MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.02.2020
Karşı OyYok
Dava Konusu: Anonim şirketler

Karar Metni

MAHKEMESİ :ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08/03/2018 tarih ve 2017/554 E- 2018/222 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 31/05/2019 tarih ve 2019/1084 E- 2019/764 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %20 oranında hissedarı olduğunu, şirketin 2016 yılı olağan genel kurul toplantısının 12.04.2017 tarihinde yapıldığını, toplantıda 6. madde ile 01.01.2017 tarihinden itibaren yönetim kurulu üyelerinden …’na aylık net 17.500,00 TL, …’na aylık net 11.000,00 TL ve …’ye aylık net 5.000,00 TL ücret ödenmesine oyçokluğuyla karar verildiğini, yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretin yıllık net maliyetinin 402.000,00 TL olduğunu, şirketin 31.12.2016 tarihli bilançosuna göre yıllık kârın 203,928,40 TL olduğunu, toplantıda alınan karara göre yıllık 402.000.- TL huzur hakkı ödemesinin fahiş olduğunu, bu miktarda ödeme yapılmasının ortaklara dağıtılacak kâr payını yok edeceğini, karara muhalif kalındığını, bu kararla birlikte örtülü kazanç dağıtımı yapıldığını, bu durumun eşit işlem yasağı, şeffaflık ilkelerine aykırı olduğunu, ortaklıktan doğan hakların engellendiğini ileri sürerek 12.04.2017 tarihli genel kurul toplantısının 6 numaralı kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yönetim kurulunun yaptığı görev ve hizmet karşılığınca ödenebilecek mali hakların, huzur hakkı, kazanç payı, ikramiye ve ücret şeklinde öngörülebileceğini ve tercihte bulunma hak ve yetkisinin genel kurula ait olduğunu, davacının da yönetim kurulu üyesi olduğu 2006-2007-2009 ve 2010 yıllarına ait genel kurul toplantılarında yine yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmesine karar verildiğini, davacının o dönemde hiçbir itirazının olmadığını, davacının yönetim kurulunda görevli bulunduğu dönemde ödenen bedelin daha yüksek olduğunu, davanın kötü niyetle ikame edildiğini, davacının çelişkili davranma yasağına aykırı hareket ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, şirketin bilançosunda 2016 yılı net kârının 204.098,19 TL olduğu, yönetim kurulu üyelerine 01.01.2017 tarihinden itibaren toplam 33.500,00 TL’den, bir yıllık ödenecek olan ücretin 402.000,00 TL olduğu, şirketin yıllık kârının neredeyse iki katı tutarında ücret ödeneceği, davalı şirketin 29.04.2016 tarihli genel kurulda da alınan 5 numaralı kararın iptali için açılan ve İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/646 Esas sayılı dosyasında verilen davanın reddine dair kararın, Yargıtay tarafından, şirketin elde ettiği gelir ile ödenecek ücretler arasında açık bir orantısızlık olup, bu kararın dürüstlük kuralına uygun olmadığı gerekçesiyle bozulduğu, davaya konu genel kurul toplantısının 6. maddesinde de benzer şekilde alınmış kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin 12.04.2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan 6 numaralı kararının iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davalı vekilinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas bakımından kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...