MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2021 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.12.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 24.12.2019 tarih ve 2015/245 E. – 2019/675 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi uyarınca davacının davalıya ait malların satışını yaptığını, davalının sözleşme hükümlerine aykırı biçimde sözleşmeyi feshederek mal teslimini durdurduğunu, davalının, sözleşme hükümlerine göre üç ay önceden fesih ihbarı yapması gerekirken, ihbarda bulunmadan akdin feshetmesi sonucunda 22.08.2011 ile 22.11.2011 tarihleri arasında davacının 181.681,50 TL kazanç kaybı oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin 23.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yargılama sırasında bilirkişi raporuyla saptanan 181.681,50 TL’lik kazanç kaybı tutarı gözetilerek davacı vekili tarafından 171.681,50 TL tutarında harç ikmali yapılmıştır.
Asıl davada davalı vekili, davacının sözleşmeye aykırı şekilde yetkili bulunduğu alan dışında satışlar gerçekleştirmesi nedeniyle uyarıldığını, ancak sonuç alınamaması üzerine bayilik sözleşmesinin haklı nedenle davalı tarafından feshedildiğini, davacının, mal gönderilmediği yönündeki iddiasının mesnetsiz olduğunu, esasen davacının mal siparişi yapmadığını, kendi kusurlu eylemi nedeniyle herhangi bir hak talep edemeyeceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 2009 yılının Ocak ayından, davalının haksız olarak sözleşmeyi feshettiği tarih olan 22.08.2011 tarihine kadar devam ettiğini, davacının sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, zengin ticaret hacmi ve müşteri portföyü oluşturduğunu, bu davanın konusunun denkleştirme bedeli müşteri portföy bedeli olduğunu, müşteri çevresinin oluşmasında davalının katkı ve masrafının olmadığını, davacının yıllık ortalama net kazancının 984.056,25 TL olduğunu, davalının haksız fesih nedeniyle bu kazancı cebine attığını, davacı tarafından denkleştirme bedelinin tahsili için çekilen 24.12.2012 tarihli ihtarnameden sonuç alınamadığını ileri sürerek, şimdilik 30.000.- TL denkleştirme bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 09/05/20116 tarihinde ıslahla talebini 597.231.- TL artırarak toplamda 627.231.- TL’ye çıkartmıştır.
Birleşen davada davalı vekili, denkleştirme bedelinin istenebilmesi için, taraflar arasında acentelik ilişkisinin oluşması gerektiğini, davacı ile davalı arasında acentelik değil, bayilik sözleşmesi akdedildiğini, davacının da dava dilekçesinde taraflar arasında bayilik ilişkisinin var olduğunu ikrar ettiğini belirterek, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, 26/09/2017 tarihli bilirkişi raporuyla, davacının muavin kayıtlarında “BURDA” markalı firmaya ait faturaların da bulunduğu bunların kazanç kaybı hesabında dikkate alınamayacağı, bozma ilamına göre giderlerin düşülmesi suretiyle yapılan hesaplama sonucunda davacının kazanç kaybından bahsedilemeyeceği, denkleştirme tazminatı bakımından ise önceki müşteri portföyünün belirlenmesi halinde hesaplama yapılacağının belirtildiği, davacı vekiline 27/03/2018 tarihli duruşmada müşteri portföyüne ilişkin belgeleri sunmak üzere süre verildiği, davacı vekili tarafından sunulan belgeler dikkate alınmak üzere denkleştirme tazminatının hesabı için ek rapor tanziminin istenildiği, 26/09/2017 tarihli ön raporda eksik olduğu belirtilen belgeleri sunmak üzere 02/07/2019 tarihinde taraf vekillerine yeniden ihtaratlı süre verildiği, bu süre sonunda davalıya ait muavin kayıtların sunulduğu, ancak davacı tarafından dosyaya bir belge sunulmadığı, denkleştirme tazminatının hesaplanabilmesi için davacının önceki müşteri portföyüne ilişkin belgelerin, dosyaya ispat yükü kendi üzerinde olan davacı tarafından sunulması gerektiği, kesin ve ihtarlı süreye rağmen belgelerin sunulmadığı, mevcut duruma göre de denkleştirme tazminatının hesaplanmasının mümkün olmadığı, ek rapor alınması için yazılan talimat da bu sebeple iade edildiği, davacının kazanç kaybı ve denkleştirme tazminatı talepleri ispatlanamadığından asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekilinin asıl davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemece bozmadan sonra alınan 18.01.2016 tarihli bilirkişi ek raporunda davacının net kazanç kaybı 175.915 TL olarak hesaplanmış, bu rapora itiraz edilmesi üzerine yeni bir bilirkişi heyetinden alınan 26.09.2017 tarihli raporda davacının net kazanç kaybının eksi değer olarak tespit edildiği bildirilmiştir. Mahkemece iki ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmış olup, söz konusu raporlar yeterli gerekçe içermediği gibi birbirleri ile de çelişkilidir. Mahkemece bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeksizin ve ikinci raporun hükme esas alınma sebebi gösterilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalı taraf süresinde fesih ihbarında bulunamayarak sözleşmeyi haksız feshettiğinden, davacının üç aylık süre için net kazanç kaybının hesaplanması gerekmektedir. Mahkemece yapılacak iş, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak, davacının üç aylık süre için toplam brüt kazancı ve toplam gideri tespit edilerek, taraflar arasındaki sözleşmeye göre, davacı bayiinin, davalı şirkete ait ürünlerin satışından elde ettiği ortalama brüt kazancı bulunup, davacının toplam giderleri içinde, davalı şirkete ait ürünlerin satışı için yapılan harcama gideri kıstelyevm olarak hesaplattırılarak, bulunan gider düşüldükten sonra, davacının net kazanç kaybı hesaplattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve çelişkili yetersiz rapora dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış ve bu sebeple asıl davaya ilişkin kararın bozulması gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Birleşen dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle uğranılan müşteri (denkleştirme) tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Sonradan yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde denkleştirme tazminatı düzenlenmiş olup anılan maddenin 5. fıkrası “Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde de uygulanır.” hükmü yer almakta ise de 6769 sayılı eTTK döneminde benzer yönde hüküm bulunmadığından ve bu sebeple davacı bayii denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğinden davanın reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddedilmesi yerinde değilse de, karar yukarıda açıklanan gerekçe nedeniyle sonucu itibariyle doğru bulunduğundan davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile HUMK’nın 438. maddesinin son fıkrası uyarınca kararın gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...