MahkemeYargıtay 11. Hukuk Dairesi
Esas No 2019 / ****
Karar No 2020 / ****
Karar Tarihi **.02.2020
Karşı OyYok

Karar Metni

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/04/2017 tarih ve 2014/814 E- 2017/261 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabul-kısmen reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 13/12/2018 tarih ve 2017/653 E- 2018/1257 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin Rize ilinde davalının acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin acentelik sözleşmesinin davalı tarafından Beyoğlu 18. Noterliği’ nin 14.05.2009 tarih ve 11229 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedildiğini, fesih gerekçesi olarak yapılan tahsilatların davalı tarafa intikal ettirmemesi, yürürlükteki yasa ve yönetmelik hükümlerine acentelik sözleşmesine, davalı şirketin genelge ve talimatlarına uygun hareket edilmemesi olarak gösterildiğini, ancak fesih gerekçesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa hiçbir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin taraflar arasındaki hukuka ve mevzuat hükümlerine aykırı davranmadığını, manevi olarak müvekkilinin haksız fesih nedeniyle yıprandığını, davalının müvekkilinin tüm müşterilerine müvekkilinin ismini zikrederek müvekkilinin acentesinin feshedilerek kapatıldığını yazılı olarak bildirdiğini, müvekkilinin ticari itibarının zedelendiğini, ödenmemiş alacaklarının ve maddi zararının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 46.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle tahsilini talep ve dava etmiş, 15.10.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 673.304.30 TL bedel yükseltmiş olup hükmedilecek maddi tazminatın 46.000,00 TL’sine dava, bakiye miktara ise ıslah tarihinden itibaren avans faiziyle tahsilini, manevi tazminatın ise dava tarihinden itibaren avans faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin davacı ile aralarında yapılan acentelik sözleşmesini tahsilat problemi ve mevcut borcu nedeniyle feshettiğini, davacının halen müvekkili şirkete borcu olduğunu, fesihin haklı nedenlere dayandığını, %3+%5 komisyon anlaşmasının bulunmadığını, rapel teşvik komisyonu şartlarının bulunmadığını, müşterilere yapılan bildirimde usul ve yasaya aykırılığın bulunmadığını, portföy talep hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; acentelik sözleşmesinin haksız bir biçimde feshedildiği, dosya arasına alının 09.09.2015 tarihli bilirkişi raporunun hüküm tesisine elverişli olduğu, anılan rapor doğrultusunda davacının 3.882,11 TL komisyon alacağı, 254.375,63 TL ek komisyon alacağı ve 11.301,05 TL rapel komisyon alacağının bulunduğu, her ne kadar bilirkişi raporunda davacının denkleştirme akçesi alma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ve bunun miktarının tespiti mahkemeye bırakılmışsa da davacının belirtilen kalemlerdeki alacakları sabit olduğundan 5 yıllık komisyon ortalamasına göre denkleştirme akçesi talebinin yerinde olmadığı, davacının maddi zararının karşılandığından manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 3.882,11 TL komisyon alacağı, 254.375,63 TL ek komisyon alacağı ve 11.301,05 TL rapel komisyon alacağının 46.000,00 TL’lik kısmına dava tarihi, bakiye kısmına ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsiline, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının, dosya arasına alınan bilirkişi raporu, 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesi ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’ nun 23/15-16. maddeleri dikkate alınarak taraflar arasındaki 06.02.2009 tarihli mutabakat yazısı davalı tarafça hazırlanmış olup 31.12.2008 tarihi itibariyle davacının cari hesap borcunun 386.044,50 TL olduğu, ancak sonrasında raporlama hatası nedeniyle acentenin 2008 yılından 2009 yılına devreden cari hesap bakiyesinin 395.441,93 TL olduğunun belirlendiği ve bunun sonraki ekstrede belirtildiği, aradaki 9.397,43 TL’ lik farkın sağlık üretim verilerinin işlenmemesinden kaynaklandığı, davalı … şirketinin davalı nezdinde takip edilen davacı cari hesabının 31.12.2009 yıl sonu itibariyle 5.477,19 TL borçlu olduğu, taraflar arasındaki ilişki süresi göz önüne alınarak anılan borç tutarının haklı feshe dayanak olamayacağı, davacının 27.02.2009 tarihinde 49.003,87 TL M. Birkan tahsilatı açıklamasıyla hesabından yapılan borçlandırmanın aynı tarihte ters kayıtlarla kapatıldığı ve davacının iddia ettiği gibi 44.000,00 TL alacaklı olmadığı, davacının cari hesabında 12/2009 tarihinde borç gösterilen 2.121,19 TL vergi hesabının önceki aylardan kalan vergi borcu dökümünden kaynaklandığı ancak hesaplar kapatılmadığından kesin listeye dayanmadığı, 663,30 TL alacak kalemi açısından anılan tutarın 31.12.2009 tarihi itibariyle Aralık ayı mizan devri açıklamasıyla hem borç hem alacak kaydedilerek kapatıldığı ve bu suretle bir alacak hakkının doğmadığı, hesap mutabatakatının dışında davacıya borç olarak kaydedilen 9.392,43 TL açısından ise tarafların mutabakatı dışında davalı tarafça tek taraflı olarak işlenmesi nedeniyle bu tutara kesinleşmeden davacıya yansıtılan 2.121,19 TL vergi hesabı eklendiğinde 11.588,62 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 8/G ek istihsal komisyonları başlıklı maddesinde ek komisyon ve teşvik komisyonlarınını hangi koşullarda ödeneceğinin belirtilip hasar/prim dengesi ve taraflar arasında oluşan teamül gözetilerek davacıya daha önceki dönemlerde ek komisyon ödendiği, önceki dönemlere ilişkin hasar/prim+komisyon oranlaması dikkate alınarak bilirkişi tarafından belirlenen tutarın taraflar arasındaki sözleşme ve fiili uygulamaya uygun düştüğü, davacının ürettiği poliçe türlerine göre trafik, kasko, yangın ve nakliyat branşlarında toplam 264.959,69 TL ek komisyon alacağı bulunduğu, rapel komisyonlarının kârlı üretim sağlayan acentelere verilen bir ücret olduğu, davacının ürettiği poliçelerin hasar/prim oranının yüksek olduğu anlaşıldığından davalı … şirketinin davacı tarafından üretilen poliçeler kapsamında yaptığı tahsilatlardan kar elde etmediği, davacının rapel alacağı talep koşullarının oluşmadığı, taraflar arasındaki sözleşmede acente tarafından haklı bir nedene dayanmaksızın feshedilmediği gibi, acentenin kendi kusuruyla da feshedilmediğinden fesih öncesinde davacı portföyünde bulunurken fesih sonrası başka acenteler üzerinden yenilenen poliçelerin prim tutarının acentenin fesih öncesi 5 yıllık ürettiği prim ortalamasına oranının, davalı … şirketinin bildirdiği poliçelere göre % 0,20, davacı acentenin bildirdiği veriler doğrultusunda yapılan analizde ise davacının portföyü üzerinden yenilenen poliçelerden elde edilen primin önceki 5 yıllık prim ortalamasına oranı % 6,6 olarak belirlendiği, anılan oranın kayda değer bir menfaat sayılabileceği, 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesi ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’ nun 23/16. maddesine göre somut olayın özellik ve şartları ile hakkaniyet ilkeleri uyarınca denkleştirme tazminatı hak etme koşullarının oluştuğu, acentenin son 5 yıllık komisyon tutar ortalamasının asgari % 6,6 sı olan 21.860,53TL ile azami olarak son beş yıllık komisyon ortalaması 331.220,30 TL arasında 60.000,00 TL denkleştirme tazminatının taraflar arasındaki ilişkinin süresi, davacının bu süre zarfında zaman zaman gösterdiği üstün performans ve davalı … şirketine sağladığı müşteri potansiyeli ve ürettiği prim gözetilerek davacı için uygun bir denkleştirme tazminatı olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği ve diğer acentelerin kimler olduğu, davalı tarafça davacının faaliyet sahasında bildirilmiş olup, bu bildirimde davacının kişilik haklarına saldırı yahut manevi zarar oluşturacak bir durumun bulunmadığı, bu nedenle manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin süresi gözetildiğinde fesih sebebi olarak gösterilen tutardaki borç miktarının feshe esas tutulmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu, feshin haksız olduğu gerekçesiyle kısmen kabulüyle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kısmen kabulüne, 11.588,62 TL komisyon (cari hesap) alacağı, 264.959,69 TL ek komisyon alacağı ve 60.000,00 TL denkleştirme tazminatı olmak üzere toplam 336.548,31 TL’ nin 46.000,00 TL’ sine dava tarihinden, bakiyesine ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Dava, acentelik sözleşmesinin feshi nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı taraflarca yapılan istinaf başvurularının Bölge Adliye Mahkemesince kabulüyle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak, yukarıda yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
S.K m.23/16 hükmüne göre sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acenteliği ilişkisinin sona ermesinden sonra sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemez.
Sigortacının acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesini ifade eder. Sigortacı tarafından önemli menfaat elde edilip edilmediğinin tespitinde, sigorta acentesinin ahdettiği yeni ya da yeni sayılabilecek sigorta sözleşmelerinin sayısı yanında bu sözleşmeler dolayısıyla elde edilen prim miktarı da esas alınmalıdır; zira sigortacının önemli menfaat elde edip etmediği hususunda acentenin portföyünün ekonomik değeri de belirleyicidir. Acentenin portföyünün ekonomik değeri acentenin aracılık ettiği veya ahdettiği sigorta sözleşmeleri dolayısıyla tahsil edilen veya edilecek olan prim miktarına göre belirlenir.
Sigorta acentesi, hakkaniyet gerektirdiği takdirde ve oranda denkleştirme talep edebilir. Bu koşul, somut durumun tüm özellikleri dikkate alınarak denkleştirme ödemesinin adil bir sonuç olup olmayacağının belirlenmesini ifade eder. Denkleştirme isteminin sınırları; sözleşmeden kaynaklanan menfaatler, sözleşmenin tarafları arasındaki risk paylaşımı, acentelik sözleşmesinin süresi, acentenin gelir miktarı, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek için harcanan emek ve zaman, sözleşme dışı kazanç ve kayıplar, tarafların mal varlığı ve gelir ilişkileri, kişisel durum (Yaşlılık, sağlık durumu, çalışma yeteneği), işin önemi, acentenin tek firma-çok firma acentesi olması, markanın etkisi (ünvanın), rekabet yasağının ihlal edilmesi, sözleşmenin sona erme nedeni ve varsa kusur oranları gibi hususlar göz önüne alınıp çizilir. (Koç, Mehmet, Acentenin Denkleştirme İstemi, s. 90).
S.K. M. 23/16 hükmü uyarınca sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için sigorta acenteliği ilişkisinin sona ermiş olması şarttır. Ancak sigorta acentesi, haklı bir nedeni dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmiş olması ya da kendi kusuruyla sözleşmesinin feshine neden olması halinde denkleştirme talep edemez. Buna göre tarafların karşılıklı anlaşma ile acentelik sözleşmesini sona erdirmeleri ya da taraflardan birinin üç aylık ihbar süresine riayet ederek sözleşmeyi feshetmesi acentenin ölümü veya kısıtlanması sebebiyle acentelik sözleşmesinin sona ermesi denkleştirme talep hakkını ortadan kaldırmaz. Sigortacının haklı nedenle sözleşmeyi feshetmiş ve haklı neden teşkil eden durumun acentenin kusurlu bir eyleminden kaynaklanmışsa acentenin denkleştirme talep hakkı düşer. Yaşlanma yada sağlık sorunları dolayısıyla acentenin çalışamaması sigortacı açısından haklı sebep teşkil etse de, bu haller acentenin kusurundan kaynaklanmadığından denkleştirme talep edilebilir. (Yazıcıoğlu, Emine, Sigorta Aracıları Hukuku, s. 2370 vd)
Müşterileri sebebiyle sigortacının önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil sigortacı, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır.
Yukarıda yapılan anlatımlar sonucu somut olaya gelindiğinde, Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı tarafından sunulan veriler esas alındığında, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra davacı acentenin müşteri portföyü üzerinden davalının elde ettiği menfaatin, acentenin toplam ortalama prim üretimine oranının %0,20 civarında olduğu, bu sonuca göre davalının, sözleşmenin sona ermesinden sonra yenilenen poliçelere ilişkin olarak önemli ölçüde menfaat elde ettiğinin söylenemeyeceği belirtilmiş, ancak davacı acentenin sunduğu veriler kapsamında ise öncesinde davacı portföyünde olup sözleşmenin feshi sonrasında başka acenteler kapsamında yenilenen poliçelerin prim tutarının, acentenin son beş yıllık ortalama prim tutarına oranının %6,60 olup bu oran davalı açısından kayda değer bir menfaat olarak nitelendirilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, her ne kadar istinaf aşamasında dosya arasına alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak, takdiren belirlenen denkleştirme/portföy tazminatına hükmedilmiş ise de; anılan bilirkişi raporunda, denkleştirme/portföy talebi için gerekli olan önemli menfaat elde etme ihtimaline dair koşula ilişkin olarak davacının sunduğu verilerle davalının sunduğu veriler kapsamında yapılan incelemelerde farklı sonuçların ortaya çıktığı, bu sonuçların birbirleri ile çeliştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince, acentelik sözleşmesinin feshi ve yukarıda değinilen ilkeler uyarınca, davalının davacının müşteri portföyünden elde etmesi muhtemel önemli menfaatinin bulunup bulunmadığı, tazminat verilmesini gerektirip gerektirmediği ve tazminatın miktarı ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca göre portföy/denkleştirme talebine ilişkin bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Kararın Sonucuna ve Tam Künye Bilgilerine Erişin

Kararın sonucunu görmek, tam künye bilgileriyle kopyalamak ve PDF olarak indirmek için abone olun veya bir reklam filmi izleyin...