MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2021 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.11.2021
Karşı OyVar

Karar Metni

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20.12.2012 tarih ve 2010/169 E. – 2012/473 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla,
dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı… tarafından davacıya yönelik iki adet kambiyo senedine dayalı takip başlatıldığını, ancak takibe konu iki adet bonoda, TTK 321 maddesi gereğince temsile yetkili iki kişinin imzasının olmadığını, davalı …’un tek başına davacı şirket adına bonoyu imzalayamayacağını, buna ilişkin özel yetkisinin olmadığını, ayrıca temsilcinin kendisiyle sözleşme yapma yasağına aykırı davranıldığını, ticari kayıtlarında böyle bir işlemin bulunmadığını, davalı … ile … arasında yapılan 15.01.2008 tarihli sözleşmenin davalı …’un şahsi işiyle ilgili olduğunu, davacı şirketle bir ilgisinin olmadığını, bonolarda davacı şirketin kaşesinin de bulunmadığını, bu nedenle davacı şirketin Antalya 7. İcra Müdürlüğü’nün 2009/3758 esas sayılı takip dosyası ve takip dosyasına konu bonolardan ve sözleşmeden kaynaklanan borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …, davalı …’un çek borçlusu olduğunu, bu kişiyle aynı tarafta olmasının usulen mümkün olmadığını, ayrıca takibe konu iki adet bonoyu …’un davacı şirketin yönetim kurulu başkanlığı yaptığı zamanda yetkili olarak imzaladığını, davalı …’nin bu yetkisinin esas sözleşmede bulunduğunu, şirketin faaliyetlerinden kaynaklanan borçlara ilişkin olarak bu bonoların verildiğini, hatta 18.000 TL’sinin de ödendiğini, bonoların geçerli olduğu ve illeten mücerret olduğunu, davalı …’un borçlarının teminatı olmak üzere, babasının evi üzerine ipotek konulduğunu, kendisinin bu taşınmazı satın almak için Ankara 18 İcra Müdürlüğü’nün 2006/1023 esas sayılı takip dosyasındaki …’un borcunu temlik aldığını ve borcu ödeyerek alacaklı bankanın yerine halef olduğunu, ancak Sezai’nin bu taşınmazı 3. kişiye sattığını, bu nedenle evin borcu için ödenen para nedeniyle takip konusu bonoların verildiğini, bonoların verilmesi ile Sezai ile yapılan anlaşma gereği, banka yerine devraldığı alacak hakkını şirkete devrettiğini, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini belirterek davanın reddi ile %40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı …, cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davaya konu her iki bonoda davalı …’un kendi adına ve davacı şirketi temsilen atmış olduğu imzaların bulunduğu, bono tanzim tarihi olan 15.01.2008 tarihinde …’un şirketi tek başına temsile yetkili olduğu ve bonoların geçerli olduğu, şirket temsilcisinin şahsen ve temsil ettiği şirketi borçlu gösteren bono düzenlemesinde yasal bir engel bulunmadığı, davada ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu ve bonoların geçerli olduğu, ayrıca tedbir kararının infaz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine, davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, iki adet bono nedeniyle davacı şirketin borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dava konusu senetlerin, davalı … tarafından davalı … lehine düzenlendiği tarihte davalı …’nin asıl borçlu, keşidecinin yetkilisi olduğu şirketin avalist olarak gösterildiği, son hamilin ise davalı… olduğu bonolardır. Davalı …, aval ve keşide tarihinde şirketi temsile yetkili ise de, kendisinin keşideci olduğu bonolarda, davacı şirketi avalist olarak göstermesi, davacı şirket yönünden temsil yetkisinin kötüye kullanılması olup, bu nedenle aval işlemi geçersiz olmakla, davacı şirketin dava konusu bonolardan dolayı borçlu olmadığı anlaşılmaktadır.
Temsilcinin izinsiz olarak yaptığı işlem sakat bir işlemdir. Bu işlem temsil olunanı bağlamaz. Özenli bir temsilci, iyiniyet ve sadakat borcu gereği, temsil ettiği şirketin çıkarına aykırı olarak bir işlem yaparsa bu işlem kural olarak temsil görevinin dışında kalır ( Doç. Dr. Erol Ulusoy, Anonim Şirketlerde Şirketle İşlem Yapma Yasağı ve Çifte Temsil, Ankara, 2005, S: 67-78-228 ). Bu nedenle mahkemece, davalı … ve davalı …’a yönelik davaların, davalı keşidecinin, dava konusu bonoları, şirket yetkilisi olduğu dönemde keşide etmesi ve şirket adına attığı aval imzasının, TTK 626. ve 629. maddeleri çerçevesinde müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmayacak şekilde yetkinin kötüye kullanılması üzerinde durulup, temsilciye verilmiş bir iznin olup olmadığı hususu da değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı…’ye yönelik açılan davanın ise, bu davalının bonoların son hamili olduğu ve TTK’nın 778. maddesi yollamasıyla, aynı Kanun’un 687. maddesinde hükmolunan, hamilin bonoları iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmesi durumunun mevcut olup olmadığının irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...