MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2020 / ****
Karar No 2021 / ****
Karar Tarihi **.12.2021
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18.04.2018 tarih ve 2016/1251 E- 2018/405 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 05.02.2020 tarih ve 2018/1516 E- 2020/95 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ve davalının arasında 24.04.2014 tarihli otogaz bayilik sözleşmesinin ve ürün alım taahhüdünün imzalandığını, buna göre davalının anlaşmanın yürürlüğü süresince 4.176 ton otogaz almayı, eksik kalan ton üzerinden 20 USD tutarında kâr mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak 728 ton ürün alımında bulunduğunu, eksik alınan 3.448 ton ürün için 68.955 USD kâr kaybı borcunun doğduğunu iddia ederek, kâr mahrumiyeti alacağının fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1.000 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tarafların arasındaki sözleşmenin feshine ilişkin bir delilin bulunmadığını, kâr mahrumiyetinin yıllık alım miktarlarındaki farka göre hesaplanmasının gerektiğini, davacının davalıya ihtar ve bildirimde bulunmadan mal tedarikine devam ettiğini, bu nedenle kâr mahrumiyetinin istenemeyeceğini, sözleşmenin sona ermemiş olması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamanın sonucunda, uyuşmazlığın 24.04.2014 tarihli Otogaz Bayilik Sözleşmesinden kaynaklanan kâr mahrumiyeti alacağına ilişkin olduğu, sözleşmenin 12. maddesinde, sözleşmenin süresinin istasyonun fiilen satışa başlamasından itibaren 5 yıl olduğunun belirtildiği, sözleşmenin 15. maddesinde ise sözleşmenin feshinin sonuçlarının düzenlendiği, buna göre kâr kaybının sözleşmenin fesih edilmesi halinde talep edileceği hususunun açıkça belirtildiği, dava tarihi itibari ile sözleşmenin süresinin henüz dolmadığı ve fesih edilmediği, tarafların bu yönde de bir iddiasının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu sonucunda, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 24.04.2014 tarihli olduğu, ancak ilk faturanın 28.05.2014 tarihli olduğu, dava konusu sözleşmenin ilk alımdan itibaren 5 yıl süreli olarak imzalandığı, bu tarihten dava tarihine kadar üç dönem geçtiği, ilk dönem için davacının ihtirazi kayıt koymadan davalıya ifada bulunmaya devam ettiği, davanın ise üçüncü dönem sona ermeden açıldığı, bu nedenle davacıya yalnızca ikinci döneme ilişkin kâr mahrumiyetinin hesaplanarak verilmesi gerekeceği, buna göre, taahhüt edilen yıllık 1.044 kg ile alınan toplam 117.637 kg arasındaki farkın 926.363 kg olduğu, bu farkın 20 USD ile çarpımı sonucunda 18.527,26 USD cezai şart alacağının hesaplandığı, ancak davacının talebi ile bağlı kalınarak 1.000 USD alacağa hükmedilmesinin gerektiği belirtilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda, taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile 1.000,00 USD alacağın, dava tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte, tahsil tarihindeki TCMB efektif satış kuru TL karşılığının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesine ek olarak akdedilen ürün alım taahhütnamesinin g bendinde, davacının eksik alıma dayalı cezai şart alacağını yıl sonunda veya toplam olarak sözleşme süresinin sonunda isteyebileceği belirlenmiştir. Bu durumda TBK’nın 179/2 maddesine göre, bu cezai şart alacağının istenmesi bakımından artık ihtirazi kayda gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalının ilk akaryakıtı alım tarihi olarak kabul edilen 28.05.2014 tarihinden, dava tarihine kadar tamamlanmış birer yıllık süreler göz önünde bulundurularak hesaplanacak cezai şart alacağına hükmedilmesi gerekmekteyken, yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...