nakde çevirilen teminat mektubu bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamında davalının 120.000,00 TL tutarında teminat mektubunun 80.000,00 TL’sinin iadesi için mahkemeden tevdi mahalli talep ettiği, bu yönden anılan miktar bakımından ihtilaf bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bunun dışında davalının tahsil ettiği 26.102,80 TL için taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve davacının yaptığı 04.08.2014 tarihli ihtar gerekçe gösterilerek, iadesi gerektiğine hükmedilmiştir. Ancak dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 106/1 hükmü gereğince, yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur. Alacaklının temerrüde düşmesi halinde ise aynı Kanunun 107. maddesi gereğince borçlu, ancak hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Bu durumda, alacaklının temerrüdü için öncelikle anılan 106. maddeye uygun ihtar gerekli olup, somut olayda yapılan ihtarın bahsekonu şartları taşımadığı ve borçlu davacının, anılan 107. madde anlamında tevdi mahalli talebinde de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle 26.102,80 TL’lik yatırım kalemi bakımından davacının borcundan kurtulduğu ve davalıdan tahsili gerektiği kabulü doğru olmamıştır.
3- Ayrıca, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen son kararda, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş olmasına rağmen, tarafların istinaf istemlerinin tamamen reddi hususu karar içerisinde çelişki oluşturmuştur. Bu nedenle, yararına inceleme yapılan tarafın istinaf isteminin kısmen ya da tamamen kabulü üzerine ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulabileceği gözetilmeden hüküm verilmesi doğru olmamış, kararın anılan nedenle re’sen bozulması gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...