Karar Metni
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
BİRLEŞEN DAVA : TRABZON ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2016/282 ESAS
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06.02.2018 tarih ve 2015/621 E- 2018/69 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin ayrı ayrı esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nce verilen 16.05.2018 tarih ve 2018/547 E- 2018/697 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dr. … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, davacı şirket ile davalı şirket arasında tanzim olunan 12.09.2013 tarihli “Hazır Beton Alım-Satım Sözleşmesi” uyarınca davalı şirketin, Trabzon İli, Yalıncak Köyü, 122 ada, 88 parsel sayılı arazi üzerine yapılan Ramada Plaza Trabzon Hotel & Spa inşaatında kullanılacak TS EN 206-1 standardına uygun hazır betonu davacı şirkete teslim etme mükellefiyeti altına girdiğini, inşaat statik projesinin C30 cinsi betona göre hazırlanmış olması nedeniyle tarafların sözleşmenin 3. maddesinde, inşaata ağırlıklı olarak kullanılacak beton cinsinin C30 olması konusunda mutabık kaldığını, inşaatın denetimini üstlenen Trabzon Teknik Yapı Denetim Ltd. Şti.’nin inşaatta yaptığı olağan denetimlerde, kullanılan betonun 7 ve 28 günlük değerlerinin C30 seviyesinde olmadığını tespit ettiğini, bu konuda farklı tarihlerde 40 ayrı rapor düzenlendiğini, düzenlenen raporların tamamının ivedi şekilde davalı şirkete iletilerek sözleşmeye aykırılıkların düzeltilmesinin talep edildiğini, ancak davalı şirketin bu konuda hiçbir girişimde bulunmadığını, bu kapsamda sözleşmenin 7.3 maddesi uyarınca aykırılıkların giderilmesinin davacı şirket üzerine kaldığını, inşaat C30 cinsi betona göre projelendirildiğinden betonun C30 değeri taşımadığının tespiti üzerine yeni bir statik proje hazırlatılması ve inşaatın bir bölümünün can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla sağlamlaştırılması gerektiğini, gerekli sağlamlaştırmanın yapıldığını iddia ederek davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranışı sebebiyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 202.968,97 TL’nin işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davacı şirketin açmış olduğu davanın tamamen kötü niyetli olduğunu, davacının aldığı betonlardan dolayı davalı şirkete ödemediği 214.000,00 TL tutarında borcunun bulunduğunu, davalı tarafından davacı aleyhine 01.12.2015 tarihinde Trabzon 4. İcra Müdürlüğü’nün 2015/104015 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, iş bu davanın tamamen anılan borçtan kurtulmak için açıldığını, davacı şirketin dava dilekçesinde bahsettiği zararın ne olduğunun anlaşılamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, davalı şirketin davacı şirketten aldığı ve kullandığı betonlardan dolayı ödemediği sekiz adet faturadan kaynaklanan borcunun bulunduğunu, bu borcun tahsili için Trabzon 4. İcra Müdürlüğü’nün 2015/104015 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe ve borca itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davacının sözleşme ile yüklendiği edimleri tam olarak yerine getirmediğini savunarak davanın reddi ile kötü niyet tazminatı istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, taraflar arasında beton alımına ilişkin sözleşme akdedildiği, asıl davada davacının davalı tarafından teslim edilen betonların sözleşmede kararlaştırılan dayanıklılık özelliğine haiz olmaması sebebiyle davacının uğramış olduğu zararı talep ettiği, taraflar arasında yapılan sözleşmede teslim edilmesi kararlaştırılan hazır betonun dayanıklılığının C30 cinsi beton olması gerektiği, ancak inşaatın devamı sırasında bağımsız laboratuvardan alınan test sonuçlarında bir kısım hazır betonların C30 altında değere sahip olduğu, davacı tarafça inşaat tamamlandıktan sonra tek taraflı olarak yapılan güçlendirme projesi ile binanın ana taşıyıcılarının güçlendirilmesi yoluna gidildiği, bu durumun yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporundan açıkça anlaşıldığı, taraflar arasında yapılan sözleşmede malın kusurlu olarak teslim edilmesi sonucu uğranılan zarardan davalının sorumlu olacağının kararlaştırıldığı, dolayısıyla davacının binanın güçlendirilmesi için yapmış olduğu faturalandırılan harcamalar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, ancak her ne kadar davacı güçlendirme kapsamında yapılan statik proje ve analizlere ait fatura miktarlarının tahsilini de istemiş ise de, dosya içerisine sunulan belgelerde güçlendirme projesinde proje müellifinin onayının olmadığı, ilgili belediye onayına sunulmadığı, sadece yapı denetim firmasınca onaylandığı, bu sebeple davacının yapılan statik proje ve analizlere ait fatura bedellerini isteyemeyeceği, birleşen davaya konu fatura bedellerinin asıl davada ileri sürülen iddialar nedeniyle ödenmediğinin anlaşıldığı, ancak birleşen davaya konu asıl alacak için birleşen davalının icra takibinden önce temerrüde düşürülmediği, bu sebeple takibin asıl alacak yönünden devamına karar vermek gerektiği, birleşen davaya konu fatura alacağının likit olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabul-kısmen reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, asıl dava bakımından; taraflar arasında davacı Başaran Trabzon Otelcilik Turizm Ltd. Şti. tarafından yapılmakta olan otel inşaatında kullanılacak hazır betonun sözleşmede belirtilen nitelikte üretilerek sözleşmede yer alan fiyat üzerinden davacıya satılması konusunda sözleşme imzalandığı, inşaatın devamı sırasında inşaatın statik projesine göre C30 standardında olması gereken betonun, daha düşük standartta olduğunun anlaşılması üzerine güçlendirme imalatına gerek duyulduğu, bu imalatın başka firmalarca yapılıp bedelinin davacı tarafından ödendiği, sözleşmede malın kusurlu teslim edilmesi sonucu uğranılan zarardan davalının sorumlu olacağının kararlaştırıldığı, birleşen dava bakımından; davaya konu fatura bedellerinin ödendiği iddiasında bulunulmadığı, faturalara konu betonun sözleşmeye uygun nitelikte bulunmaması nedeniyle ödemeden kaçınıldığının savunulduğu, ancak buna rağmen teslim alınan betonun inşaatın yapımında kullanıldığı, yapılan bu açıklamalar bağlamında asıl ve birleşen davaların kısmen kabul, kısmen reddine dair ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin her iki davaya yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
(1) İlk Derece Mahkemesi’nce verilen karar, davacı-birleşen davalı vekiline 28.02.2018 tarihinde, davalı-birleşen davacı vekiline 28.02.2018 tarihinde tebliğ olunmuştur. Davalı-birleşen davacı vekili 09.03.2018 havale tarihli istinaf dilekçesini sunmuş, davacı-birleşen davalı vekili ise Trabzon ( ) İcra Hukuk Mahkemesi Sayın Hakimliği’ne başlıklı 13.03.2018 havale tarihli bir dilekçe sunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi’nce istinaf incelemesi yapılarak taraf vekillerinin her iki davaya yönelik istinaf başvuruları reddedilmiştir. Bu kez taraf vekilleri Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuşlardır. Temyiz incelemesi yapan Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin 12.12.2019 tarih, 2018/2561 esas ve 2019/5529 karar sayılı geri çevirme ilamının (1) nolu bendi ile dosyada davacı-birleşen davalı Başaran … A.Ş. vekili tarafından verilen bir istinaf dilekçesine rastlanılmadığı ve ancak 13.03.2018 havale tarihli “Trabzon İcra Müdürlüğü’nün 2018/6507 esas sayılı takibinin iptali talebidir” başlıklı bir dilekçenin bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesi’nin gerekçeli kararında ise davacı-birleşen davalı vekilinin de istinaf kanun yoluna başvurduğunun bildirildiği, istinaf incelemesine esas olan davacı-birleşen davalı tarafından verilen istinaf dilekçesinin yukarıda anılan dilekçe olup olmadığının tespit edilmesi, davacı-birleşen davalı tarafından verilmiş başkaca bir dilekçe bulunması halinde verildiği tarihin tespiti ile dava dosyasına eklenmesi istenilmiştir. Geri çevirme kararından sonra dava dosyasına dilekçe sunan davacı-birleşen davalı vekili Av. … 03.02.2020 tarihli dilekçesi ile; Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/621 esas ve 2018/69 karar sayılı ilamına karşı istinaf yoluna başvurulduğunu, 13.03.2018 tarihinde istinaf harç ve masraflarının yatırıldığını, ancak UYAP sistemi üzerinden tarafları aynı olan ve Trabzon İcra Hukuk Mahkemesi’ne hitaben yazılmış bir başka dilekçenin zuhulen gönderildiğini, asıl istinaf dilekçelerinin ekte olduğunu bildirmiş, ilk defa asıl istinaf dilekçesi olarak eklenen dilekçenin 12.03.2018 tarihine ilişkin elektronik imzalı olduğu kayıtlardan anlaşılmıştır. Öte yandan Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.04.2021 tarihli cevabi yazısında, davacı vekilinin ekte bulunan dilekçesinin (Trabzon ( ) İcra Hukuk Mahkemesi Sayın Hakimliği’ne başlıklı) istinaf başvuru dilekçesi olarak kaydedildiği, aynı gün davacı vekilinin istinaf harçlarını yatırdığı, dilekçenin istinaf başvuru dilekçesi olarak işleme alındığı, dosya içerisinde davacı vekiline ait başka istinaf başvuru dilekçesine rastlanılmadığı bildirilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında dosya içeriğine, davacı-birleşen davalı vekili Av. …’in 03.02.2020 tarihli dilekçesindeki beyanlarına, Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.04.2021 tarihli cevabi yazısına ve temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi karar içeriğine göre Bölge Adliye Mahkemesi’nce istinaf incelemesine esas alınan davacı-birleşen davalı vekili dilekçesinin, Trabzon ( ) İcra Hukuk Mahkemesi Sayın Hakimliği’ne başlıklı dilekçe olduğu anlaşılmaktadır.
“İstinaf dilekçesinin verilmesi” başlıklı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 343 hükmü; “(1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir. (2) Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir. (3) İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda 118 inci madde hükmü uygulanır. (4) Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilir.” düzenlemesini içermektedir. Davacı-birleşen davalı vekili Av. … tarafından verilen 03.02.2020 tarihli dilekçeye ekli asıl istinaf dilekçesi olduğu belirtilen dilekçenin 12.03.2018 tarihli elektronik imzalı olduğu anlaşılmış olup yukarıya metni alınan HMK m. 343 hükmü de dikkate alınarak bu dilekçenin (asıl istinaf dilekçesi olduğu bildirilen) sistem üzerinden gönderilerek UYAP sistemine kaydedilip kaydedilmediği belirlenip sisteme, üzerinde kayıtlı elektronik imza tarihinde gönderilip kaydedildiğinin tespit edilmesi durumunda istinaf incelemesinde değerlendirilmesi gerekeceği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen bozularak kaldırılması gerekmiştir.
(2) Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin
Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...