Karar Metni
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28.03.2018 tarih ve 2014/585 E. – 2018/387 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine dair Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nce verilen 17.06.2019 tarih ve 2018/1125 E. – 2019/672 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 23.11.2021 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılar vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi….. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 26/06/2012 tarihinde yapılan şirket genel kurulunda 1800 kabul oyuna karşılık, 1750 ret oyu kullanıldığı halde oy çokluğuyla “Yönetim Kurulu”nun sulh ve ibrasının kabul edildiğini, bu ibranın TTY’nın 310. maddesinde sözü edilen sulh ve ibra kararının 372 ve 378/1 maddesinde belirtilen yeter sayılara uygun biçimde alınmadığını, toplantıya bütün pay sahiplerinin katıldığını, ancak bu karara şirket esas sermayesinin %35’ini temsil edenlerin (teknik anlamda azınlık) olumsuz oy verdiğini, bu nedenle sulh ve ibra kararının, kalan paydaşların tümünün olumlu oy vermesi halinde bile gerçekleşmemiş olacağını, şirket genel kuruluna sunulan bilançoda giderlerin fazla gösterilerek genel kurulun yanıltıldığını, şirketin sermaye arttırımına gitmesinin de hiçbir gerekçesi olmadığını, ayrıca davalı şirketin genel kurulun 8. maddesinde TTK’nın 334. ve 335. maddelerinde yazılı rekabet yasağının kaldırılması teklifine davacıların muhalefet ederek tutanağa şerh koyduklarını, buna rağmen oy çokluğuyla TTK’nın 334. ve 335. maddelerindeki şirketle rekabet yapma yasağının kaldırılmasının “Yönetim Kurulu”nun yazılı iznine bağlandığını, ancak Yönetim Kurulu Üyeleri …… ve CMZ Madencilik adı altında bir Anonim Şirket kurarak ve kendi adlarına yürüterek şirketle açıkça rekabet edeceklerini belirttiklerini, TTK’nın 547. maddesine göre müdür olan ortak…..ın, CMZ A.Ş.’nin de ortağı olduğuna göre davacıların muvafakatı olmadan şirketin maden işletme dalında ne kendi ne de başkası hesabına iş göremeyeceğini ileri sürerek, davalı şirketin 26/06/2012 tarihli genel kurulunun 4. maddesinin (Yönetim Kurulunun Sulh ve İbrasının), 7. maddesindeki sermaye arttırımı kararının ve 8. maddesindeki TTK’nın 334. ve 335. maddelerindeki rekabet yasağının kaldırılmasına dair kararların iptaline ve iflas etmekte olan davalı şirketin bilançoda mali durumunun karlı gösterilerek genel kurulun yanıltılmış olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin 26/06/2012 tarihli genel kurulunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, öncelikle davacı …’ın şirket ortağı olmaması sebebiyle bu davacı yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, pay sahipleri olan davacıların şirketin muhtemel zararını karşılamak üzere davada teminat göstermesi gerektiğini, davacıların kötü niyetli davrandığını, TTK’nın 381. maddesinde belirtilen iptal şartlarının oluşmadığını, sermaye arttırımının şirketin önemli gelir kaynaklarından biri olup kötü niyetle yapılmadığını, rekabet yasağının kanuni ölçütlere göre kaldırıldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, genel kurulda alınan kararların kanunda öngörülen nisaplara uygun olarak alındığı, davacılar tarafından genel kurulun yanıltılmış olduğunun da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı anonim şirket genel kurulunda alınan kararların iptali işlemine ilişkindir.
Pay sahipliği sıfatı iptal davasının dinlenebilmesi koşulu olup, davacı pay sahibi sıfatını davanın sonuna kadar devam ettirmek ve kesin hükümle sonuçlanmasına kadar davanın her aşamasında korumak zorundadır. Dava konusu genel kurul tutanağına ekli hazirun cetveline göre davacı … davalı şirkette ortak olmayıp, mahkemece bu hususun resen gözetilerek anılan davacı yönünden davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözden kaçırılması doğru olmamıştır.
Genel kurul toplantısının yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesi, genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Buna göre, iptal davası açılabilmesi için olumsuz oy kullanılması tek başına yeterli olmayıp, ayrıca karşı oy kullanan ortağın oylamadan sonra muhalefetini tutanağa geçirmesi veya bu hususta ayrı bir dilekçe vermesi dava şartıdır.
Dava konusu 26.06.2012 tarihli genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinde, genel kurul toplantısına katılan davacıların iptali talep edilen kararlarda usulüne uygun muhalefet şerhini tutanağa yazdırmadıkları gibi dilekçe ile muhalefetlerini bildirmedikleri de anlaşılmıştır. Her ne kadar kararların bazılarında oylamadan önce muhalefet dilekçesinin divana sunulduğu yazılmış ise de, bunun daha karar alınmadan önce karşı
çıkma şeklinde olduğu, karara karşı peşin muhalefette bulunulduğu, bu şekildeki muhalefetin öneriye karşı çıkma mahiyetinde olup, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkmanın, muhalefetin bulunmadığı, bu durumda iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” koşulunun yerine getirilmediği açıktır. (bkz. Dairemizin 2015/6729 E. – 2016/3366 K., 2019/2841 E. – 6994 K., 2018/2156 E.- 2019/4580 K., 2010/5250 E. – 2012/4756 K. sayılı ilamları)
Bu itibarla, davacı … hakkındaki davanın aktif husumet yokluğundan, diğer davacılar yönünden ise muhalefet şerhi bulunmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün resen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...